13 Haziran 2010 Pazar

Grup Maçları #2



Vuvuzela, vasat futbol, zevksiz geçiyor sesleri artmaya başlamıştı ki Panzerler lakaplı Almanya, aslında herşeyin daha yeni başladığını müjdeledi bizlere sağolsun.

2. günde de Jabulani mi kaleciler mi tartışması

Günün ilk maçında karşı karşıya gelen Cezayir - Slovenya maçı aslında ilk iki günün zevksizliğini devam ettirdi. Açıkcası Dünya Kupalarının tüm olumlu yanlarının yanında bir festival olduğunu savunan biri olarak, oynanan futboldan maalesef bende pek hoşnut değilim. Mourinho'nun dünyaya hediyesi, "Güzel futbol diye bir şey vardır ama kazanamadığınız sürece konuşulan o güzel futbol olmayacaktır." düşüncesi 2010 Dünya Kupası'na da bulaşmış durumda. Dünya Kupası, şu an yerkürede oynanan en büyük turnuva ama bunu kazanabilmek adına da futboldan feragat etmek kanımca çok yanlış.

İşte tüm bu düşünceler akıllardan geçerken, düşüncemize tuz-biber eken bir maç oldu günün ilk maçı da. Mücadele ve güzel futbol tabirlerinden çok uzakta, futbol adına vasat denilebilecek bir seviyede oynanan maçta, dün Green'in başını yakan Jabulani, bugün de Chaouchi'yi yaktı. Ancak kusurun, topda değil, tamamen kaleci hatası olduğuna inanıyorum. Slovenya, grupta kanımca ABD ile ikincilik mücadelesi verecek ama bu oyunla ABD ile baş etmeleri zor. Her ne kadar grupta şuan birinci konumda bulunsalar da.

*Hayal kırıklığı

Turnuvanın en genç takımı(24.1) olan Gana, Sırbistan karşısında, kazanma şansı hiç olmadığı halde oynadığı futbolla göz doldurdu açıkcası. Gecenin son maçında ki performansını referans alırsak Avustralya karşısında da iyi bir futbolla puan/puanlar alabilecek bir performans grafiği çizdiler.

Özellikle Asamoah kardeşlerin oynadığı futbol gerçekten de takdir edilesi idi. Sırbistan ise büyük hayal kırıklığı ile kapadılar. Bu maçtan sonra grup maçları bitimine takımın uçak biletlerini almış olmaları, onlar için -ucuz uçak bileti- için gösterilebilecek tek avantaj. Yugoslavya ekolünün yanlış tarafını örnek almaları ise çıkarılabilecek tek ders. Artık güzel futbol oynarak kazanmayı öğrenmeliler.

*Özil gerçeği

Gecenin kapanış maçı ise izleyenleri büyüledi. Panzerler, turnuvanın başladığını hatırlattı bize adeta. Çok klasik ancak, turnuvaya katılamadığımız için, gerek Türk kökenli, gerekse de Süper Lig'de oynayan oyuncuları pür dikkat izliyoruz. Ancak bu gece Mesut bizi öyle bir imrendirdi ki...

Almanya'da büyük ilgi gören Özil, bu ilgiye karşılık taraftarlara hediyesini bu gece altın örtüler içerisinde verdi. Almanya milli takımının lideri rolündeydi. Takım savunmadayken Klose'ye yakın, hücumdayken ise orta sahaya yakın oynayarak, bir orkestra şefi misali takımı yönetti. Bu işin de üstesinden müthiş geldi. İlk yarıda kullandığı 21 pasın 17'sini isabetli ve ileriye yönelik kullanmış olması sanırım onun oyunun kısa bir özeti. 3. golün asistini yaparken ki savunmanın arasına yaptığı koşulara da takım çok alışmış. Bunu maç içerisinden çok defa denedi. Sonucunu da yaptığı asistle aldı. Marş okumaz, küfrü basıverir. Alman mayası ile yoğurulan Türk hamuru o.

Bu gece hakikaten de Almanya bize "Oh be" dedirtti. Komplo teorim odur ki Ballack oynasaydı belki bu kadar hızlı ve yüksek yüzdeli pas oranı ile oynayamayabilirlerdi. Tabi yıldız Ballack olacaktı ve Özil'de geri planda kalacaktı. Sevinmiyorum Ballack yok diye ama Almanlar bu oyunu oynayacaksa, varsın olmasın. Özellikle Klose-Podolski-Müller-Özil uyumu turnuvaya damga vurabilir. En azından bu gece ki verkaçları, geceye damga vurdu denebilir.

3.gün geride kalırken, tarihte ilk defa, oynanan üç maçta da kırmızı kart gösterildi. Ancak Cahill'e gerçekten de yazık oldu. Turnuva öncesi yıldızı parlayacak oyuncular arasında gösterilen oyuncu, talihsiz bir kartla hayal kırıklıkları arasına girecek sanırsam. Meksikalı hakemin hatırlanmak istemesinin kurbanı oldu da denedebilir. Avustralya'nın macerası galiba çok kısa sürecek.


2 yorum:

jacques dedi ki...

Umarım Mesut'taki üzüntüyü Gökhan İnler ve Derdiyok da yaşamayız. Hakikaten onlar da çok iyi oyuncular ve İsviçre'yi taşırlarsa , kafamızı vuracak duvar ararız.
Sevgiler..

9.15 dedi ki...

Yorumun için teşekkürler jacques. Her yorumla artan heyecanımıza bir kırbaç da sen vurdun.

Mesut'un yeteneklerini zaten biliyorduk ama işin şaşırtıcı 2 yönü var. İlki Löw'ün onu kadroda yıldız oyuncu olarak seçmesi. İkincisi ise Mesut'un bu sorumluluğu müthiş karşılayışı idi. Açıkcası teşbihte hata olmaz ama barca'da ki messi kıvamını hissettirdi bize dün geceki maçla. Hakikaten helal olsun ona.

Gökhan inler iyi bir sezon geçirdi. Benzer bir patlamayı onda da görebiliriz.