Türk futbolu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Türk futbolu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Mayıs 2010 Pazartesi

Devir Değişti

Artık devir değişti beyler. Bunu idrak etmek bu kadar da zor olmamalı. Eskiden Türk futbolu dendiğinde insanların aklına gelenler ile, şu an arasında ki uçurum gerek insanımız, gerekse de Dünya tarafından artık farkedilmiş durumda. Bunu ulusal yayında programlar yapıp da, yorumculara prim üstüne prim yaptıran yapımcılar da farketmeli.

Bu kanıya varılması gereken en önemli örneklerden bir kaçını şöyle sıralayabiliriz. Eskiden İngiltereler'den Almanyalar'dan 5, 6 yiyen milli takımımız için sevinirdik. "Oh be bu sefer 8-9 yemedik. Bu da bir başarıdır" dediğimiz günler öyle görülemeyecek kadar tarih sayfalarına karışmış değil. Artık Dünya Kupası 3.sü, oynadığı futbolla göz dolduran ve katılamayan turnuvalarla Dünya'da ses getiren bir milli takımımız var. Başında da Hiddink gibi kaliteli bir teknik direktör.

Çok da uzak değil, kulüpler klasmanında Avrupa'da üst düzey takımlar fırtınalar estirirken Türk takımlarının gruplarda sıfır çekmeleri. Ama artık, gruplarda favori olan takımlarımız var bu arenalarda. Üst düzey liglerin takımlarına karşı favori sıfatıyla çıkıyoruz maçlara. Başarılıda oluyoruz aslında. Öyle ki çeyrek finalde elenen takımlarımıza üzülüyoruz artık. Futbolumuz bu seviyeye geldi.

Dünya'nın herhangi bir ülkesine gidip de Türk'üm dediğinizde, artık Tarkan'dan sonra, "Galatasaray", "Hakan Şükür", "Fenerbahçe" isimlerini de duymak mümkün.
Alınan kupalarla, atılan en çabuk gollerle Dünya insanın aklına kazımışız kendi isimlerimizi.

Artık ligimizde sıradışı bir olay olduğunda, UEFA,FIFA kendi sitesinden bildiriyor bu haberleri. Kendi yorumlarını katarak. 3. Dünya ülkesi imajımızı daha da bir yıktık. İngiltere'de ki, Fransa'da ki insanlar bizi de takip ediyor.

Bu gelişimin en önemli nedenlerinden bir de Türkiye'de hala daha tam oturmasa da "Sistem" anlayışının işleyişe başlayışı. Biz futbolu şimdiki tabirle "gaza gelerek" oynuyorduk. Hala da öyle oynuyor olabiliriz belki ancak bu "gaza" gelişin yanında işin içine bir de sistemler eklenince ister istemez başarılar da peşi sıra geliyor. 2000 yılında alınan UEFA Kupası buna en güzel örnektir. Rijkaardlar'ın, Hiddinkler'in, Del Bosque'lerin, Aragonesler'in gelişi bu sistem anlayışını da artırmaktadır. Bunu görmezden gelemeyiz. Bunu yokmuş sayamayız.

Topal'lar Valencia'ya, Arda'lar Liverpool'a, Nihatlar Villareal'e gidiyor artık. Futbolumuz yavaş yavaş ithalatın yanında ihracatda yapmaya başlıyor. Ülke paramız yurtdışına gidiyorken, artık dövizlerde cebe girmeye başlıyor. Bu gelişimi farketmemek, vatan hainliği ile eşdeğer olmalıdır. 48 yaşında bu ülke takımını çalıştırmaya gelen, geldiği yerde yarattığı sistemlerle halen övülen Rijkaard'ı savunmanın devridir artık. Aragones'leri Bosque'leri gönderen zihniyete karşı. Çünkü futbolumuzun geldiği yer işte karşımızdadır. Geleceği yerlerse gıpta ile baktığımız yerlerdir.

18 Kasım 2009 Çarşamba

Milli Takım'ın yeni hocası


Milli Takımın başına kimin geleceği henüz belirsizliğini koruyor. Aslında benim ilk tercihim Oğuz Çetin veya Metin Tekin olurdu(veya her ikisi de!). Ancak bu koşullarda bunun olması pek mümkün gözükmüyor. Bu durumda aklıma Avrupa Şampiyonu teknik direktör Luis Aragones geliyor. Fenerbahçe’de başarılı olduğunu söylemek mümkün değil . Ancak kulüp takımını çalıştırmakla milli takım çalıştırmak birbirinden az da olsa ayrı meziyetler gerektirir sanırım. Bu durumda 4 sene çalıştırıp da Avrupa’nın zirvesine taşıdığı ve hatta yenilmezlik rekoru kırdığı bir milli takım örneği varken üstelik ülkemizde çalışarak oyuncular hakkında fikir edindiğini de varsayarsak Luis Aragones, Türk Milli Takımı’nın başında başarılı olabilir. Hem belki Fenerbahçe ile olan tazminat sorunu ve Avrupa’nın Türk futbolu üzerindeki olumsuz izlenimi de bu yolla aşılmış olur.

12 Kasım 2009 Perşembe

Türkiye'de antrenör olmak


Darius Vassel’e yapılanları okuduk. Pascal’da bununla ilgili yazdı. Öte yandan Ankaragücü’yle ilgili tek haber bu değildi. Rıdvan Dilmen’in, benim de katıldığım, deyimiyle takımın teknik direktörü faşist yöntemlerle kovuldu. Faşistlik, Gökçek ailesine uzak bir kavram değil. Ankaragücü’nü de çok sevdiğim söylenemezdi zaten. 12 Eylül cuntası Türkiye Kupası alan 1. Lige çkar diye madde çıkartıp ardından da kimbilir ne şekilde Ankaragücü’ne kupa aldırmış ve 1. Lie çıkış böyle olmuş. Saygı duyarım orası ayrı.Bundan sonra neler olacak merakla takip edeceğim. Takımın başına gelmesi muhtemel isimler;

-Giray Bulak,
-Erdoğan Arıca,
-Samet Aybaba,
-Yılmaz Vural,
-Erhan Altın,
-Nurullah Sağlam,

Durun hemen itiraz etmeyin. Bu isimlerden birisi Hikmet Karaman’ın arkasından gelmez. Şimdi gelecek teknik direktörün ardından son 6-8 hafta takımı düşmekten kurtarmak için gelirler. Biz bu filmi çok gördük. Umarım yanılırım. Umarım Türk teknik direktörler meslektaşlarına yapılan bu haksızlığa seyirci kalmaz.O’nun yerine geçmezler. Bu sezon Nurullah Sağlam’a yapılan son olur. Türkiye Futbol Federasyonu’da takımlar ve teknik direktörler için sezonluk sınırlama getirir ve Türk Futbolu bir nebze de olsa istikrar kazanır.
Umarız teknik direktörler projesi, uzun vadeli planları olmayan takımlara gitmezler.

Hikmet Karaman’a gelince. Kendisini Kocaelispor’da tanıdım. Türkiye Kupası’nın birinde yardımcı antrenör , diğerinde teknik direktördü. Kendisi de bu çarkın içinde çok ezildi. Ondan sonra geleni adamdan saymam diye bir laf ettim gün içinde.Sonra öğrendim ki Hagi ile görüşülüyormuş.Ağır oldu. Umarım anlaşamazlar. Ama Hagi adaletli adamdır,yapmaz.

29 Ekim 2009 Perşembe

Türk Futbolu

Amblemden de görebileceğimiz gibi TFF, Cumhuriyetle aynı yaşta. Demokrasimiz ne halde ki futbolumuz ne olsun dememek lazım.

Bugünun tatil olmasının avantajını hissettim.NTVSpor'da yayınlanan programı izledim. Oğuz Çetin,Mustafa Doğan,Cem Dizdar,Saffet Sancaklı ve Rıdvan Dilmen; Güntekin Onay ve Ercan Taner in moderatörlüğünde Türk futbolunu masaya yatırdılar. Ekolden altyapıya ve Milli Takım'a kadar birçok konuyu konuştular. Keyifle dinledim.Her biri farklı açılardan bakarak farklı noktalara değindiler.Söyledikleri üzerine yorum yapmayacağım.Ancak futbol adına değerli sayılan bu insanların söylediklerinin TV programıyla sınırlı kalması beni düşündüren.Bu programda konuşulanlar döküman haline getirilip ilgili kurum/kişilere ulaştırılıyor mu?.Futbol Şurası,konferanslar,paneller düzenleniyor mu? Oluşturuluyorsa burada konuşulanlar gerçekleştiriliyor mu? Konuşması güzel ama benim asıl merak ettiğim böyle bir bilgi birikiminin olduğu ortamda neden harekete geçmiyoruz.Tüm konuşulanlara rağmen programın sonunda Milli Takım'ın başına yabancı antrenör gelsin, Türk gelirse çok yıpratılır deniliyor.Neden yanlışlar yaptığımız kabul edilip kendimizi değiştirmiyoruz da yan yollara sapıyoruz.

İngiltere'de bulunduğum dönemde bir dergide yayınlanan yazımı postlara eklemiştim. İlk etapta benden yazmam istenen konu Türkiye'nin Abromvich'i kim olacak? şeklinde idi.O zaman gerekli bilgileri edinemediğimden yazamadım. Ama şimdi benim aklıma başka bir soru geldi. Türkiye'de Futbol Devrimini kim gerçekleştirecek? Futbol üzerinden oldukça güzel para kazanan bu insanlar ne zaman kazandıklarını futbola geri yatıracak? Kim sadece konuşmaktan vazgeçip harekete geçecek ve o iş öyle değil böyle yapılır deyişini teoriden pratiğe çevirecek?