17 Haziran 2010 Perşembe

Teknik&Dayanıklılık



Uzun zaman oldu, birşeyler karalamayalı buralarda.. Bir de enteresandır ki, siteye ulaşamıyordum bir kaç gündür.. Neyse ki bir şekilde halloldu da, ben de nihayet 9.15 in yazılarını okuyabilme şansına sahip oldum.. Öncelikle kendisine buradan -özellikle benim- blogdaki boşluğumuzu doldurmasından dolayı teşekkürlerimi sunuyor, "ellerine sağlık" diyorum. Gelelim Dünya Kupasına.. Arkadaşlarımızın belirttikleri gibi, ortak bir fikirle sıkıcı futbol oynanıyor ve Dünya Kupası hiç keyif vermiyor.. Bu böyleydi ancak bir çok futbolsever, bunlardan bir tanesi de benim, daha Brezilya, İspanya gibi takımlar oynamadılar diye düşünüyorduk.. Brezilyaya değinmeden, İspanyaya atlıyorum... Ki, İspanya birçok kişinin de favorisiydi..

İki G. Amerika, iki de Avrupa takımından oluşan grubun ilk maçında Şili, Honduras ı 1-0 la geçti ve 3 puanı kaptı.. Bu zaten çok da beklenmedik bir sonuç değildi.. Öğleden sonraki maçta, grubun ilk iki sırasını paylaşması beklenen Avrupa ekipleri, İspanya ve İsviçre karşılaştılar. Son Avrupa şampiyonu İspanya o bildiğimiz tekniğe dayalı, üstün ve baskın futbolunu yansıtmaya çalışırken; dikkatimi çeken bir şey oldu.. İspanya eleme maçlarındaki, Avrupa Şampiyonasındaki o pas trafiklerini dün yeterince işleyemiyordu.. 4-5 pas sonunda ya bir uzun pas deneniyor, ya defansın arasına top atmaya çalışıyorlar ya da uzaktan şut deniyorlardı.. Xabi Alonso ve David Villa benim gözümde çok kayıplardı.. Alonsonun direkten dönen bir topu var ancak, nerede o Sociedad ın lideri Alonso?? Iniesta ve Xavi Barcelonadaki gibi olsa da, Messi nin Arjantinli olması problemmiş gibi görünüyordu..


Gelelim asıl galip gelen tarafa.. İyi bir savunma anlayışıyla maça başlamıştı İsviçre.. Pozisyon verseler de çok çok etkili olabileceği anlar yaşayamadı İspanya. Yaşadıklarında da Benaglio başarılıydı. İkinci yarının başlarında buldukları golde, Erenin Pique nin yüzüne gelen tekmesinin büyük katkısı olduğunu düşünüyorum ama, istemsiz yapıldığı da aşikar. Golden sonra İspanyanın nasıl olsa atarız havasına bürünmesi İsviçrenin kendine güveninin artmasını da sağladı benim bakış açımda.. Del Bosque nin sahada en iyi görünenlerden biri olan Silva yı oyundan alıp Torres i sokması da, İspanyayı yavaşlatan hamlelerdendi. Villa yı çıkarmak da olmazdı belki ama o kadar kalabalık bir orta sahaya da ihtiyaç duymamalıydı 1-0 dan sonra.. Sonuçta İspanya golü bulamadı ve İsviçre 3 puanı kaptı... Şili ile birlikte tepeye yerleşti.. Şimdi Şilinin o hızlı oyunu İspanyaya sökecek mi diye düşünmeden edemiyorum.. Ancak Hondurasın dağınık savunmasıydı belki de Şiliye bu imkanı veren..


Sonuç olarak vardığım kanıyla noktalıyorum bozmuş olduğum suskunluğumu.. Teknik de bir yere kadar varmış, hırsın yanında.. Fizik gücü düşük bir kadro, dayanıklılıkla karşılaşınca sonuca gitmekte zorlandı.. Hitzfeld, İsviçre ve gurbetçilerimiz, Mesuttan sonra alkışı yeniden hakettiler... 2. maçlarla beraber keyif katsayısının da yükseleceğine inanıyorum, herkese keyifli ve istekli seyirler...

1 yorum:

9.15 dedi ki...

Aslında bence İspanya, hatalar olsada kendi oyun şablonunu yansıttı sahaya. Paslı da oynadı, ki istatistiki olarak İsviçreden 8-10 kat filan fazla pas sayısı var. Ama ileri uçta önce Villa'nın sonra da Torres'in gününde olmayışı ile yakalanan 3-5 pozisyonda gol olmayınca sonuçları böyle oluyor. Hitzfeld'in asıl başarısı bence şudur ki: "İspanya'nın oyunu rakibi 11 kişi savunmaya itiyor" savını kabullenip bunun üzerine bir şablon çizip oynattı takımı.Ki bu şablonla en kötü bir beraberlik de çıkarabilirdi. Şans bu ya galibiyet çıkardı. Bence büyük bir adım isviçre için. Belkide 2.turun galibiyetini aldılar. Helal olsun Hitzfeld Hocaya...