Taksime takılanlar bilir, Hazzopulo pasajının ( Nam-ı diğer
Danışman Geçidi) içinde çaycılar vardır. Mustafa Amca bunların en eskisi ve en
güzelidir. Birkaç masa ve küçük taburede sessiz sakin çayınızı içer gazetenizi
okurdunuz eskiden. Sonra nasıl olduğunu anlayamadan bir anda popüler bir hale
geldi orası. Çaycı nın adının Mustafa Amca Jeans olması da günümüz kahve evi
zincirlerine bir nazire olarak kondu oraya. Artık yer bulmak namümkündü!
İşte, zar zor yer bulabildiğimiz günlerden birinde, oradaki
potansiyeli farketmiş başka bir girişimcinin, bir kitabevinin önündeki “ucuz” kitaplardan
birine takıldı gözüm: “Futbol nedir ki?”. İşte Barış Tut’la tanışmam böyle
oldu. Ve sonra öğrendim ki, kendisi aynı zamanda İthaki Yayınlarının futbol
kültürü serisinin de yaratıcısı. Türkiye’de bir spor adamı hakkında
yazılmış muhtemelen tek kitapla da seriye katkı yapmış; “Kocaman Bir Adam: Sıradışı Bir Teknik Direktörün Portresi”.
Daha önce blogda bahsettiğim Ajax,Barcelona,Cruyff
kitabından esinlenerek bir kitap yazmaya karar vermiş ve o dönemin en dikkat
çeken spor adamı Aykut Kocaman’ı seçmiş. Aykut Kocaman, İstanbulspor’un başındayken onunla –yanlış hatırlamıyorsam- 9
ay süresince yaptığı röportajları derlemiş.
Kitabı okuyalı oldukça uzun zaman oldu ancak hatırladığım şeylerden
birisi Barış Tut’un Aykut Kocaman’ı futbol çölümüzde bir vaha olarak
değerlendirmesi. Aykut Kocaman’ın o zaman İstanbulspor’a oynatmaya çalıştığı
pozitif futbolu, elde ettiği başarıları ve demeçlerini hatırlayıp da bugüne
bakınca, derin bir iç çekesi geliyor insanın.
El ile atılan golden sonra, rakibimizi böyle bir golle
yenmek istemezdim demesinden, Konyaspor’un başındayken, bu defa kendi takımına
hem de Fenerbahçe’nin elle attığı golden sonra istifa etmesine kadar, bu
dibine kadar çamura batmış futbol alemimizde dik ve onurlu bir duruş sergilemiş
bir adamdı Aykut Kocaman. Hayat ne acıdır ki “temiz futbolun” bayraktarlığını
yapan Aykut Kocaman’ın takımı, ülkede ilk defa yapılan Şike Soruşturmasının
merkezindeydi ve Şampiyonlar Ligi hakkı elinden alındı.
Daha sonra Aykut Kocaman’a da bir şeyler oldu. O da düzene
ayak uydurmaya başladı ve “hakemler artık kimin yanında durmaları gerektiğini
biliyorlar”( galatasaray’ı kastederek) gibi bir açıklama yaptı. O andan
itibaren benim için temiz futbol bayraktarlığına da son verdi. Çünkü burada 3 Temmuz süreciyle Fenerbahçe'nin sendelemesi üzerine hakemler tarafından kollanmıyor olmasından şikayetçi olmuş gibi bir ima çıkıyordu. Yani Fenerbahçe 3 Temmuz sürecinden önce kollanıyor muydu? Aykut Kocaman değil miydi, Anelka'nın el ile attığı golden sonra istifa eden. ( Bir görüşe göre de İstanbulspor'da görev yaparken, dönemin başkanı Adnan Sezgin, teşvik primlerini Aykut Kocaman'ın gözü önünde dağıtıyordu ve yine Selçuk Şahin'in Altay maçıyla ilgili aldığı teşvik primi olayı da onun döneminde gerçekleşti. )
Peki Aykut Kocaman iyi bir teknik direktör mü?
Bugüne kadar çalıştırdığı İstanbulspor, Malatyaspor ve Ankaraspor futbol aleminden silindi desek yeridir. İstanbulspor 2’ye bölündü, Malatyaspor, Yeni Malatya oldu ve Ankaraspor cezalar nedeniyle küme düşürüldü. Konyaspor ise PTT 1. Ligde.
Fenerbahçe sürecine baktığımızda ise sportif direktör olarak başladığı görevine bir sene sonra teknik direktör olarak devam etti. Sportif direktör iken, yetki ve görev tanımının ne olduğunu tam olarak bilmediğinden dert yanarken kendini kulübede bulması sanırım kendisinin hoşuna gitmiştir. Ancak gelinen nokta gösterdi ki keşke orada kalsaydı. ( belki de kalacaktır!)
Pazarlama okurken bize, kabaca, strateji varmak istediğiniz nokta, taktik ise ulaşma istediğiniz o noktaya erişmek için yaptığınız davranışlardır diye öğretmişlerdi.Buradan yola çıkarsak; Aykut Kocaman’ın stratejisi, öncelikle Zico dönemindeki sıkıcı ama başarı getiren futbol kültürünü değiştirmekti. Başarı kazanmak bunun ardından geldiği için taktiksel hamlelerini de buna uygun yaptı. Alınan futbolcular, öne geçilince dönülen 4-3-3 formasyonu ve şampiyon olunan sezonun ilk bölümünde Alex’in oynatılmaması ve günümüzde gönderilmesinin ana sebebinin bu olduğunu düşünüyorum. Ancak demin de dediğim gibi uzun vadeli bu hedefi koyarken, kısa vadeli hedeflere uygun hamleleri yapmakta zayıf kaldığı da saha içerisindeki sonuçlara ve oyun tarzına bakılınca da görülebiliyor. Öne geçince geri çekilen, tabiri caizse korkak oynayan bir takım kimseyi mutlu etmiyor. Ama şampiyon olduğu 2011'de ikinci yarı 17'de 16 yapması, 2012'de paly-off ta yaptığı çıkışı düşününce uzun soluklu düşünebildiği ve ona göre planlama yaptığı da ortada.
Sonuç itibariyle, Aykut Kocaman, kulübede günü kurtaracak bir teknik direktör konumundan, Fenerbahçe’nin futbol geleceğini planlayan bir sportif direktör konumuna geri dönerse, her iki kurum ve hatta belki de Türk futbolu açısından çok daha iyi bir sonuç ortaya çıkacaktır. Hem Aykut Kocaman değil midir ki ,yöneticiler futbolun içinden gelen kişiler olmalı diyen!
Kitap:
Kocaman Bir Adam: Sıradışı Bir Teknik Direktörün Portresi
İthaki Yayınları ,380 sayfa Yazar : Barış Tut