26 Aralık 2010 Pazar

Platinium

Mini şortundan sarkan cılız bacaklarının görüntüsü aklımızda kalsaydı hep Platini'nin demeden edemiyorum. Ancak son yıllarda ki masa başı görevi "UEFA başkanlığı" nedeniyle kulağında mütercim tercuman kulaklığı ve resmi takım elbiseleriyle karşımıza çıkan Platini masa başı görevi için talip çıkmayınca "e peki madem devam edeyim" modunda devam edecek görevine.

Kolay değil tabi öyle çekip gitmek o masa başından. 17 sene kalmış Lennart Johansson abimiz orada. O 17 senelik hegemonyayı devir, 4 sene sonra ilk seçimlerde alaşağı edil! Hele ki edeceğin adam kulisciliğin kralıysa ne diyeyim işin bir hayli zor, ki kimsenin de gözü de yememiş bu işi. He birde Jacques Georges abimiz bir Fransız olarak 7 sene bu işi üstlenmiş, onu geçmeden de olmaz hani değil mi?

Kısacası, 2016'dan sonra, olası 2026'lara da el sallattıracak paşam 2011 yılının 22 Mart'ından itibaren. Vatana millete hayırlı olsun.

22 Aralık 2010 Çarşamba

İlk Forma Reklamı...



Barcelona'nın ilk defa göğüs reklamı alması gündemde kaç zamandır. Neyse ki açıklandı da rahatladık. Hatta blog da temsili bir forma da yayınladık.

Malum forma sponsorluğu artık Barcelona'nın bile karşı koyamadığı, günümüz endüstriyel futbolunun vazgeçilmez gelir kaynaklarından birisi. Peki, bu işi başımıza kim sardı? Dünya çapında bilmiyorum ama Football Marketing bloguna göre İngiltere'de bu işe ilk kalkışan kulüp Kettering Town imiş ve 1976 Ocak'ında yerel bir lastik firmasının reklamıyla sahaya çıkmış. Ee, endüstriyel futbolun mucitlerinden de bu beklenir zaten

20 Aralık 2010 Pazartesi

Transfer politikası, Avrupa, Portekizliler...

Şimdi, öncelikle, yazı yazmayı unutmamışım :)) Quaresma ve Guti ile başladı herşey, ardından bir basketbol devi, Iverson... Şimdilerde ise Shaq ismi geçiyor bir yerlerde... Diğer yandan yetenekli ve teknik olduğuna fazlasıyla inandığım Fernandes, sakatlık sıkıntısı yaşamazsa tabii, arkasından Simao ve Hugo Almeida mı?? Etti 4 tane Portekizli, 2 de Amerikalı basketbol efsanesi.. Bunlar Türkiyeye gelmeseler de heyecan rüzgarı bile yetiyor bazen...















Dün akşama bir göz atarsak, Antalya da sessiz sahada sessiz oynanan maçta 2 puan bırakmış olan bir Beşiktaş... Maçın son 5 dakikasında öyle bir saldırdı ki bu Beşiktaş, Antep savunmasının da zaafını es geçmemek gerek.. Ama bazen olur yaa, olmayınca olmaz, girmeyince girmez... Ama ne olurdu sanki şu 5 değil de 20 dakika bari olsa, o zaman illa ki girecektir... Beşiktaşlılık ruhunu bilenler anlar beni, ölesiye saldıran bir Kartal ın önünde durabilecek hiç bir güç yoktur.. Bana sorarsanız, buna şimdilerin modası Barcelona da dahil... Ama tabii, geriye kalan 85 dakikada topun onlarda kalacak olması biraz sıkıntı yaratır! Ben, Schuster in takıma yeni alıştığını ve derinlerde bi yerlerde sakin duran o 5 dakikalık ruhu yeniden hayata geçirmeye başlıyor olduğunu düşünüyorum... Sakatlıklardan dert yanmayacağım, çünkü bahsettiğim takım Beşiktaş, altından kalkmalıdır... Ligin ilk yarısı geride kalırken, lider Trabzonspor ile aradaki 14 puanlık fark gerçeği, can sıkmakta.. İkinci yarıda önemli rakiplerden Trabzonspor, Kayserispor, Fenerbahçe, Karabük gibi takımlarla içeride oynayacak olması da belki biraz avantaj sağlayacaktır.. Galatasarayı da unutmamak lazım tabi... Zaten baktığımızda Galatasaray da Beşiktaşın sadece 5 puan gerisinde, toparlanan bir Cimbom da en azından Beşiktaşı yakalamak isteyecektir... Bursa deplasmanına gidecek olan Beşiktaş, çok muhtemel olaylı bir maç oynayacak ve o maçı kazanacaktır diye düşünüyorum... Yani bu saydığım 6 maçtan 18 puan alabilecek bir Beşiktaş yaratılıyorsa eğer, ikinci yarı çok daha keyifli olacaktır.. Ama diğer maçlara da aynı özen gerekir... (Trabzonspora ve özellikle de Şenol Hocaya da laf arasında büyük bir alkış...)














Gelelim bir başka gerçeğe, ülkemizi Avrupada temsil eden tek takım olarak kaldı Beşiktaş... Önünde bir Dinamo Kiev ve muhtemelen ardından para babası Manchester City engelleri var. Bu maçların da hedeflendiğini düşünecek olursak, bu takıma Simao ve Hugo Almeida nın katkısını da eklediğimizde, ki bu oyuncular Avrupada oynadılar ve bu yıl eğer herhangi bir kural değişikliği olmadıysa Beşiktaş adına Düşler Sahnesinde forma giyemeyecekler. Böyle dememin sebebi, Beşiktaşın bu inadıdır. Belki de oynayabileceklerdir de ben bilmiyorumdur...Sağda Simao, solda Q7, ortada Guti, Fernandes, önlerinde Bobo ve Almeida, aa 6 yabancı olmuş bile... Uzun süre sakatlanan Holosko nun muhtemelen sözleşmesi dondurulacaktır!, Ferrari, Fink zaten yolculuğa hazır görünüyorlar, gibi tahminler... Şimdi, eğer ben doğru biliyorsam ve devre arası takviyeleri, Avrupada oynayamayacaklarsa - ki Fernandes de yanlış hatılamıyorsam Bursaspor a karşı 10-15 dakika oynamıştı Şampiyyonlar Liginde- demekki hedef Süper Lig olarak belirlenmiş diyebiliriz... Hem de ilk defa bu kadar emin adımlar atılırken Avrupa da... Heyecanını hissetmeye başlamışken bizler... Ama Avrupada alınabilecek belki de şu an itibaryle en iyi transferler de olabilir bunlar, diğer kısmı zor olabilir BJK adına...Bir de her nedense, kimse bu oyuncuların Avrupada oynayamayacağını söyleyemiyor, ben bu işten hakkaten hiç emin değilim... Kısmet..















Bir taraftan da Necip ve Ali Kuçik. Necip rüştünü ispat etti gibi zaten, tek handikapı da film repliği gibi "Sen hata yaparsan, herkes ölür". İncelersek Necipin yaptığı ölümcül hatalar hep golle sonuçlandı BJK kalesinde.. Ama Necip akıllı bir çocuk ve bunları da aşacaktır.. Ali Kuçik, beğendiğim bir oyuncu, hızlı değil diyenler olsa da bence hızlanması zaten yeterli, bir de doğru koşuları yapabilirse etkili olacaktır... Dün akşam da golünü kaydetti.. Bu arada sanırım Tabata da bu takımda kalmayacaktır artık...














Yönetim, pazarlama işini öğreniyor desek, yarın Schusteri yollayacak olan da onlar.. Umarım yanılırım, politikayı oturtup, Beşiktaş adına doğru işler yaparlar.. Beşiktaşın şampiyonluğu çok zora da girse, Avrupada inançla rakplerine kafa tutabileceğine ben inanıyorum.. Keşke M. Denizli gibi Schuster de bir kehanette bulunsa da yine, biz de rahat bir nefes alsak, ne zaman lider olacağımızı bilsek :))


18 Aralık 2010 Cumartesi

24 yıl | Bir Old Trafford Efsanesi Yaratma

Bir pazar günkü Chelsea maçına United'ın başında çıkan Sir Alex Ferguson'un efsanevi hikayesi bu maçla başladı - Ferguson, 24 yıllık Sir Matt Busby markasını 24 yıl 1 ay 14 günle geçti.

"Big Ron" lakaplı Ron Atkinson'un ardından 1986 yılında Aberdeen'den United'a katılan Ferguson, hızla efsane Busby'nin ayak izlerini takip edercesine kulübe genç yetenekleri kazandırmanın altını çizdi.

Ferguson'un kulüpteki ilk sıkıntıları öngörülemeyen başkan sorunları ile başlasa da daha önemlisi alınan kötü sonuçlardı. 1958'de kayıtlara "Münih Hava Felaketi" olarak geçen kazada sağ kalan birkaç kişiden biriydi karanlık yıllarının sıcaklığı korunurken Busby.

FA Kupası zaferleri her iki menajer içinde önemliydi: bu Ferguson'un United'daki ilk kupasıydı, onun ileriye atılım zaferi de denilebilir. 1990'da ki bu zafer, felaketten önceki Busby'nin son zaferi 1963 kupasından sonra gelen ilk zafer olarak kayda geçti.

Artık Old Trafford'un sıcak koltuğuna yerleşen Sir Ferguson, United'ın uzun süre beklediği lig şampiyonluğunun 1993'de gelmesinden önce 2-1'lik unutulmaz Barcelona maçıyla 1991'de Kupa Galipleri Kupasını kazandı.

Her iki menajerde cesur imzalarda başarı elde etti: Busby Denis 'the King' Law ile ilişkisinden zevk alırken, Ferguson Fransız Eric 'the King' Contona'nın yardımı ile tarihte ilk kez lig şampiyonluğu ve FA Kupası dublesinin tadına vardı.

Ferguson Busby'e nazaran oyuncularına daha agresif bir yaklaşım sergiler ama her iki menajer de oyuncularıyla özel konuşmalarında ki oyuncu yönetimi ile saygıyı hak etmesine rağmen bu yönetim sıkı bir disiplini yahut menajerin oyuncunun omzuna kolunu atarak sıcak bir konuşmasını içerebilir.

Law 1968 Finalini kaçırırken, Cantona'da 1999'da ayrılıyordu fakat hem Ferguson hemde Busby Avrupa'nın en büyük sahnesinde zafere ulaşırken bununla da kalmayıp süregelen başarılarda tekrar tekrar ne kadar büyük birer futbol dehaları olduklarını gösteriyorlardı.

Futbolun ötesinde, kazandıkları seri galibiyetler ve spor adına verdikleri hizmetler göz önünde bulundurularak Ferguson ve Busby, Kraliçe Elizabeth 2 tarafından şövalyelik unvanına layık görülerek Buckingham Sarayı'nda ödüllerini aldılar.

Busby, oyuncularıyla baba-oğul ilişkisi içinde olmaktan zevk alırdı, özellikle de George Best ile, Ferguson da buna benzer bir ilişki tarzını benimsemiş, Ronaldo gibi yıldız oyuncularıyla baba gibi bir ilişki kurmuştur.

Busby 1971 yılında emekli olmuş ve 1994 yılında 84 yaşında iken vefat etti. Ol Trafford stadının dışında ki heykeli ile İskoç teknik adamın anısı yaşatmak için dikilmiştir.

68 yaşında ve çeyrek asırdır Old Trafford'da olmasına rağmen, Ferguson işine olan şevki ve tutkusunu kaybetmesi adına hiç bir emare göstermiyor.

Ferguson son şampiyonluğunu 2008-2009 sezonunda alarak United'ın Liverpool'la eşdeğer olduğu 18. şampiyonluğunu kazandırmış oldu. Verdiği demeçlerde de "Emeklilik gençler içindir, bense kendimi emeklilik için çok yaşlı hissediyorum" diyerek United'ı bırakma konusunda gayet açık olabiliyor.

17 Aralık 2010 Cuma

Barcelona'nın Yeni Forması



El Mundo'ya göre Barcelona'nın göğüs reklamlı ilk forması böyle olacakmış. Önde Katar Foundation,arkada Unicef.

1 Aralık 2010 Çarşamba

Adnan Polat'tan Masallar


Canlı yayında ne olursa olsun Rijkaard'la çalışacağız deyip, çok geçmeden onu kapıya koyan birisinin sözlerinden ne bekleyebiliriz ki..21.30 da RTÜK uyarısıyla birlikte çıkıp konuşsa, çocuklar uyur belki.

Şöyle demiş:
"Adnan Sezgin transferi kendisi yapmaz. O gider pazarlıkları yapar ve en son noktada bize getirir biz de hocaya bir kez daha sorar ve transferi gerçekleştiririz. Adnan Sezgin'i basın sevmez çünkü Adnan'ın ağzından laf alamazlar."

hemen arkasından gelen paragraf da şöyle:

"Artık her şube profesyonellerin elinde. Futbolda da tüm yetkiyi Sezgin ve Hagi'ye verdik. Transferde tek sorumlu Hagi. Eğer başarı gelmezse ne Hagi kalır, ne de Sezgin"

Başarısızlık baremi neyse artık!!

Başka bir cümle de şu şekilde:

"Rijkaard'in anlayisi TR'deki futbola uymadi. TR'de futbol oynanmiyor. Savas ediliyor. Surekli sertlik var."

E sen onca senedir bu işlerin içindesin de Rijkaard'ın tarzıyla, TR deki futbolun uyuşmadığını çözemedin mi? Bunu ancak birkaç hafta önce mi anladın?

Zaten tam da bu yüzden istifanızı istiyoruz. Bu vizyonla yapacaklarınızdan bir hayır gelmeyeceği için.