25 Ağustos 2010 Çarşamba

Beşiktaş'ın Unutulmaz 10 Yabancı Oyuncusu

1966-1967 sezonunda Macaristan'dan ülkemize gelmiş olan Szibor Szalayve Kuzman ile başladı Beşiktaş'ın yabancı transfer serüveni. Szalay, Beşiktaş formasını 3 defa sırtına geçirdikten sonra, ABD'nin Philadelphia Staptans takımına gitti. Szalay'la beraber gelen Kuzmanise sezonu tamamladıktan sonra arkadaşı ile aynı takıma gitti ancak bu bir sezonda yaptıkları ile hala adından söz ettiriyor. Beşiktaş tarihine bakıldığında, Macaristan'dan başlayan transfer politikasına, İskoçya'dan, Hırvatistan'dan hatta Gine'den bile oyuncular katılmış, ancak kimileri Szalay gibi adı hatırlanmayacak kadar tarih sayfalarına gömülmüş, kimileri ise Kuzman misali bir sezon dahi oynamasına rağmen hafızalara kazınacak etkiler bırakmış. Tüm bu oyuncular arasından oynadığı futbolla, efendiliği ile yahut taraftarlar ile kurduğu bağ ile fark yaratmış 10 oyuncu şöyle:

1- Pascal NOUMA
Robbie Fowler'ın Liverpool taraftarı ile kurduğu duygusal, empatik bağı, İnönü'de Beşiktaş taraftarı ile kurdu Pascal. Son dönem yabancı oyuncuları arasında, kırmızı kart görse dahi taraftarı tarafından alkışlanan tek yabancı oyuncudur belkide. Saha içinde ve dışında yaptığı birçok hareketle tüm ülke taraftarının en sevilen oyuncusu olan Nouma, karakter olarak da gözü pek, cesaretli ve hırslı bir yapıya sahip biri. Lens forması giydiği dönemde sahada kendisine "Pis zenci!" diyen oyuncuyu bulmak için soyunma odasına giren Nouma, bunu kimse sahiplenmeyince, sağ baştan başlayarak tüm oyunculara bunu hesabını soracak kadar cesaretli hemde. "Seyirci beni desteklemeye çalışırken, takımdaki diğer oyuncuları küstürdü" diyecek kadar da dürüst. 100. yılda takım oyununa, onun oyununu dahil etmek için taraftar baskısının kulüpte fazlaca hissedildiği nadir oyunculardan biri o. Olağanüstü yetenekleri olmasa da her maçta, içinde barındırdığı ateşi ve forma aşkıyla verdiği mücadele onu en yetenekli olmasa da en unutulmaz hale getirdi. Son olarak da, "Fransa'da doğdu, Beşiktaş'lı oldu, Helal olsun sana, Pascal Nouma, Pascal Nouma..."

2- Daniel AMOKACHI

Rasim Kara'ya hayran olunabilecek nedenlerin arasından bize göz kırpan en önemlilerden Amokachi. Gol vuruşları, driplingleri ve çalımlama yeteneği kadar fazla olsaydı ve daha disiplinli bir çalışma felsefesine sahip olsaydı ülkemize gelip de, üstüne yüksek meblağlarda kar koyarak yurt dışına gönderdiğimiz yabancılar sıralamasında hatrı sayılır bir yere sahip olurdu. Bu takımlarında Barcelona, Man UTD. gibi yüksek düzeyde futbol takımları olma ihtimalleri yüksek olurdu. Kara Boğa'yı unutulmaz yapanda, aynı Sergen Yalçın'da olduğu gibi topu ayağına aldığında taraftarı heyecanla dolduran çalımları ve golleri idi. 96-97 sezonunda oynanan Trabzonspor maçında attığı müthiş driplingden sonra kaydettiği golde unutulmaz goller arasında yerini buldu. Onun unutulmaz oluşunun en önemli kanıtı ise, Beşiktaş'ın transfer gündemine aldığı her Nijeryalı oyuncu için "Yeni Amokachi" lakabının yakıştırılması. Keza Christopher Ohen yada Iker Shorunmu isimleri lakap takmakta kullanılmıyor.

3-John CAREW

Son 10 yılda Beşiktaş'a gelen en değerli yabancı oyuncu denebilir Carew için. Yine son 10 yılda üstüne karla satılan tek yabancı oyuncu. Aslında Carew Beşiktaş'da oynadığı bir sezonda, kariyerinin genelinden daha düşük bir performans sergilemesine rağmen, Amokachi ve Sergen'de olduğu gibi topla oyununda taraftarı mest etmesi onu önemli kılıyordu. Onun "ölü" hali bile taraftarın gönlünde yer etmeyi başardı. Beşiktaş kariyerine çok fazla gol sığdıramadı belki ama rakip savunmayı yıpratıcı koşuları, Türkiye'nin vazgeçilmezi "pivot santrafor" özelliği, taraftarın gönlünü çalan diğer unsurlardı ve unutulmazlar hanesine yazdırdı kendini. Aslında halen Premier Lig'de yaptıkları ile ne kadar başarılı bir oyuncu olduğunu gösteriyor.

4-Oscar CORDOBA

Kendine aşırı güvendiğinden ötürü zaman zaman yaptığı hataları, Chelsea maçında Sergen'e yaptığı asist gibi oyunu geriden mükemmele yakın kuruşu ile telafi eden son yıllarda ülkemizde oynayan en iyi yabancı kalecilerden biri Cordoba. 2002'de Uefa Kupası üçüncü turunda 3-1 kazanılan maçta, avantajlı skoru korumak adına özellikle de maçın son dakikalarında yaptığı harika kurtarışlarla Cordoba, genç-yaşlı bir çok Beşiktaş taraftarının gönlünde taht kurdu. Arjantin'in yaşayan en büyük efsanelerinden biri olan Riquelme'ye tüm zamanların en iyi Boca 11'ni yapmasını istediklerinde verdiği cevapsa onun ne kadar iyi bir kaleci olduğunun kanıtı adeta: " Kesinlikle Cordoba'dan başlamak lazım. Onun kadar iyi bir kaleci yok". Unutulmaz bir kaleci olmasının en önemli kanıtlarından biri ise, takımdan ayrıldıktan sonra bavullarını toplayıp havaalanına gittiğinde, onu uğurlamaya gelen Beşiktaş taraftarını görmesi herhalde.

5- Federico GIUNTI

100. yılda kazanılan şampiyonlukta, bu başarıya imza atan oyuncuların tartışmasız en başlarında geliyordu Giunti. Orta sahada kazandığı toplar yada kazandığı ve ayağına gelen topları, üstün İtalyan becerisi ve soğukkanlılığı ile kullanışı onu, dönemin en güçlü orta saha oyuncusu yapıyordu. Özellikle Sergen'in üzerinde ki baskıyı azaltarak sorumluluk alışı, Sergen'in o dönem çok daha verimli oynamasının nedenlerinden biridir. Takım oyununu, takım olmanın ne demek olduğunu bilmesi, kurt hoca Lucescu'nun gözünden kaçmamış ve ona duyulan saygı her maçla katlanarak artmıştı. "Giunti'yi fethetmeden Beşiktaş yenilmez" kavramını ortaya çıkararak rakip takımlarında saygısını kazanmıştı. 100. yıl kadrosunda olması ve bu kadro ile başardıkları ile unutulmaz ön libero Giunti ismini, Beşiktaş tarihine yazdırmıştır.

6- Ronny JOHNSEN

Her dönem başımızın belasıdır sabırsızlığımız. Medyanın ağır eleştirileri ile yöneticilerin baskıları sonucu tahammül edilemeden gönderilen oyuncuların, gittikleri liglerde ve kulüplerde yarattıkları harikaları, iki elimizin avuçları arasına aldığımız yüzümüzü asarak izleriz. Beşiktaş tarihinden bir örnek vermek gerekirse bu duruma Johnsen, buna güzel bir örnek olur. Oynadığı sezonda harikalar yaratamadı ancak ardından gittiği Manchester United'da 6 sene oynayıp, sakatlıklar ve kart cezaları dışında Alex Ferduson'un bankosu oldu. Cantona'yla, Giggs'le, Beckham'la beraber oynadı ve unutulmaz 1999 Şampiyonlar Ligi finalinde sahanın en iyilerindendi. Bize ise kronik sabırsızlığımızın sonucu kaybettiğimiz Johnsen'i "ah! ah!", "vah! vah!" mırıltıları ile izlemek nasip oldu.

7- Marcus MÜNCH

Dönemin teknik direktörü Christoph Daum tarafından gönderilişinin nedeni olarak "Takımda İbrahim Üzülmez varken, Münch'e pek gerek yok" gibi bir açıklama gösterildi. Fakat bu iki oyuncu birbirinden çok farklı işlevselliğe sahip. Üzülmez, tekniği dışında ruhuyla oynayan mücadele eden bir görev adamı iken, Münch, daha usta ve teknik kapasitesi daha yüksek bir oyuncuydu. 2000 yazında Barcelona ile oynanan maçta görüldü ki aslında bu ikili birbirinden zıt ama birbirlerini tamamlayan bir ikili. Fakat Türkiye'de oyuncu seçimleri o dönemde teknik kapasite ve yeteneğe göre değil, yaratacağı sansasyona göre yapılıyordu. Bu nedenle Münch, daha onun tadına varamadan gönderildi. 1,5 senede yaptığı asist sayısı, Üzülmez'in 9 senede yaptığı kadar olduğunu gördüğümüz an ise, Münch için çok geç bir zamandı. Pascal'a o müthiş sol ayağı ile yaptığı asistler hala akıllarda, Seba'nın mirasına yapılanlarsa yüreklerin kanayan yarası halinde duruyor.

8- Joe Erwin KUZMAN

Görünüşü ile olmasa da oyun tarzı ile Batigol'u anımsatan kuzman, 66/67 sezonunda Beşiktaş formasını giydi. Kendisini takıma kazandıran Ljubusa Spajic'in Beşiktaş'a en büyük katkısı olarak görülür Joe. Çok değil sadece 1 sezon Beşiktaş'da kalmasına rağmen usta golcülüğü ile attığı goller ve renkli kişiliği ile taraftarın gönlünü kazanmıştır. oynadığı 22 lig maçında attığı 8 golün 5'i ile galibiyeti getiren isim olduğu için taraftar ona "Tek gol Kuzman tek gol" tezahüratını bestelemiştir. 50-70 yaş aralığındaki taraftarlar için halen bu formayı giymiş en kudretli golcüdür. Ülkemizde halen tartışılan "yabancıların Tükçe konuşması" sevdasını destekleyen bir oyuncuydu. 1 sezon içinde gerçekleştirdiği işler ile taraftarın gönlünü kazanması, onu unutulmaz kılan en önemli neden.

9- Cevat ŞEKERBEGOVİÇ

Alkol problemi nedeni ile Yugoslavya'dan Beşiktaş'a gelen oyuncu, sol kanattan yaptığı müthiş ortalarla ve kanattan oyun kurabilmesi ile herkesin gönlünden taht kurmuştu. 2 sezon giydiği Beşiktaş forması ile açtığı ortaları, dönemin en önemli golcüsü Feyyaz Uçar, "Beraber oynadığım ve en güzel pasları verip, en güzel ortaları açan oyuncu Şekerbegoviç'ti" şeklinde değerlendirir. Tempo düşüklüğü nedeni ile eleştirilse de, günümüzde halen onun gibi bir sol açık bulabilmek gerçekten de zor. Taraftarın ona "Şeker gibi golcü" şeklinde lakap taktığı Şekerbegoviç, olaylı geldiği Beşiktaş'dan geldiği gibi olaylı ayrılmıştır. Evli olmasına rağmen, yaşadığı yasak ilişki ortaya çıkınca Beşiktaş'dan ayrılmak zorunda kaldı. O zamanlar ört-pas edilen olay, bu dönemde yaşansa çok ses getiren bol ratingli bir olay olarak hatırlanırdı.

10- Les FERDINAND

22 yaşında, kiralık olarak geldiği Beşiktaş'da taraftarı 1 sezon boyunca mest etti adeta. Çok ısaydı macerası evet ama, o zamanların yarı çim, yarı toprak sahalarında yetenekleri ile birçoklarına bir futbol rüyası izletti. 88/89 sezonu Türkiye Kupası finali ilk maçında Fenerbahçe'ye attığı golden sonra, dünya kaleci efsanelerinden Schumacher'in kendisini tebrik ettiği sahne, futbol tarihimizde iki yabancının bizlere yaşattığı en güzel andır. Taraftar grubu onun için "Müjde, müjde size; Ferdinand'dan müjde size", "Haydi Ferdi zamanı geldi" bestelerini bestelemiştir. Kira süresi bittikten sonra ısrarla Beşiktaş'da kalmak isteyen oyuncuya Queens Park Rangers kulübü izin vermemiş, ardından da "Yılın Futbolcusu" seçildiği Newcastle'nin yolunu tutmuştur. Beşiktaş'lı birçok taraftar, içlerinde uhde, damaklarında kalan bu tadı gittiği her kulüpte takip etmesine rağmen, siyah-beyaz formayı giydiği Newcastle'a en çok yakıştırdıklarını saklamıyorlar. Bir İngiliz gazetesine verdiği röportajda "Ne öğrendiysem Beşiktaş'da öğrendim" şeklinde ki açıklamaları ile zaten unutulmayan oyuncuya olan sevgi katlanmıştır.

Listemizi oluşturan 10 oyuncudan sonra, adettendir diyerek 5 kişilik bir yedek kulübesi oluşturduk. Yedek kulübesinde ki oyuncular ise:

1- Antõnio Carlos ZAGO: 100.yılda ki başarının gerisindeki müthiş isim. Lucescu'nun geriden paslaşarak oyunu kurma anlayışında ki temel parçaydı Zago. Sinirleri bozulunca yaptığı aşırı hareketlerle dikkat çekmesine rağmen, yaşının ilerlemesi ve temposunun düşmesinin ardından bu sonun geleceği kaçınılmazdı. Yeri zor doldurulan oyunculardan biri

2-Marjan MRMIÇ: Özellikle 96/97 sezonunda Avrupa'da üst üste turlar geçilirken yaptığı kurtarışlarla birçok kişinin hafızalarına kazıdı ismini. "Kedi reflekslerine sahip" demek ne kadar açıklayıcı olur bilemiyorum ancak gönderilişinin nedenlerini anlamak pek de anlaşılabilir bir durum değil.

3-Stefan KUNTZ: Kaiserslautern'de yetişmiş, Beşiktaş'a Alman ligi gol kralı unvanı ile gelmiş, müthiş bir profesyonel. Daum tarafından sol bek, oyun kurucu hatta stoper mevkinde oynatılarak katledilen oyuncu tüm bunlara rağmen koruduğu profesyonelliği ile parmak ısırttı. Taraftarında gönlünde ki yerini kaptı.

4- Ronaldo GUIARO: Zago ile beraber 100.yıl oyuncularından. Müthiş sezgileri ve Zago ile oynama avantajı ile başarılı bir performans sergiledi Beşiktaş kariyerinde. Defansif başarılarını, önemli maçlarda attığı gollerle ofansif olarak perçinleyişi en önemli artısı.

5- Sava PAUNOVIÇ: "Tam anlamı ile nokta santrafordu" der Güven Taner usta onun için. Gerçektende doğru yerde doğru zamanda oluşu ve bitiricilikte ki ustalığı ile bir çok gole imzasını atmış, özellikle vurduğu gülle(!) gibi şutlarla Yugoslav futbolunun önde gelen ismiydi. Jeneriklik şutları ise hala Beşiktaş'lıların akıllarında.

NOT: Yayınlanacağı iddia edilen bir Beşiktaş dergisi için Haziran ayında derlediğim yazımı, derginin bir türlü yayınlanmamasından ötürü blogda kendim yayınlamaya karar verdim. Son günlerde Beşiktaş'ın yabancı transferleri ile de denk gelmiş oldu, güzel oldu. Zevkle okumanız dileği ile.

Hiç yorum yok: