17 Haziran 2010 Perşembe

Grup Maçları #5


Kupa'da grup maçlarında ilk turun bitip 2. tur maçlarının başladığı günü yaşadık. Sonunda bu gün bizi biraz daha heyecanlandırabildi. Gerek Şili, gerekse de Hitzfeld'in İsviçre'si düne damga vurdu. Tabi bizim futbol zevkimizde tavandaydı.

*Yine Şili'lendi, Afrika Yolları

Almanya maçından beri aslında bu kadar güzel maçı ilk defa 14:30 maçında yakaladık. Şili, Honduras karşısında şahlandı adeta. Tüm Dünya'ya şu mesajı verdiler, "Biz top oynuyoruz arkadaş!". Onlar hep ama hep oynasınlar. Bizde onları keyifle izleyelim.

Grupta maçlar öncesi şöyle tahminler yürütülüyordu. İspanya açık ara birinci olur. 2.lik içinse Şili ve İsviçre yarışır. Bu yarışta da Honduras maçları önemli rol oynar. Eğer her ikiside Honduras engelini makul seviyelerde aşarlarsa, çıkarlar er meydanına kozlarını paylaşırlar gibi planların Şili kısmı tutarken, diğer taraf da çuvalladı. Honduras'ı küçümseyenler ise çok yanılıyorlar açıkcası. Bu maçta orta seviye performans gösteremediler ama kısıtlı kadrolarına rağmen kalan 2 maçlarında bir sürprize imza atabilirler. Şili'de ise Alexis Sanchez öne çıkan isim oldu. Heyecanından birçok topu kendi kullanmak istemese Şili'den bir Alman tarifesi görebilirdik Honduras'a. Açıkcası çokda şaşırmadığım bir sonuç oldu ve maçın genel görüntüsü ise biraz beni şaşırttı. Honduras iyi bir takım değil, Şili ise genç ve heyecanlı. Gelecek turlarda Şili'yi görmek heyecan katacaktır turnuvaya.

*Bazen istatistik hiçbirşeydir

İstatistiki üstünlük malesef futbolda sökmüyor. Basketbolda olsa istatistikleri üstün olan taraf maçın mutlak suretle kazanını olur ancak futbol sadece futbol değildir ve istatistiklerle oyun kazanılmaz. Kanıt mı istiyorsunuz? Fotoğrafa dikkatli bakın o zaman.

%75 topla oynama oranı, rakip takımı 11 kişi ile savunmaya zorlamak, yıldız oyuncu değil yıldız oyuncu"lara" sahip olmak bile bazen kesmiyor. Bu maçla ilgili konuşurken yazarlarımızdan sevgili Pascal bu maçı kritik etmek istedi. "Benim anlatacaklarım var" dedi bende topu göğsümle kontrol edip, pasımı ona atıyorum.

*Çocuğum Forlan olsun istiyorum

Gecenin son maçına şöyle bir giriş yapalım; İşte gün gece ki keyifleri tavana vurduran maçta ki gollerin müthiş kareleri.

Rakibin sırtına çarpması mı, yoksa Jabulani'nin estetik yapısı mıdır bilmiyorum ama sonuç olarak müthiş bir gol oldu.

Kimilerine göre penaltı, kimilerine göre ucuz bir düdük. Fakat yine sonuç Forlan...

Gecenin yıldızı Forlan'dan Suarez'e müthiş bir top, Suarez'den de aynı incelikte bir orta, Pereira'ya sadece golü yapmak kaldı.

Gecenin yıldızı kuşku yok ki önce Forlan'dı ardından da Suarez. Forlan'ı izledikçe bir oğlum olsun istiyorum ve oğlumun aynı Forlan gibi olsun diye özeniyorum resmen. Turnuvanın sahibini, kaba bir tabir ile madara ettiler sahada. Afrika sadece uzaktan birkaç şut vurmak dışında hiçbir etki gösteremedi. Uruguay maçı nasıl istiyorsa öyle kontrol etti ve bitirdi. Hatta bir 3.gol ilerki günlerde ki averaj sıkıntısına karşın atılmak istendi ve atıldı da. Baştan sona Dünya Kupası maçı oldu. Afrika'nın işi artık şansa bile kalmadı bence. Bunu da ekşi sözlükten bir girişle süslemek istiyorum. "Uruguay, Güney Afrika'yı evine gönderd... Bi dakika, Noluyo lan!" :)
Son olarak da bu maça yönelik bir kaç anekdot payalaşayım.
-Afrika, Uruguay maçıyla, bu maça kadar ki 14 maçlık yenilmezlik serisini kaybetti.
-Uruguay ise Afrika galibiyeti ile 17 maçtan sonra kazandı.
-Uruguay 1954'de ki 7-0 lık Meksika maçından sonra ilk defa en farklı skora ulaştı.

Hiç yorum yok: