Rijkaard etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Rijkaard etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Ekim 2010 Pazar

Haliyet-i Ruhiye


Edinebildiğimiz bilgilere göre Rijkaard hala İstanbul'da. Muhtemelen bu geceki maçı da izlemiştir. Merak ediyorum. Acaba ne düşündü? Servet'i sahada gördüğünde, bugünkü oyunu gördüğünde ne düşündü? Taktiği, dizilişi gördüğünde ne hissetti. Merak ediyorum, acaba, 2. Terim dönemi,2. Hagi dönemi hatta 2. Feldkamp dönemi gibi 2.Rjkaard dönemi de olacak mı? Acaba yarın çıkıp Servet'i kadro dışı bırakacaklar mı? Acaba Adnan Sezgin'i kovacaklar mı? Acaba taraftarın bugün alınan FB beraberliğinden sonra Taksim meydanında çılgınlar gibi sevinmesine sebep olanlar kimler? Bu psikolojide olmamızın bedeli ödenecek mi? Merak ediyorum.... Haftaya Ali Sami Yen'de oynanacak maçta taraftar nasıl bir tepki verecek? Tepki verecek mi acaba? yoksa FB beraberliği her şeyi unutturacak mı? Merak ediyorum mesela Hagi'nin imza törenini neden Sportif Direktör olan, görüşmeleri yaptığı söylenen Adnan Sezgin değil de Cemal Nalga skandalından sonra istifa eden Yiğit Şardan yaptı? ..Yiğit Şardan'ın Tugay bir de bir yardımcı vardı Rumen miydi, kimdi, Hagi'nin daha önce çalıştığı biri demesi GS lileri utandırdı mı merak ediyorum. Rijkaard'ı gönderip kaosun ortasında takımın başına gelen t. direktör'ün yardımcılarını bilmeme lüksüne taraftar sessiz mi kalacak? Merak ediyorum...Bu yönetim cezasız kalacak mı? Merak ediyorum...

22 Ekim 2010 Cuma

Son Rijkaard ve Galatasaray Etiketi

20 Ekim 2010 tarihi özeldir artık benim hayatım için. Ne bileyim bundan sonraki 20 Ekimleri her yıl özel kılabilirim filan. Her 20 Ekimde, gecenin karalığını delen bir mum eşliğinde oturur, saatlerce Rijkaard fotoğraflarına filan bakarım mesela. 2020'lerde ki bir 20 Ekim'de olası çocuğuma,"bak oğlum/kızım bu Frank Rijkaard. Galatasaray'ı çalıştıran efsane teknik direktör" derim. Çünkü o bir efsanedir...

Biz blog yazarlarının birkaç babası vardır. Bunlardan biri Ali Ece. Total Futbol blogu sahibi, Total Futbol programlarının babası. Adam Cruijff'cu, Best'ci, Cantona'cı Clough'cu vs. Hayatını bu ülkedeki futbolseverlere Total Futbol'u anlatmaya adamış bir adam. Ne alaka mı Rijkaard'la? Ali Ece nasıl bizim babamız ve Total Futbol Türkiye'nin başıysa, Rijkaard'dan Cruijff'lardan bize kalmış son Total Futbol efsanesidir.

Galatasaray'daki sorunun yönetim kanadında olduğunu gerek Marat, gereksede ben defalarca dile getirdik. Dünya üzerinde en başarılı takım Barcelona'nın oynadığı oyunun mirasçıcı Rijkaard'ı başarısız kılarak kulüpten göndermek zaten bu sorunun nerde olduğunu gösteren en bariz örnektir.

Birçok cümle boğazımda düğümleniyor. Resmi siteden Rijkaard'la yolların ayrıldığını yazan yazıyı her okuyuşumda gözlerim doluyor. Ah be Kıvırcık, seni nasıl kaybederiz? Senden nasıl vazgeçeriz? Yediremiyorum kendime. Sırf kızgınlığım geçsin diye 2 gün bekledim yazmak için ama olmuyor, dindiremiyorum içimdeki yangını.

Uzun bir süre GS yazmama kararı aldım. Bunuda siz değerli okuyucularıma belirtmek isterim. Bu yazı hem Galatasaray'lı Rijkaard için hemde Galatasaray için bir süreliğine son etikettir.

Güle Güle Kıvırcığım.... Biz seni asla unutmayacağız, sende bizi unutma....

20 Ekim 2010 Çarşamba

The Damned Saray



Günümüzün Brian Clough hikayesi oldu Rijkaard. Futbolcular yedi. Vizyonsuz yöneticilerin kurbanı oldu. Güle güle git futbol filozofu!

17 Ekim 2010 Pazar

Adnan Sezgin



Futbol'un Şifreleri kitabından:

"..A.T Kearnet yönetim danışmalığının spor danışmanlığının spor bölümü başkanı olarak,klubü her daim müşterilerine örnek olarak gösteriyor.Hembert,Paris'teki bir kafede,"Başarılı bir klubün en büyük sırrı istikrardır," diye açıkladı,"Lyon'da istikrar antrenörle değil;sportif direktör Lacombe ile ilgidir."

Yazıda bahsi geçen klüp Lyon. Kitabı okuyan Lyon'un dünya futbolunda nasıl bir
"istisna" olduğunu görür. Ki ben de aslında kitabı tamamen okuyup öyle yorunlayacaktım. Ama gün bugünmüş.

Rijkaard gidebilir. Kimyası tutmayabilir. Ama önemli olan Rijkaard ın gitmesi değildir. Çünkü Rijkaard gitse de gelecek olana yapılacak muamele bellidir. Dolayısıyla önce "yönetim zihniyeti" değişmelidir. Bunun gereği de bellidir.

Ben ve benim gibi düşündüğüne inandığım taraftarlar bugünü kurtarmak adına Rijkaard ın gitmesini çözüm olarak görmüyordur. Elbetteki ben de güzel futbol izlemek istiyorum. Ve bu akşam Ankaragücü maçında bunun zerresi yoktu. Ve dost sohbetinde Beşiktaş'ın yenilmesine rağmen keyif vermesi üzerine konuştuk. Beşiktaşlı arkadaşım mağlubiyete rağmen mutluydu. Bence de haklıydı. Eğer mevzu "takım" ile ilgiliyse ben Galatasaraylı olarak yıllarca Türkiye'deki tüm takım taraftarlarından çok daha iyi futbol izledim. Ama eğer konu futbolsa ki benim için bu öncelikli.Sonuç olarak "günübirlikçi" olmayıp, bir kültür oluşturmak adına doğru adımların atılmasını bekliyor ve istiyorum.

Galatasaray'a dönersek, bazı şeyleri de ilk defa söylemiyorum:

O bir teknik direktör öğütücüsü

GS nin ilacı

15 Mayıs 2010 Cumartesi

GS nin Baykal'ı



CHP için Deniz Baykal neyse Gs için Fatih Terim odur. Kalitesi değil önemli olan. Önemli olan içine girilen kısır döngü. Adnan Polat defalarca Rijkaard ile devam edeceğini açıklamasına rağmen dün ve bugün medyada Fatih Terim geri dönüyor yollu haberler yapıldı. Klasik "balon haber"den ötürü gitmez umarım. Geri gelirse sevgimi değil ama taraftarlığımı gözden geçiririm. O kadar net.

6 Nisan 2010 Salı

Rijkaard ve Devrim


Rijkaard yazılarımızın ikincisine hoşgeldiniz.Şimdi bazıları diyor ki ya total futbolu Rijkaard mı buldu ne devrimi? Ya Rijkaard bulmadı tamam ama devrim sahadaki futbolda değil ki devrim işleyişte. Oyuncusundan, teknik direktörüne kadar kendini döndürebilen bir sistemde.

Takip ettiğim forumlarda ve tv programlarında herkes ikiye bölümnüş durumda. Gitsin diyenler ve kalsın diyenler. Gitsin diyenlerin argümanları genelde aynı;

1. Barcelona zaten büyük takımdı Rijkaard çok da bir şey katmadı
2. Barcelona yı bugünkü haline getiren Cruyf tu, Rijkaard bir şey yapmadı.
3. -Bu enteresan bakın-Xavi,İniesta zaten kadrodaydı, Mesii 11-12 yaşında gelmişti bu takıma.
4. Burası Türkiye, İspanya’ya benzemez.
5. Rijkaard futbolu bilmiyor
6. Futbolcu olmakla teknik direktör olmak ayrı şeyler. Her iyi futbolcu teknik direktör olamaz.
7. Dünyanın en iyi 5 teknik direktöründen biri diye kakaladılar.

Kendimce bu eleştirilere kulp takıcam. Sondan başlıyım.

Peki bana dünya’nın en iyi teknik direktörlerini sölyeyin. Direk isim verin.10 olur 15 olur ve nedenlerini yazın. Ama üstteki 6 maddeyi gözönüne alın. Bu şekilde eleştirildiğinde ne cevap vereceğinizi hazırlayın sonra zor duruma düşmeyin. Belki Türkiye’de başarılı olacağını düşündüğün adamları sayın demeliydik ama ben dünya standartlarında bir futbol istiyorum. O nedenle sorumu böyle sordum.

6. madde doğrudur. Zira Maurinho, Van Gaal gibi adamlar iyi futbolcu değil ama iyi teknik adamdır mesela. –Diğer maddelere baktım da o kadar da iyi değillerdir belki bilmiyorum- . Her futbolcu da teknik direktör değildir. Mesela Hagi de çok iyi değildir başkasına göre. Rijkaard 5 senede 2 şampiyonluk,2 İspanya Kral Kupası ve 1 Şampiyonlar Ligi kazanmış. 2005,2006 da La Liga da en iyi teknik adam,2006’da IFFHS,Uefa dan en iyi teknik adam ödülü almış. Hem futbolcu hem teknik direktör olarak Şampiyonlar Ligi ni kazanan sayılı kişilerden biri olmuş .Bu kadar argüman yeter mi 6. maddeyi çürütmeye?

5. için birşey söylemeye gerek var mı? Empati ve diyalektik diyelim.

4’e sonra dönücez.
3. arkadaş o zaman dünya da teknik adam yok. Kundaktan alması lazım çocuğu. Hani bu ateistlere sorulan soru vardır ya peki onu kim yarattı, bunu kim yarattı diye. Ateist te der ite evrim di bilimdi bakteriydi. E bakteri yi kim yarattı derler. Onun gibi işte. O zaten bu takımdaydı bu zaten altyapıdaydı.

1,2 ve hatta tekrardan 3 ‘e de toplu cevap verelim. İşte bu futbol denen olay sistem işi ise Galatasaray’ın A takımının başında Rijkaard, yanında Neskeens alt yapıda Evert Jan Derks, kondüsyoner Albert Roca Puyol. Yani sen sadece Rijkaard ı değil tüm bu sistemi beklemelisin. Cruyflar,Van Gaaller tek başlarına her işi yetişemiyorlar doğal olarak. Çünkü biliyor musun onlar da insan. Ama Galatasaray sadece Rijkaard’ı getirip işi sallamadı. Diğer adımları da attı. Sen bunu bile göremiyorsun. Bırak o ilah saydığın Cruyf'un yanında çalışmış adama Cruyf olma şansı ver bu dünya'nın bambaşka coğrafyasında. O kendini yırttığın Hiddink'in yardımcılığını yapmış Neskeens'e saygı duy.Ama işte sorsan herkes analist. Rıdvan sağolsun.- bir de arada geçmiş olsun- herkes Galatasaray’ın saha içi dizilişini, taktiğini falan analiz edip duruyor. Sonuçta da diyor ki Rijkaard gitsin. Rıdvan ilk başlarda Rijkaard’ın B planı yok diyordu. Şimdi Türkiye’ye uydu diye kızıyor.

Bak arkadaş, bize üniversitede dediler ki strateji 3-5 yıllık uzun bir plan taktik ise o stratejiye ermek için yapılan davranışlardır. Bak işte dün de söyledim. Rijkaard da kendini geliştirebilir. Futbol tabiriyle ‘kumaşı sağlam’. Temeli Rijkaard ve ekibinin üzerine kurmakta sakınca yok.

Ve gelelim 4. maddeye. İşte bu yüzden Rijkaard bir devrimdir. Bir gün buranın da İspanya gibi İngiltere gibi olması için bu gün Rijkaard’a sabretmek gerekir. Aksi halde her şeyi sıfırdan başlatmak saçmalık olacaktır. Tüm bu yatırımların çöpe gitmesi olacaktır. Sonra bana gelip de ağzının sularını akıtarak İngiltere, İspanya futbounu övme. Unutma, devrimler sancılıdır. Sarı, kırmızı da devrime uygun renklerdir hani.

5 Nisan 2010 Pazartesi

Empati,Diyalektik ve Rijkaard


Ben yine izledim o lanet maçı ve yine kazanamadık! Şampiyonluk gitti nasılsa diyordum ama Şampiyonlar Ligi de gidecek. Sivasspor ikinci yarı baskıyı kurdu ve göstere göstere golü attı. Tebrikler.

Gelelim asıl meseleye.Herkesin dilinde Rijkaard. Galatasaray’ın en iyi transferi olduğunu iddia ediyorum ve edeceğim de. Anelka’yı Daum’a, Ortega’yı Lorant’a emanet edenlere duyurulur!!

Nedenlerimi de vereyim de kimsenin aklında soru işareti kalmasın.

Rijkaard’ın bir futbol filozofu olduğunu söylemiştim. o nedenle sanırım ayrı bir hoşuma gidiyor. Felsefi sayılacak terimleri seçmem biraz da ondan.

Öncelikle empati boyutuna açıklık getireyim. Efendim Türkiye’de futbol ne diye sorsak anket sonuçlarını şöyle yorumlayabiliriz; profesyonel futbol liglerinde görev yapan teknik adamların bilmediği spor dalı. Hatta 100 kişiye sorsak 200 tanesi bu cevabı verir. Yok yok yanlış söylemedim. Serde Matematik Mühendisliği var. Döner döner aynı şeyi söyler o 100 kişi,o yüzden 100 de 200. Böyle bir şey mümkün mü? Sokaktaki herkes bilecek ama görevi bu olan insanlar sürekli eleştirilecek ve futboldan anlamamakla eleştirilecek. Sonra Fatih Terim ders almam,ders veririm deyince eleştiriyoruz. Rijkaard’ın futbolu bilmemesi mümkün mü? Ajax da oynamış, Milan’da oynamış, Barcelona’da teknik direktörlük yapmış adamdan bahsediyoruz. Şunu söyleyeseler saygı duyacağım; “ Benim futbol anlayışımla Rijkaard’ın ki uyuşmuyor.” Ama herkes paparazzi olmuş. Futboldan anlamıyor deyip sansasyon yaratma peşindeler. Türkiye’nin yetiştirdiği en önemli Teknik adamlardan biri, Fatih Terim’in Milan’dan sonraki dönemde oynattığı futbolu beğenmedim ben mesela taraftar olarak. Lucescu şampiyon yaptı, gönderildi kimse demedi ki ah,vah. Defansif futbol oynatıyor, hoşumuza gitmedi gönderdik dedi. Ha Rijkaard’ın oynattığı futbolu da sevmiyorsun, sonuçlar da başarısız tamam ama bu onun futbolu bilmediği , analiz yapamadığı, taktiksel hamleler yapamadığı anlamına gelmez. O analizleri yapıyordur emin ol ama yöntemi farklıdır. Bir gazetede Rijkaard’ın Budist olduğunu ve sonuçlar çözümlenemez, zamanla kaybolur anlayışını benimsediğini okudum mesela. Komik ya da hatalı ya da herneyse ama bir anlayış. Bunu sevmezsin ve eleştirirsin ama önce karşındaki adam yerine koy kendini, onun da bir ‘aklı’ olduğunu kabul et,saygı göster sonra eleştir. Rjkaard’ın Barcelona’sını hatırlıyor musun? Oradaki analizleri ile oyuna müdahele edişini hatırlıyor musun? Bu adam hep böyleydi. Eğer kabullenmeyeceksen baştan söyleseydin. Havaalanına gidip karşılamasaydın.

Gelelim diyalaktiğe, her şey zıddını içinde barınıdırır di mi? Mesela bugün Sivas maçındaki orta saha yaratıcılıktan uzak ,vasat ama mücadeleci (!) bir futbol oynayacaktı. Öyle de oldu. Şimdi yıldızları(!) çıkarsa hücumcular defansa yardım etmiyor diyorsun, bunları çıkarsa yine sallıyorsun. Elano oynasa ne işi var diyorsun oynamasa kenarda oturur mu diyorsun. Yani bu adam ne yapsa birşeyler açık kalacak. Bak yine başa dönüyoruz, empati! Tercih meselesi. Sen olsan Elano’yla Mehmet Topal’ı oynatırsın ki bu ikilinin nasıl oynadığını da gördük. Futbolcu dediğin de insan. Performası var, psikolojisi var. Ve sonuçta futbol futbolu bilenlerle oynanıyor ve maalesef ben Kewell, Neill,Baros ve biraz da Dos Santos’tan başka futbolu bilen adam göremiyorum bu takımda. Nerede duracağını, nereye koşu yapacağını, ne zaman risk alıp ne zaman almayacağını ölçebilen adamlar. Neyse diyalektikten uzaklaşmayalım. Sen bu adamı eleştireceksen zaten eleştireceksin. Eleştirecek bir şey bulabilirsin. Çünkü her zaman birşeyler eksik kalacak. Sen Barcelona’ya bile Xavi,İniesta, Messi olmasa birşey yapamaz diyorsun çünkü. Sentez’e bakmıyorsun. Ama bu 3 futbolcunun 2 si – İniesta,Messi- ne zaman bu kadroya girmiş, Xavi 18 in yaşından beri Barcelona’da oynuyordu da neden Rijkaard zamanında yıldız olmaya başladı düşündün mü? Düşün işte. Ama unutma hayatta tesadüfler önemli. Her şeyi bilemezsin, her şeye hükmedemezsin. Run Lola Run diye bir film var bak onu izle, sonra saniye farkıyla neler değişebilir bir anla, sonra tekrar konuş.

Sen Rijkaard’ı Sparta’ya yakışırıyorsun çünkü senin vizyonun da o takımla aynı.Bir de aslında Rijkaard’ın kendini geliştiremeyeceğini iddia ediyorsun. Eksiklerini görüp de kendini geliştirme olasılığını hiç hesaba katmıyorsun. Çünkü sen her şeyi biliyorsun. Hazırsın. Olmuşsun. Öğrenmeye kapalısın. Eğer Galatasaray bir şey olacaksa bırak Rijkaard’la olsun. Bu yolu birlikte yürüsünler.Bırak sadece Rikaard bişiler katmasın, Galatasaray’da Rijkaard’a katsın. Her şeyi Rijkaard’dan bekleme. Öyle değilsin biliyorum ama bir kerecik olsun derviş gibi davran, sabret.

11 Şubat 2010 Perşembe

Rotasyon,Total Futbol ve Forvet


Rijkaard Türkiye’ye geldiğinde bizim takımlarımızdan birisi de Total Futbol’un temsilcisi olacak diye sevinmiştik. Sonradan bazıları Rijkaard felsefesinin pas oyununa dayandığını ve aslında Total Futbol’un daha farklı bir ekol olduğunu belirttiler. Günler ve maçlar geçtikçe ortaya çıkan tablo bir çok kişide soru işaretleri yarattı. Bugün gelinen noktada ise Galatasaray aldığı sonuçlardan ötürü oldukça eleştiriliyor. Özellikle ikinci yarının başlamasıyla birlikte Nonda’nın gönderilmesi, eleştirmenler için altın değerinde bir fırsat oldu. Herkes Galatasaray’ın forveti olmadığından, yanlış planlama yapıldığında hemfikir. Sanırım bazı taraftarlar bile Kewell’ın gitmesindense Nonda’nın gönderilmesini istediği için pişman. Ya da en azından Leo Franco gönderilseydi diye iç geçiriyorlar. Bir de Kewell’la anlaşma yapılıp askıya alınsaydı diyenler var ki onları anlamak mümkün değil. Galatasaray yönetiminin bunu düşünmemiş olması imkansız. Hızlı karar verilmesi gerekiyordu ve belli ki bazı pürüzler çıktı ve Kewell’la henüz anlaşılamadı. Bu durumda B planı uygulandı ve Nonda gönderildi. Kendi görüşlerime geçmeden önce 11 Aralık 2009 tarihli Fanatik gazetesinde yayınlanmış Cruyff röportajından bir paragrafa yer vermek istiyorum:

-Sizinle doğan ‘Total Futbol’u günümüzde en iyi uygulayan takım hangisi?

Tartışmasız Barcelona. Futbol adına ne gerekiyorsa yapıyorlar ve tribünleri futbola doyuruyorlar. Barcelona’daki her oyuncu, 3 pozisyonda oynayabiliyor. Mesela sağ bek ileriye gittiğinde, onun yerini dolduracak 2 oyuncu oluyor. Sağ açık ortaya, ortanın sağındaki ise beke geriliyor. Barcelona’yı iyi izlediğinizde, futbolcuların saha içinde müthiş bir rotasyon içine girdiğini görürsünüz. Aslında ‘Total Futbol’, topsuz alanda oyuncuların yaptığı hareketler ve saha içindeki pozisyon değişimidir. Dünyada topsuz hareketliliği de şu an en iyi Barcelona uyguluyor. Bazen Arsenal de bunu başarabiliyor.

Rotasyon deyince aklımıza sadece bazı oyuncuları dönem dönem oynatıp dönem dönem yedek bırakmak geliyor sanırım. Ya saha içi rotasyon,oyun esnasında? Şimdi bunu okuyunca ben Caner niye sol bek oynuyor, onun asıl yeri sol açıktır diyenlere gülüyorum. Bahsettiğimiz oyuncu 22 yaşında. 30’luk Henry’den kenar forveti yaratabilen adamdan Caner’i hem sol bek hem sol açık oynatmasını bekleyemiyoruz. Giovani Dos Santos’u futbol piyasasına sürmüş adama Giovani Dos Santos’u anlatıyoruz. Cık olmaz o, o kenar forvet, santrafor oynayamaz diyoruz. Komik değil mi? En son oynadığı maçın ardından muhtemelen kendisine sorunlan soruya verdiği “6 aylık paramı ödesinler gideyim” cevabı aslında Nonda’nın kafa olarak zaten gittiğini göstermiyor mu? Yani sırf CV sinde forvet yazıyor diye bir adamı takımda tutmak ne kadar mantıklı? Futbolcu forvetse her vurduğu falsolu biçimde top köşeye mi gidiyor? Ben bunu anlamıyorum. Sıfatlara bu kadar takılmayı. Sen forvetsin burada oynarsın. Galatasaray dün de “forvetsiz” oynadı ama 3 gol attı. Forvet olsa topu ileride tutarmış, hücum pres yaparmış. Bunu yapmak için illa ki forvet mi olmak gerekiyor? Onu geçtim sadece Nonda mı yapabiliyor? Benim beklentim Caner’in hem sol bek hem forvet oynaması, Arda’nın sol açık, forvet arkası ve forvet oynaması, kısacası herkesin Cruyff ‘un dediği gibi 3 pozisyonda oynayabilmesi, arkadaşlarının kademesine girip, sanki 40 yıldır o mevkide oynuyormuş gibi davranabilmesi. Daha önce demiştim Total Futbol V1.01, Loading please wait diye. Yine diyorum.Sabır önemli. Sabredelim. Kewell gitmesin diye yapmadığı kalmayan taraftar da Rijkaard’a ve Nonda’yı gönderen yönetime en büyük desteği vermelidir.

10 Aralık 2009 Perşembe

Ya Kendi Giderse


Milliyet'te gördüm. Manchester City, Rijkaard'a talip olmuş. Daha önce de Milan'la adı geçmişti. Haber gerçek ya da değil bilemem ama asıl merak ettiğim Rijkaard giderse ne olacak? Biz hep gönderilirse üzerinde durduk ve bunu tartıştık. Ya kendi isteğiyle giderse? Neeskens kalır o devam eder diyebilir miyiz? Bu ihtimali hep göz ardı ettik sanırım. Bunu da düşünmek, alternatif geliştirmek lazım.

9 Aralık 2009 Çarşamba

Son Dakika


Haber son dakika değil. Yani öyle ani gelişmiş,süpriz bir haber yok ortada. Değinmek istediğim konu GS’nin gol yediği son dakikalar. 2005-2006 sezonu Takımın başında Erik Gerets var. Hatırlıyorsunuzdur son dakika gollerini. Onbirim.com daki istatistiklere göre toplam 98 gol atılmış o sezon. Bunların 21 tanesi 75-90 arasında, 6 tanesi 90+ da. Benim aklımda en çok Ankaragücü maçı ile Aydın’ın Konya’ya attığı gol kalmış. He bir de Hasan Kabze mucizesi vardı. Galatasaray’ın o son dakika golleri şampiyonlukta epey yardımcı oldu o sezon. Bu sezon ise ibre terse dönmüş gibi. 75-90 ve 90+ larda attığı ve yediği gol aslında aynı, 10. Ama yüzdeye bakıldığında yediği gollerin toplamda %39 unu bu dakikalarda yemiş. Fenerbahçe maçının ardında şöyle demişiz:

Bir de disiplinsizlik sorunu göze çarpıyor.Aslında disiplinsizlik değil de bence oyuncular panik oluyorlar ve bu anlarda ayakları yere sağlam basan birisi çıkıp da onları sakinleştirmiyor. Burada da kaptanlık devreye giriyor. Arda kaptan olarak eleştiriliyor ancak tecrübeli Ayhan'ın yaptığı da ortada. Futbolcuların panik olmaması,skor ne olursa olsun sakin kalmaları halinde çok daha etkili olabilecekleri anlatılmalı. Eminim ki anlatılıyordur,sonuçlarını görmek için beklemeliyiz belki de..

Rijkaard’da bu hafta çıkıp soğukkanlı olamadık dedi.

Peki neden böyle oluyor acaba? 2005-2006’da kadroda Hasan Şaş,Ergün,Hakan Şükür,Ümit Karan gibi “abiler” var. Bu sene ise böyle birisi yok. Ben böyle şeylere inanmam ve olmasını da istemem. Ama sanırım Türkiye’de durum bu. Rijkaard ve ekibinin Türkiye’deki bu acaip profesyonellik mentalitesini de değiştirmesi gerekiyor sanırım.

15 Kasım 2009 Pazar

Gitme kal bu takımda!!


Bugün Fanatikte çıkan habere göre kulübe yolu gözükmüş. Kendisi "kurban" seçilmiş. Elano kulübede oturmaktan rahatsızmış, Keita geri dönüyormuş. Kewell'ın performansı yüksek olmasına rağmen yedeğe alınacakmış. Bunlar olabilir, daha önce de yedek kaldı Kewell. Bir takımın kadro yapısıyla ilgili haber yapmak ne kazandırıyor bilmiyorum. Yetkili bir kişi çıkıp da açıklamadıktan sonra herşey mümkün. Takımların neden 20 küsur kişilik kadroları var? Ama işin asıl ilginç yanı bu haberin Kewell'ın sözleşmesinin uzatılıp uzatılmayacağı tartışmaları yapılırken yayınlanması.Taraftarla yönetimin ve hatta Rijkaard'ın arası mı açılmaya çalışılıyor? Bir de buna Kewell'a Fenerbahçe'nin teklif yaptığı haberleri eklendi.
ilginçtir, taraftarlar -ben de dahil- 1,5 sene bile olmamasına rağmen O'nu çok sevdik.
Adı muhakkak ki efsaneler arasında yer alacak.Sözleşmesinin uzatılmasını istiyoruz. Bunu isterken de yaşını biliyoruz,enerjisini 90 dakikaya yayamadığını da görüyoruz ama onun futbolunu izlemekten keyif alıyoruz. Futbol, futbolu bilenlerle güzel. Ve hiç şüphesiz Kewell onlardan biri.

10 Kasım 2009 Salı

Kahvede maç izlemek başkadır!

Herkes hemfikirdir sanırım; güzel bir taktik bir analiz yapmak için maçı stadda izlemek gerekir. Ancak futbolun diğer bir yanı, aynı zamanda sosyal bir aktivite oluşu, futbol üzerinden sosyal bir analiz yapabilmeye de imkan veriyor. Stadda da yapılabilecek bu gözlem için ülkemizde kahvehaneler biçilmiş bir kaftan. Stadda maç izlerken, kaçırdığım bir pozisyonun tekrarını izleyemeyeceğimi bildiğimden maça odaklanıyorum. Kahvede ise ister istemez muhabbetlere kulak misafiri oluyor hatta davet ediliyorsunuz.
Diyarbakır-Galatasaray maçını bu şekilde izledim. Genelin aksine çok kalabalık değildi. Galatasaray’ın ilk yarıdaki oyunu çok tatmin edici değildi. Özellikle Ayhan kahve ahalisinden epey bir fırça yedi. Leo Franco’da bugüne kadar hiçbir kurtarış yapmamakla suçlandı. Barış’ın ceza sahasında Şener ile yaşadığı pozisyonun penaltı olduğu konusunda hemfikirdik. Şener in her faulünden sonra topa vurdum işareti yapması ise Şener’in top anlayışını merak etmemize neden oldu. Geçen haftaki açıklamaların ardından bizce hakem baskı altındaydı.Homurtular eşliğinde ilk yarının sonuna yaklaşırken Sabri kendisinden beklenmedik şekilde topu tribünler yerine kaleye yolladı ve skoru eşitedi. Bu güzel gol ‘Sabri olmuş’ yorumlarına neden oldu.
İkinci yarıya biraz daha umutlu başladık. Ama öncelikle kapalı yerde sigara içme yasağına uymak adına kapı önünde kendimizi zehirliyorduk. Bazı abiler Ankaraspor’un durumuyla ilgili yorumlar yapıyordu. Güzel sorular sordular aslında. Mesela cezalı oyuncular için bu maç sayılıyor muydu? Herkese 3-0 galip yazılıyordu ama Galatasaray 2-1 yenmişti. Öncelikle ikili averaj nedeniyle o kadar da önemli değil diye düşündük sonra eğer ikili averajlar eşit olursa genel averaja bakılacaktı. Tam bu esnada abi bana dönüp “sen de kulak misafiri oluyorsun var mı bir bilgin?” dedi. Bende yahu o kadar blog falan yazıyoruz ama bak kuralları bilmiyoruz diye utandım. Sonra da usulsüzlüğün 6.haftada olduğunu dolayısıyla kuralın geriye doğru işletilemeyeceğini iddia ettim.Ancak sonra puan tablosunu kontrol ettiğimde Ankaraspor’un 0 puanı vardı. Üstelik 12 maçta 36 gol yemişti. Yani kural geriye doğru işletilmişti!
İkinci yarıya bu sorularla başladık. Daha sonra başka bir soruda kalecinin topu ceza sahası dışarısında elle tutmasıyla oluştu. Bu sefer biliyordum. Bariz gol şansı yoksa sarı kart verilmeliydi. Bunu dile getirdim. Lakin salon futbolu milli takımında oynadığını söyleyen bir kişi “öyle bir şey yok. Ben bu işin içindeyim” diyerek kesip attı. Daha sonra eve gelip oyun kuralları kitapçığını kontrol ettim. Ceza sahası dışında kaleci de diğer oyuncularla aynıydı. Yani bariz gol şansı var ise kırmızı yoksa kendine avantaj sağladığı için sarı kart görmesi normaldi. Profesyonelce bu işi yaptığını iddia edenlerin bile kuralları bilmemesi düşündürücü. Golle ayağa kalktık. O an Ankaraspor’a takmış abi Barış’ın oyundan alınmasını istedi. Sesi yetmemiş olacak Rijkaard bu uyarıyı duymadı, Barış atıldı, Rijkaard kallavi bir küfür yedi. Diyarbakırlı futbolcu yarım metreden golü atamadığında rahatlamıştık. Ve bir maç günü de böyle geçti.

4 Kasım 2009 Çarşamba

Rıdvan,Eto'o,Rijkaard

Not defteri programının Haftanın Sözleri bölümünde Eto'o nun "Rijkaard çok iyi biri bize çok iyi davrandı,bazı zamanlarda bizi cezalandırması gerekiyordu ama yapmadı,sonuçta biz onu cezalandırdık" manasına gelen sözlerine yer verildi.

Rıdvan'da kendisini "haklı" çıkardığı için Eto'o ya teşekkür etti. Çünkü Rıdvan,Rijkaard'ın en zayıf noktasının bu olabileceği şeklinde yorum yapmış. Daha önce Milliyet'te Hiddink'in başarısız olduğu tek ülkenin Türkiye olmasını buna bağladığını belirten bir yazı yazmıştı.Türk futbolcusu farklı diyor Rıdvan.

Program banttan olduğundan programa e-posta gönderemedim ama düşüncelerimi buradan yazayım.

Öncelikle bu sözleri sarfeden Eto'o ve Barcelona'daki yıllarından bahsediyor. Dolayısıyla Avrupa futbolcusu da pek farklı değil. Aslında iyi niyeti suistimal genel olarak bir insan zaafı.

Umarım Rijkaard bu hatayı tekrarlayıp gönderilmez dedi. Ben de umarım futbolcular daha önceki gibi davranmaz da gönderilmez. Rijkaard'ın iyi niyetini, insana saygı duyan tavrını yanlış almaz ve bunu suistimal etmez. Rijkaard'ın gönderilmesindense tüm takımı değiştirmeyi yeğlerim. Lucescu'da oyuncuları disipline edemiyor diye eleştirilmişti. Umarım, Teknik Direktörlük ile çobanlık arasındaki farkı öğreniriz.

Dünyanın en iyilerinden sayılan Hiddink'i bir tek bu ülkede başarısız oldu diye eleştirmektense Türk futbolcuları neden yurt dışında başarılı olamıyor diye düşünüp kendi hatalarımızdan ders almak daha iyi diye düşünüyorum.

3 Kasım 2009 Salı

O bir Teknik Direktör öğütücüsü

Türkiye’de çeşitli takımlarda futbol oynadıktan sonra Amerika’ya gitmiş.Son Jose Earthquakes takımında oynamış. Oynamış dediysek heyecanlanmayın sadece 1 maça çıkmış. Oyunculuğu çok parlak değilmiş anlaşılan ancak öyle hissediyorum ki Amerika’da profesyonel anlamda spor yöneticiliği konusunda birşeyler yapmış. Bazı kaynaklar Amerika’ya master yapmaya gittiğini yazıyor. Belki de spor yönetimi ile ilgili bir konuda okumuştur, tam olarak bilgi sahibi değilim.
Ancak bir gerçek var ki o da kendisinin Federasyon’da,Galatasaray’da ,İstanbulspor ve Etimesgut Şeker Spor’da görevler yaptığı. Bu anlamda sanırım kendisi sahip olduğumuz birkaç profesyonel spor yöneticisinden birisi ve belki de bu kavramı Türkiye’ye getiren kişi. Bu anlamda kendisini takdir ediyorum.
Öte yandan Galatasaray Sportif A.Ş Müdürü olarak gösterdiği performanstan ise memnun olmak mümkün değil. 2006’da göreve gelen Adnan Sezgin bu kadar sürede Eric Gerets,Feldkamp,Cevat Güler,Skibbe ve Bülent Korkmaz ile çalışmış. Galatasaray’da daha önce 92-93 sezonundan 95-96 sezonuna kadar görev alan Adnan Sezgin bu dönemde ise Feldkamp,Hollmann,Saftig ve Saftig’in bırakmasının ardından kısa bir süre Müfit Erkasap ve daha sonra Souness. Sadece Teknik Direktörlere baktık.Bunun bir de oyuncu transferleri boyutu var ki oraya hiç girmeyelim.
Tam bir Teknik Direktör öğütücüsü konumundaki Adnan Sezgin ise görevine istikrarlı bir biçimde devam ediyor. Umarız Rijkaard’a bulaşmaz.

27 Ekim 2009 Salı

Total Futbol V1.01

Fenerbahçe-Galatasaray derbisinin üzerinden 2 gün geçti.Ancak yazma fırsatı bulabiliyorum.Öncelikle Fenerbahçe'yi tebrik ederim.

Asıl meseleye gelince. Rijkaard bazıları tarafından B Planı olmamakla eleştirilmişti ve böyle giderse takımın düşüşünün devam edeceğini söylemişti. Çeşitli spor yazarlarımız da buna karşı çıkmıştı ve Rijkaard'ın sistemine bağlı kalmasını doğru bulmaşlardı. Buna Rijkaard'ın kendisi de dahil. B Planımız elbetteki var ama sistemimizden memnunuz ve onu geliştirmeye çalışıyoruz diyerek eleştirileri savurdu ve iplerin elinde olduğunu gösterdi. Tek bir sorun vardı ki Türk spor medyasının kalitesizliği ve Türk sporseverinin sabırsızlığı.

Rijkaard teknik direktör değil diyenler de çıktı piyasaya, Rijkaard Go home diyenler de. Aslında bundan ayrı bir yazıda bahsetmek istiyıordum ama yeri gelmişken söyleyeyim, hani futbolcular 32sine geldiklerinde yaşlandılar bıraksınlar artık diyoruz ya sanırım 50 yaş üstü de futbol yorumculuğu yapmasa daha iyi olacak.

Rijkaard'a dönersek; futbolu ondan daha iyi bilmem sözkonusu değil,ama kendi blogumda bir iki gözlemimi yazmamın da sakıncası olmaz sanırım.

Galatasaray'ın en büyük zaafı orta sahası. Trabzon maçında bunun sinyallerini almıştık ve ben o zaman Emre gibi çok koşan,hırslı birine sahip Fenerbahçe orta sahasının pres ile Galatasaray orta sahasının oyun kurmasına engel olacağını öngörmüştüm. Buna bir de kanatlardaki ikili sıkıştırmalar eklenince Galatasaray'ın oyun kurması neredeyse imkansızlaştı. Sanırım Rijkaard'ın çözüm bulması gerekn nokta bu. Ayhan,Sarp ve Mehmet Topal'a pres yedikleri zaman ne yapmaları gerektiği, diğer arkadaşlarının onlara yardıma gelmeleri, nasıl pozisyon almaları gerektiği, bir oyuncu çok baskı altına alınırsa onun görevini üstlenecek alternatif oyuncular gibi konuları çözümlemesi gerekiyor.

Ben olsam Elano yu da dahil edip 4 orta saha oyuncusunu alır ve paf takımdan 6-8 kişi le pres yaptırıp topu kaybetmeme idmanı yaptırırdım. Belki de yapıyorlardır bilemem.Ancak bu bize gösteriyor ki Türk futbolcusu pozisyon almak gibi temel futbol bilgisi yönünden biraz zayıf.

Her ne kadar Anadolu takımları Fenerbahçe kadar yoğun bir şekilde pres yapacak fizik güce sahip olmasa da Avrupa maçları ve iyi konsantre olmuş takımlar Galatasaray'ı zorlayacaktır.

Total futbolun en önemli özelliği sanırım takım içi yardımlaşmanın en üst düzeyde olması ve Galatasaray'da son maçlarda bu eksik.

Bir de disiplinsizlik sorunu göze çarpıyor.Aslında disiplinsizlik değil de bence oyuncular panik oluyorlar ve bu anlarda ayakları yere sağlam basan birisi çıkıp da onları sakinleştirmiyor. Burada da kaptanlık devreye giriyor. Arda kaptan olarak eleştiriliyor ancak tecrübeli Ayhan'ın yaptığı da ortada. Futbolcuların panik olmaması,skor ne olursa olsun sakin kalmaları halinde çok daha etkili olabilecekleri anlatılmalı. Eminim ki anlatılıyordur,sonuçlarını görmek için beklemeliyiz belki de..

Sonuç olarak Rijkaard sistemini geliştiricek ve kusursuz bir takım yaratacak..ben inanıyorum...ancak; Loading, Please wait..