18 Ocak 2011 Salı

Ateş ve Güneş

Herkes konuştu, ben dinledim. Ufak tefek laflar ettim twitter da facebook ta. Genetik mi, karateristik mi yoksa sonradan öğrendiğimiz bir şey mi bilmiyorum ama çabuk parlayıp çabuk sönüyoruz. Kastım ulusal medya değil. Gündemi bu kadar meşgul etmesi iyi mi kötü mü ona da karar veremiyorum.

Gidemediğim Türk Telekom Arena’nın açılış maçından bahsediyorum anladığınız üzere. Bir çok kişi bir çok laf etti başta da söylediğim gibi. Şereften, kuşbeyinlilikten hatta babasının belli olup olmadığından bahsedenler de oldu, demokrasilerde protesto etmenin olgun karşılanması gerektiğinden de.

Benim söyleceğim tek şey ise yaratılan korku impartorluğunun bu kadar açıkça ortaya çıkmış olduğudur. Protesto nun ardından kırk bin defa özür dilenmesi, yüksek bürokratların twitter da hakaretler sallaması bundandır. Şahbakanın stad anlaşması yapılmadı tehditleri, metrosu çevre düzenlemesi hayatta bitmez artık yorumları da bunun göstergesi.

Yapılan stad devletin parası ile yapıldı ve konum itibariyle bunun nasıl harcanacağına karar verecek kişi hükümettir eyvallah, ve bu yapılan bahsedildiği üzere bir kıyak değil bir hizmettir. Ve diğer şehirlerde de yapılacaktır. Hükümetin spor politakasının bir parçasıdır. Üstelik karşılığı da Mecidiyeköy’ün devralınmasıyla ödenmiştir bile.

Bir diğer önemli nokta da Adnan Polat’ın acizliği. Şu olayda bile o kadar aciziyet sergiledi ki Toki Başkanına kızmak yersiz oluyor. Galatasaraylı olmamakla suçladığı adamları kendisi davet etmedi mi o stada? Hadi onu geçtim Adnan Polat ne kadar Galatasaraylı? Kimin, kimin hangi takımlı olduğuna karar verme hakkı var ki? Bu memlekette kim solcu, kim komünist, kim ulusalcı, kim sağcı o bile belli değil. Benim sinirime dokunan da bu. Bazıları çıkıp “Şahbakanın ıslıklanması hoş değil muhakkak” diyor. Görüşüne saygım var da o sondaki muhakkak ne? Sen kimsin ki toplum adına karar veriyorsun? Sence olmayabilir, onun söylemek için de sonuna muhakkak değil bence eklersin.

Adnan Polat’a geri dönmek gerekirse, daha önce Kombineni Geri Ver demiştim. Orada madem endüstriyel futbolun gereği taraftar müşteri, o zaman bu hizmeti almayın dedim. Şimdi çıkıp parasını verip hizmet alanı nasıl stada sokmayacakmış diyorlar. Taraftarsak yönetimi desteklemek zorunda değiliz dedim. Ve bu işi gittikçe yüzüne gözüne bulaştıran, Şahbakanın ateşli savunucularına verilecek en güzel ders, Taraftara ait bir takım oluşturmaktır. Bir örneği FC United of Manchester olan bu açılımın bir benzerine ihtiyacımız var. Belki de Ateş ve Güneş’i tekrar canlandırmaya, bizim olanı, herkesin katılımıyla başarıya götürmeye ihtiyacımız var..Her tarafı kapalı stadlarla birlikte yok olan Beraber Islandık biz yağmurda,beraber yürüdük biz bu yollarda, şimdi sıra geldi şampiyonluğa şarkılarını her yerde söyleyebiliriz. Kanat Atkaya’nın da yazısında bahsettiği gibi “sokakta oynar, kaldırımda destekleriz”. Zira gerçek taraftar bu takımı başarılarından dolayı sevmedi, sevdiği için başarılarıyla gururlandı..

Son olarak cinayeti 4 yıldır çözülemeyen Hrant Dink’i anarak bitiyorum. Ofiste olacağım için ben gidemeyeceğim ama imkanı olanlar Şişli’de Agos Gazetesi önünde anmaya katılabilirler.

1 yorum:

9.15 dedi ki...

Bir türlü yazamadım şu yorumu. Eline, koluna sağlık. Tekrar tekrar kaç defa okudum hatırlamıyorum!!