17 Ekim 2011 Pazartesi

Aut


Bu blogu yazmaya beni iten şeylerden birisi de şüphesiz ki futbol denen keyfimizin, yönetenlerin elinde oyuncağa dönmesine dayanamamak geliyordu. Olaylara bir de bu işten bir çıkarı olmayan taraftar gözünden bakmaya çalışıyor, aklımız kestiğince bir şeyler yazıp içimizi döküyorduk.

Yaklaşık 1 ay öncesine kadar taraftarı futbolun kutsal ögelerinden biri saymaktaydım ta ki Tiyatro 2.0’ın Aut isimli oyununu izleyene kadar. Aslında bildiğimiz ama unutmaya çalıştığımı taraftar profilini çok güzel işlemiş oyun. Jargonuyla olsun, kast sistemiyle olsun, zamanının bir kısmını tribüne harcamış herkesin bildiği hikayeyi çok güzel anlatmış. Abiler, reisler, silahlar,bıçaklar, kevgalar,küfürler..O ufacık alanda harikalar yaratmışlar. Silah sesleri, kan,ses efektleri muhteşemdi.
Tribünde reis diye gezenlerin aslında ne tip adamlar olduğu, futbolu severek girdikleri bu yolda futbolun rantını yiyenlerce ne şekilde kullanılıp kuklalaştıkları ve rant peşine düştüklerinin hikayesini Alper Kul & Özgür Özgülgün çok güzel anlatmış.

Oyuna adını veren replik ise Ofsyat Osmanı andırıyor. "Biz hiç mi gol olmucaz be abi,hep mi aut!"

9 Ekim 2011 Pazar

Benim Ali Sami Yen'im...


3 Ekim 2011 Pazartesi

Nobre Le Tissier




Nobre'den çok çekmiş Galatasaray'lı olarak dün akşam gördüğüm golden sonra bir futbolsever olarak mutlu olmadığım değil. Bana Southamptan'ın efsanelerinden Matthew Le Tissier'i hatırlattı. Bir top havadan geliyorsa ve Le Tissier oralardayda pozisyon büyük olasılıkla gol olur. Aşağıdaki videoyu izlerseniz ne demek istediğimiz daha iyi anlarsınız.