26 Kasım 2009 Perşembe

Boynumdaki Atkı: Stockport County'nin hikayesi

Stockport, bizim tabirimizle Manchester’ın bir ilçesi. 1883 yılında Heaton Norris Rovers adıyla kurulmuş. Kısa bir zaman sonra is Heaton Norris adını almış. Stockport’un ilçeliğe terfi etmesiyle de 1890 da Stockport County F.C adını almış. Bölgedeki bir çok takım gibi, nedenini bilmesem ve merak etsem de, mavi beyaz renkleri seçmiş. Takip edenler bilir, İngiltere’de her takımın bir lakabı vardır. Cimbom , sarı kanaryalar, kara kartallar gibi. Stockport’un lakabı da yöre şapkalarının ülke çapındaki namından dolatı “hatters”.Kulüp hiçbir zaman Premier lig de oynamadı. Ancak futbol takımlarının zenginlere satılması furyasından payı aldı.Ben de onun hikayesini sizlerle paylaşmak istedim.

1990’lu yıllarda kulüp tarihinin en iyi döneminin başlangıcındaydı. 1989’da Uruguaylı Danny Bergara takımın başına geldi. Gelir gelmez takım bir üst lige çıktı. Sonra bir duraklama dönemine girildi. 1995’te Bergara kovuldu. 1996 ise kulüp tarihine geçti. 1996’da Second Division’da (şu anki Coca Cola lague One) 2. oldular. Bununla kalmayıp F.A Cup’ta yarı final oynadılar. Elemelerde Balckburn Rovers, Southampton ve West Ham United gibi 3 Premier lig takımını yendiler ancak Middlesbrough onları durdurdu. Takım artık Division One’da idi. (Championship)

Sahada bunlar olurken yönetim tarafında da hareketlenme vardı. 1990 yılında yeni bir Pazarlama Müdürü atandı. Bu yenilik ile birlikte takımın gelirlerinde büyük bir artış olmaya başladı. Yeni müdür “takım ile toplum” arasında bir bağ kurmaya yöneik projeler üretmeye başladı. Futbolcular okullarda çocuklarla biraraya geliyor onlarla antreman yapıyordu. Bu ve bunun gibibir çok aktivite yerel anlamda takıma olan desteği arttırmıştı. Özellikle çocuk ve gençlere yönelik aktiviteler, ailelerde “çocuğuma yardımcı oluyorlar” duygusu uyandırmıştı. Kimi kişiler bu nedenle takıma sempati duymaya başladırlar. Bunlar arasında yerel iş adamları da vardı elbette. Bu da kulübe sponsorluk olarak geri dönüyordu. Kulübün sponsorları 50lerden 1000lere kadar yükselmeye başladı. Böylece kulüp dikkat çekmeyi başardı. Taraftar ürünleri,kombine ve bilet satışları oldukça iiyi gitmekteydi. (sadece 11.000 kişilik bir stada sahiptiler). Artık yapılabilecek her şeyi yapmış gibiydiler. Ama sıradan gibi gözüken bir günde, hiç beklenmedik bir anda yeni bir kapı açıldı. Pazarlama Müdürümüz bir Çin lokantasında yemek yerken - bilinenin aksine sıcakkanlı bir İngiliz olduğundan (ne de olsa ilk işi Tükiye’de bir otelin pazarlama müdürlüğü idi)- birisiyle tanıştı. Bu kişi turizm işindeydi. Müdürümüzün yaptığı işi öğrenince ona bir derdini anlattı. Çin’den gelen turistler Mancheser United ya da City maçlarına gitmek istiyorlardı. Ancak bu hem pahalı bir aktiviteydi hem de bilet bulması çok zordu. O anda bir lamba yandı. Primier Lig kalitesinde futbol sunamazdı ama Çinli leri stadlarında ağırlamaktan mutluluk duyardı. Anlaşma yapıldı.

Çin den gelen turistler maçlara gelmeye başladı. Maç öncesi ve sonrası aktivitelerle o günü güzel geçirmeleri sağlanmıştı. Bu arada gelenler arasında iş adamları da vardı. Acaba buradan bir şeyler çıkarmak mümknü olur muydu? Bağlantılar yapıldı. Madem onlar buraya geliyordu, neden Stockport County oraya gitmesindi? Gittiler. Üstelik popüler olan Pekin gibi bir yere değil daha ücra bir yere. Çin halkı Manchester ve Barcelona gibi takımların gelip de ürünlerini satıp gitmelerine kızacak olmalı ki Stockport County maçları Man U gibi takımların maçlarıdan daha çok seyirci toplamaya başladı.Gerçi orada herkese yetecek kadar seyirci vardı. Ama Stockport County diğerlerinin yaptığı yanlışı yapmadı. Orada bir futbol akademisi kurdu. Daha önce Manchester sınırlarında yapılan buraya taşınmıştı. Toplumla bağ kurmak. Birşeyler alırken aynı zamanda vermek. Anahtar buydu. Bu akademiden yetişen gençler İngiltere’de oynama şansı buluyordu. Hepsi değil elbette. Çinlilerin futbol yeteneği malum. Ancak bu yöntem, kulübün orada bağlar kurmasına yardımcı oldu. Yeni bir iş modeli gelişmişti. Çin’le iş yapmak isteyen İngilizler,belli bir katılım bedeli ödeyerek kulübün yaz kampına seyirci olarak katılıyor, maç esnasında yemekte veya sonraki aktivitelerde tanıştırılıyordu. Böylece kulüp yeni iş anlaşmalarına ön ayak oluyor, futbol da hem biraraya getirici bir ortak nokta olarak rol alıyordu.

Devam edecek....

Hiç yorum yok: