31 Ocak 2010 Pazar

Şampiyon Fransa

Türkiye Futbol Federasyonu 11. Ege Kupası'nda Türkiye ile Fransa arasında oynanan final mücadelesinde, Türkiye'yi 3-1 yenen Fransa, kupada ki bütün maçlarını kazanarak şampiyonluğa ulaştı. Bu sonuçla beraber kupada ikinci, milli takımımız, üçüncü ise Çek Cumhuriyetini 2-0 yenen Ukrayna oldu.

Milli takımımızın gösterdiği başarıdan ötürü yürekten tebrik ediyoruz..

29 Ocak 2010 Cuma

Biz Bu Filmi Görmüştük!

Bugün yapılan kulüpler Birliği toplantısında başkan seçimi ve Avrupa Profesyonel Futbol Ligleri Vakfı'nın üyelik daveti görüşmeleri yapıldı.

Ligin ilk yarısında ki Fenerbahçe-Eskişehirspor maçı sonrası, yapılan hakem hatalarını eleştirememesinin nedeni olarak Kulüpler Birliği başkanlığını neden gösteren Aziz Yıldırım, kulübünün çıkarlarını koruyamadığını öne sürerek başkanlıktan istifa etmiş, ardından kaos ortamını engellemek ve yapılacak yayın hakları ihalesine gölge düşürmemek amacı ile, seçime kadar bu görevi sürdüreceğini ardından bırakacağı açıklamasını yapmıştı. İşte bugünkü toplantının en büyük önemi, görevi üstlenmeyeceğini söyleyen Aziz Yıldırım'ın tekrar seçilip seçilmeyeceği idi. Yapılan toplantı ve seçimin ardından başkanlığa oturan tekrar Aziz Yıldırım oldu.

Aslında biz bu filmi daha önce görmüştük. 2007-2008 sezonun sonunda son maçla Galatasaray'a kaptırılan şampiyonluğun faturasını da yapılan hatalara ve Fenerbahçe üzerinde oynanan oyunlara bağlayan Aziz Yıldırım başkanlığı bıraktığı açıklamış, ardından geçen bir kaç gün sonra tekrar başkanlığa oturan Aziz Yıldırım'ın bu tutumuna alıştı futbol dünyası artık. Sezonun ikinci devresinde de bu tip durumlarla karşılaşırsak hiç şaşırmayacağız sanırım.

Elano,Jo,Gio



Bütün kızlar toplandık!!

ve Mısır finalde...










Dünya Kupası elemelerinde, Mohamed Zidanın açıklamalarına göre Cezayir den daha iyi bir futbol oynadıklarını, daha iyi bir takım olduklarını idda eden Mısır milli takımı, play off maçında Cezayir e 1-0 kaybederek Dünya Kupasına katılamamıştı. Bu sebeple de bizler Mısırı ele alamıyorduk, Dünya Kupası için... Ama yazılmayı hakediyorlar. Kader bu kez de, bu iki ülkeyi Afrika Uluslar Kupası yarı finalinde karşı karşıya getirdi. Mısır intikam peşindeydi, Cezayir maçı 8 kişi tamamlayabildi ve 4-0 gibi farklı bir skorla Mısır maçı kazanıp adını finale yazdırdı. Maçın ardından Cezayir forveti Ghezzal ın açıklaması her şeyi özetliyordu aslında "Dünya Kupası playoffunda adam gibi kazandık, bugün de bu mağlubiyeti adam gibi kabullenmeliyiz." Bir diğer yarı final maçında ise Gana Nijerya yı 1-0 ile geçerek finalde Mısır ın rakibi oldu. Nijerya ile Cezayir de 3. lük maçı oynayacaklar.

28 Ocak 2010 Perşembe

Uğurlar olsun Nonda...


Galatasaray kulübünün resmi sitesi galatasaray.org'dan yapılan açıklama ile Shabani Christophe Nonda ile Galatasaray kulübünün yolları "tek taraflı" olarak tamamen ayrıldı. Bizde aynı Galatasaray A.Ş. gibi Nonda'ya ilerde ki futbol hayatında başarılar diliyoruz. Galatasaray'da ki 92 maçta 32 gol performansını gözlerimizin önünden geçirerek uğurluyoruz Nonda'yı...

Kupaya Son Adım...

Türkiye Futbol Federasyonu'nun Manisa ili ve ilçelerinde, bu sene 11.sini düzenlediği Ege Kupası'nda bugün oynanan maçlar ile grup mücadeleleri sona erdi. Grubundan 2 galibiyet ve 1 beraberlik çıkaran Milli Takımımız, 7 puan toplayarak final mücadelesini oynamaya hak kazandı.

Bugün Salihli Ramiz Turan stadyumu'nda Belçika ile finale kalabilme mücadelesi veren Milli Takımımız 81. dakikada Bucaspor'lu Salih Uçan'ın ayağından bulduğu gol ile maçı 1-0 kazanarak , A grubunun birincisi olarak final mücadelesine gitme şansı yakaladı. Grubun ikinicisi ise bugünkü maçta Danimarka'yı 2-0 yenen Ukrayna oldu.

B grubunda ise 3 maçını da kazanarak 9 puan toplayan Fransa grubun 1.si olarak final oynama şansını elde etti. Çek Cumhuriyeti, Fransa haricinde ki diğer iki rakibini de yenerek grubun 2.si olarak grubu tamamladı.

30 Ocak 2010 tarihinde, saat 13.00'da Manisa 19 Mayıs Stadyumu'nda Fransa ile final mücadelesi verecek olan millilerimize yürekten başarılar diliyoruz.

Ankaragücü Durmuyor...

Lide 14. sırada bulunan Ankaragücü ara transfer dönemininde kadrosuna kattığı oyuncularla sükse yapmaya devam ediyor. Ocak ayına Chelsea, Real Madrid gibi büyük kulüplerde oynamış Geremi'yi, yine Newcastle gibi büyük bir takımdan, 1,5 seneliğine tekrar Türkiye'ye getirerek başlamış, ardından geçtiğimiz günlerde 2003-2004 sezonunda Monaco forması ile Şampiyonlar Ligi'nde en çok asist yapan oyuncu unvanı taşıyan Fransız oyuncu Rothen'i sezon sonuna kadar satış opsiyonuyla beraber kiralamıştı. Şimdi kancayı Norveç ligi takımlarından Rosenborg'da oynayan 27 yaşında ki Slovak yıldız Marek Sapara'ya takmış durumdalar. Rosenborg Kulüp Başkan Yardımcısı'nın yaptığı açıklamalara göre sağlık kontrolleri için Türkiye'de bulunan Slovak futbolcunun bir iki gün içinde imza atması bekleniyor.

Kadrosunu oldukça genişleten Ankragücü cephesinde taraftarların bu kadar para harcandıktan sonra tek bir isteği var. Bir çok taraftarın birleştiği ortak görüş, takımın bu sezon alacağı başarılı sonuçlar ile seneye avrupa arenasına çıkmak. İkinci yarıya bir üst sırasındaki Diyarbakırspor'la berabere kalarak başlayan Ankaragücü'nün performansı, yeni transferlerle nekadar hızlı bir ivme kazanacak göreceğiz..

Ziraat Türkiye Kupası Eşleşmeleri

Ziraat Türkiye Kupası'nda çeyrek final ve yarı final eşleşmeleri bugün yapılan kura çekimi ile belirlendi.
ÇEYREK FİNAL EŞLEŞMELERİ:
* İstanbul B.B - Trabzonspor
* Antalyaspor - Galatasaray
* Fenerbahçe - Bursaspor
* Manisaspor - Denizlispor

Çeyrek final müsabakalarında ilk maçlar 3 Şubat 2010, ikinci maçlar ise 10 Şubat 2010 tarihinde oynanacak.

Yarı final eşleşmeleri ise İstanbul B.B-Trabzon maçı galibi ile Antalyaspor-Galatasaray galibi ve Fenerbahçe-Bursaspor maçı galibi ile Manisaspor-Denizlispor galibi arasında ilk maç 24 Mart, ikinci 14 Nisan'da gerçekleşecek. Final müsabakası ise 5 Mayıs'daki finalle belli olacak.

Ve Erman Patladı...

Daha önce ki yazımda da belirttiğim gibi Digiturk'ün Erman Toroğlu ile yollarını ayırması ve 14 senedir canlı yayınla yayınlanan Maraton programının son bulması ile ilgili son günlerde gelişen olaylara, olayın baş kahramanı Erman Toroğlu'ndan Hürriyet'deki dünkü köşe yazısında yanıt geldi.

Yazının genelinde yaşanan tüm bu olayları kendince değerlendiren Erman hoca, basında çıkan haberlere de tek tek yanıt veriyor. Fakat bu olayın nasıl meydana geldiği konusunda, açık bir dille olmasa dahi yaşanan olayları kanıt göstererek başta Fenerbahçe Kulübü ve Kulüpler Birliği Başkanı Aziz Yıldırım'a, Kayserispor Başkanı Recep Mamur'a, Sivasspor Başkanı Mecnun Otyakmaz'a ve İstanbul B.B. Başkanı Göksel Gümüşdağ'a bu olayın mesulleri oldukları mesajını veriyor. Malum medyada da bahsedilen o meşhur Kulüpler Birliği toplantısında, kulüp başkanlarının Erman Hoca'nın yorumlarından rahatsızlığının dile getirildiğinden bahsedilmişti. Ancak Erman Toroğlu bu olayın olmadığından emin, fakat öne sürdüğü olay daha vahim. Bu toplantı ardından yenen yemekte bu 4 başkanın açılan Erman Toroğlu bahsinde aynı görüşte birleşerek Erman Toroğlu'nun ipini çektiklerini ima ediyor Erman Hoca.

Aziz Yıldırım'ın "Ben Ertan Özerdem(Digitürk Genel Müdürü) ile görüştüm. Sezon sonu gönderecek Erman Toroğlu'nu." sözleri düşündürü olmakla beraber, yapılan yayın hakları ihalesinden sonra Erman Hoca'nın ismini vermediği bir süper lig kulübü başkanı Aziz Başkanı arayarak tebrik de bulunmuş; bunun cevabını ise şöyle almış : "Daha işimiz bitmedi! Elbirliği ile şu Erman Toroğlunu'da yollamamız gerekiyor." Tabi bunların hepsi Toroğlu'nun yazısında bahsettiği birer iddia.

Türkiye'nin en seçkin kulüplerinin başında gelen Fenerbahçe ve Türk kulüplerinin Başkanı Aziz Yıldırım'ın isminin bu şekilde anılması benim gibi bir futbolseverin canını sıkıyor. Bu kadar çok paraların döndürüldüğü, gün geçmesin başka bir şike dosyasının öne konulduğu, tartışması,gürültüsü bitmeyen futbolumuza böylelikle çok gerek varmış gibi bir kara leke daha eklenmiş oluyor. Umarım sadece futbolun konuşulduğu günler çok uzakta değildir...

3 boyutlu maç heyecanı...











SKY Sports, önümüzdeki hafta sonu oynanacak Arsenal - Manchester United maçı için çok özel bir şey yapmış ve maçı 3D yayınlama kararı almıştır. Pazar günü oynanacak maç için 9 adet pub seçilmiş ve buralarda 3D gözlüklerle maçı 3 boyutlu izleme imkanı sunulacak. Ancak bu mekanlar açıklanmamış... Sky Sports yetkilileri bu yayın için, -3 boyutun tabiri caizse tadını kaçıran- Avatar filminin yönetmeni James Cameron ile görüşüp, yardım almışlar. Bu ilk kez yapılacak organizasyonda, ilk defa İngilterede şanslı izleyiciler, bir futbolcunun gözünden maç izleme imkanı bulacaklar, yani en azından amaç bu. Benim gibi, tek boyut dahi olsa bu maç izlenir diyenler de kaderlerine mahkum bekleyecekler...

27 Ocak 2010 Çarşamba

Endüstriyel Futbolun Beşiği


Manchester United'on £700m dan fazla borcu olduğunu belirtmiştik bir yazımızda. Portsmouth'un durumu vahim. Liverpool için Torres'i satabilir borçları yüzünden deniyor. Abramovich nereye kadar gider, Dubai'yi vuran ekonomik kriz Manchester City'e dokunur mu bilinmez. Ama alt liglerde durum daha da vahim. Leeds United'ın başına gelenlere şahit olduk hepimiz. Ben Stockport County'nin hikayesini yazamadım ama onların durumunda bir çok takım var. En son gelen haber ise şaşırtıcı. İngiltere'nin en köklü klüplerinden Crystal Palace, iflas etmiş. Bizdeki tabiriyle sanırım kayyum atanacak. Manager Neil Warnock bu olay karşısında şaşırdığını, nakit sorunu olduğunu bildiğini ama durumun vahametinin farkında olmadığını söylemiş. Klüp başkanı için de kurtarmak için çok çalışıyordu, O'nun için üzüldüm demiş. Fotoğrafta Neil Warnock ile başkan Simon Jordan var.Haberin tamamı Guardian'da.Durum ne olur bilemeyiz ama futbolun çınarlarını budanmış görmek kimsenin hoşuna gitmiyor. E o zaman insan soruyor. Ne olacak bu endüstriyel futbolun hali?

Galatasaray Avustralya


Kewell gidiyor mu kalıyor mu derken arada kaynamış bir haber. Galatasaray Avustralya'da bir futbol okulu açmış. Haberi tamamına Resmi Siteden ulaşabilirsiniz.Tekrar düşünmek lazım Kewell kalıyor mu gidiyor mu? Giderse nereye gidiyor..

Kewell ve 9. Yabancı


Hepimizin dilinde malum. Dos Santos geldi ve bir yabancı gitmek zorunda. Ufuk Uras'ın bir konuşmasına katılmıştım yerel seçim zamanı. Şöyle bir şey anlatmıştı. Bir küvete su doldurmuşlar,yanına bir tas,bir maşrapa bir de kova koymuşlar. Çağırdıkları kişiye de, zekasını ölçmek için, sormuşlar: hangisiyle daha hızlı boşaltırsın bu küveti? diye. O da demiş ki tıpayı çekerim. Yani bize sunulanla yetinip Leo gitsin,Nonda gitsin ya da Kewell gitsin diyoruz da neden kimse TFF'den yabancı oyuncu "kiralık" olursa sözleşmesi sorun yaratmaz gibi bie değişiklik talep etmiyor mesela. Onu'da geçtim. Bu Gordon Schildenfeld abimiz Beşiktaş'ın kiralık oyuncusu değil mi? Oyuncuyu başka takıma kiralayınca kurtuluyor musun sözleşme derdinden? o zaman verelim Kewell'ı Beylerbeyi'ne kiralık sezon sonuna kadar.Ne dersiniz hoş olmaz mı?

Giovani Dos Santos Ramirez

Transferi yılan hikayesine dönen, haberlerde bir çok kez geldiği söylenen ancak bir türlü resmi açıklama yapılmayan, Dos Santos, bugün Galatasaray'ın resmi sitesi galatasaray.org'dan yapılan resmi açıklama ile kendisini sezon sonuna kadar Galatasaray'lı yapan anlaşmayı yaptı. Ara transfer döneminde önce Neill ardından Jo'yu renklerine katan Galatasaray şimdide Dos Santos tranferini gerçekleştirerek, kadrosunda toplam 9 yabancıya sahip oldu. Ancak hala gönderilecek yabancı için herhangi bir açıklama yapmayan Galatasaray kulübünde bakalım önümüzde ki günlerde ki gelişmeler nasıl olacak?

4. Portekiz













İlk üç denememizde, Honduras, Y.Zelanda ve Cezayirden bahsederken gerçekten biraz zorlanmıştık. O yüzden bu sefer biraz daha kolaya kaçmayı tercih ettim ve bir Avrupa ülkesi tercih ettim... Portekiz Avrupanın en batısında yer alan ve İber Yarımadası üzerinde bulunan bir ülke olarak, bir çok medeniyetin etkisiyle, kendine özgü bir kültür geliştirmiştir.












Futbol, Portekizde hemen hemen her Avrupa ülkesinde olduğu gibi en popüler ve en gelişmiş spor dalı olarak gözümüze çarpıyor. Portekiz milli takımı tarihindeki ilk maçını en yakın komşusu İspanyaya karşı oynamıştır. Tarihindeki en farklı galibiyetini 8-0 ile iki kez Lihtenştayn a, bir kez de Kuvayt e karşı alırken; en farklı mağlubiyeti ise 10-0 ile İngiltereye karşıdır. Ülkede en çok milli formayı giymiş oyuncu, 127 kez bu formayı giyen Luis Figo olmuştur. 54 milyon $ lık Real Madrid transferiyle de en pahalı transferler arasında yer almaktadır. En çok gol atan isim ise, efsanevi futbolcu Eusebio dur. Eusebio aynı zamanda Benfica da 301 maçta attığı 317 golle de tarihe geçmiş Portekizlidir. Tabi Rui Costa yı da unutmamak lazım..






























İlk olarak Dünya Kupasına 1966 da katılan Portekiz, bu turnuvayı 3. olarak tamamlamış ve tarihindeki Dünya Kupalarındaki en büyük başarısını kazanmışlardır. 4 kez katıldıkları Dünya Kupasında son olarak 2006 da yarı finalde Fransa ya elenmişler ve 3.lük maçında da Almanya ya yenilerek 4. olmuşlardır. Ayrıca 2004 yılında kendi evlerinde oynadıkları Avrupa Şampiyonasında, finale kadar emin adımlarla gelmişler ancak turnuvanın enteresan takımı, kapalı Yunanistana 1-0 kaybedip 2. olabilmişlerdir.

Son dönemde, özellikle Avrupa da bir çok önemli kulüpte forma giyen oyuncular çıkartan Portekizde, bunların en önemlisi elbette ki, Cristiano Ronaldo dur. 132 milyon $ lık rekor transfer ücretiyle o da Figo gibi Real Madridin yolunu tutanlardan. Şu anda da dünyanın en pahalı futbolcusu ünvanını elinde bulunduruyor. Bunun yanında; Brezilya asıllı Deco, Carvalho, Nani, Simao, Nuno Gomes, Quaresma, Maniche, Pepe gibi isimler de G. Afrika da izleyeceğimiz futbolculardan.












Dünya Kupası 2010 Avrupa elemelerinde, Danimarka, İsveç, Malta, Arnavutluk ve Macaristan ile aynı grupta yer alan Portekiz, Danimarkanın ardından zor da olsa 2. olarak play off oynamaya hak kazanmış; milli takımımızın üzerinde yer alıp İsoanyanın arkasından 2. liği yakalayan Bosna-Hersek ile eşleşmiştir. Bir Türk olarak tabi ki elendiğimiz takımın en azından Dünya Kupasına katılmasını, bir izleyici olarak da Dzeko, Salihovic, Misimovic gibi yıldızları G. Afrikada görmekti ümidimiz, ancak C.Ronaldonun katılamaması da vardı işin ucunda. Sonuç olarak Portekiz rakibini iki maçta da 1-0 ile geçerek adını Dünya Kupasına yazdırmış oldu. Bosna da yakalamış olduğu başarılı grafiği, önümüzdeki turnuvalara da yansıtmanın planları peşinde.















Takımın başında Carlos Queiroz var. Manchester United da Alex Fergusonun yardımcılığını yapıyordu. 10 aylık bir Real Madrid geçmişi de olan teknik adam, aslında Portekizin kadrosuna oranla biraz daha defansif bir sistem tercih ediyor. Tabi bunda, elinde Ronaldo gibi bir kozun bulunmasının da etkisi muhtemelen çok büyüktür. Zaten Manchester United dan da birbirlerini çok iyi tanıyorlar.














Dünya Kupasında ise, benim daha önce "ölüm grubu" diye tabir ettiğim gruptalar, rakipleri Brezilya, Fildişi Sahili ve K.Kore olacak. Kuzey Korenin bu üç ülkeye de kafa tutamayacağını düşünüyorum. Brezilya ile oynayacakları karşılaşmanın sonucunu kestirebilmek pek mümkün olmasa da, Afrika Kupasında hayal kırıklığı yaşatan Fildişi Sahili ile oynayacakları karşılaşma çok keyifli geçmeye şimdiden aday gözüküyor. Ronaldonun da Dünya Kupasında göstereceği performansı büyük merak konusu.

26 Ocak 2010 Salı

Kontrspor Yazarı


Tüm Galatasaraylıların bugünkü gündemi aynıydı. Dos Santos'un gelişi değil, Kewell'ın gönderilişi ile çıkan haberler. Bu haberi ilk defa dün Hürriyet'te görmüş, şaşırmış ama çok üzerinde durmamıştım. Bugün ise ismi lazım değil, yıllardır piyasada olan birisinin yaptığı haber gündeme oturdu. İlkokul 3. sınıf öğrencisinin kuracağı bir diyalogla verilen haber, taraftarın gündemine adete bomba gibi düştü. Lafı uzatmaya gerek yok. Kewell'ın gitmesini ben de doğru bulmuyorum. 2 ikla 4 ay arasında değişen bir sakatlıktan bahsediliyor ancak gitmemesi için yeterince sebep var. Bir çok blogda bunu okuyabilirsiniz. Benim değineceğim ise futbolun derin devleti ve bunun tetikçileri. Yani düşündüm de bazen haberler sadece haber vermek için gündem değiştirmek ya da yönlendirmek için de yapılabiliyor. Kewell çıldırdı haberine bakacak olursak ise aklıma şöyle şeyler geliyor:

1. GS yönetimi Kewell'ın sakatlığından faydalanıp, sözleşmesini uzatmak için fiyat kırmak istedi. Bunu göre Kewell'ın menajeri arkasında taraftar desteğini almak için basına bu tip bir haber sızdırdı.

2.Yönetim Kewell'ın taleplerini çok gördü. Ya bizim istediğimiz fiyata tamam dersin ya da gidersin blöfü yaptı. Ciddi gözükmek için de basına haber sızdırdı.

3. Kewell'ı gönderme kararı alan yönetim bu haberi sızdırarak taraftarları bu duruma hazırlamak istiyor.

4. Kewell gitmeyi kafasına koymuştu ancak taraftar ile psikolojik baskı kuruluyor.

5. Hiçbiri

Sonuç itibariyle aslında arkada dönen ve bizim bilmeden aleti olduğumuz bir oyun var mı ben onu merak ediyorum. Malum özellikle transfer haberlerinde menajerler ya da yönetim içindeki muhalifler bu tip haberlerle bir kısım insanı baskı altına almaya çalışır çünkü ucunda onun çıkarı vardır.

Biraz daha ilerisini düşünürsek, 4 aylık bir sakatlık sürecinden çıkmış Kewell'ın kendine GS kadar iddialı bir takım bulması kolay olmayacaktır. Bu açıdan düşünüldüğünde GS mi Kewell'a daha çok ihtiyaç duyuyor yoksa Kewell mı GS'ye bilemiyoruz. Bir yandan da bir zamanların en çok kazananlar listesinde adı bulunan Kewell'ın parayla ne kadar işi olur,orası ayrı. Ama Kewell'ı göndermek yönetim için büyük bir hata olacaktır. Zira kombine ve ürün satışlarına Kewell'ın etkisini onlar bizden daha iyi hesaplıyabiliyorlardır eminim ki.

Son olarak şunu eklemeliyim ki, Dos Santos'un oynadığı mevki ve yaşı düşünüldüğünde asıl bombanın bu yaz Arda'nın gönderileceği olduğunu sanıyorum.

TFF 11. Ege Kupası

Türkiye Futbol Federasyonu'nun Manisa ili ve ilçelerinde her yıl düzenlediği Ege Kupası bu yıl 11. kez düzenlendi. İlk maçında Ukrayna ile karşılaşan Türkiye, bu maçı 2-1 kazanarak A grubunda averaj ile Belçika'nın hemen ardından ikinici sırada yer alıyor.

İkinci maçlar 26.01.2010 tarihinde oynanacak. Manisa ve çevresinden bizi takip eden okuyucularımız için, Türkiye ikinci maçını Kula İlçe Stad'ında 13.30'da Danimarka ile oynayacak.
Kalan maçların fikstürü :


Milli takımımızın kadrosu : Mehmet Erkut ŞENTÜRK, Burak YILMAZ, Hüseyin Cankurt ATASOY, Kadir ARİ (Beşiktaş A.Ş.), Taha Can VELİOĞLU, Sercan ŞEN, Okan DENİZ (Bursaspor), Buğra BOZDAŞ, Gökhan SÜRÜCÜ, Kerem ÇAĞATAY (Fenerbahçe), Emre ÖZER, Seçkin DOĞAN, Hüseyin TOKMAK (Galatasaray A.Ş.), İbrahim YILMAZ (Büyükşehir Bld.Spor), Recep NİYAZ (Denizlispor), Taha Cengiz DEMİRTAŞ (Gençlerbirliği), İsmail KAVRUK (Manisaspor), Okay YOKUŞLU (Altay), Salih UÇAN (Bucaspor), Yusuf MERSİN (Millwall)

25 Ocak 2010 Pazartesi

Futbola Atılan Kurşun

Meksika Futbol Ligi takımlarından Club America oyuncusu, Paraguay'lı Salvador Cabanas başkent Meksiko'da bir barda eğlenirken, nedeni bilinmeyen bir nedenden ötürü başından vuruldu. Hala hastahanede yoğun bakımda bulunan Cabanas'ın durumu ciddiyetini koruyor. Kariyerine 1998 de başlayan Cabanas'ın 2007'de Club Amerika takımında Meksika ligi gol krallığı, 2003'de ise Şili'nin Audax Italiano takımında Şili ligi gol krallığı bulunuyor. Başarılı golcüye şifa diliyor ve en yakın zamanda yeşil sahalarda görmeyi temenni ediyoruz.

Rothen Ankaragücüne mi?


Devre arasında Ankaragücüne gideceği yönünde hberler yer aldı İngiliz basınında. Takımın başında Lemerre olması büyük avantaj elbette. Gelirse ülke futbolu adına önemli katkı sağlayacağı açık. Transfer sezonu açıldığından beri , gündem hareketli. Biz de buna ayak uydurduk. Bakalım. Sonucu hep birlikte göreceğiz.

Robinho Bilmecesi

2008 yılının Eylül ayında 43.000.000 € karşılığında Real Madrid kulübünden, Abu Dhabi United Grubu'nun sahibi Şeyh Mansoor Bin Zayed'in sahip olduğu Manchester City takımına transfer olan Robinho için ara transfer döneminin bu günlerinde transfer olacağı habeleri yayılmakta.

Robinho'nun yaptığı açıklmalara göre, gönlünde yatan takımın Brezilya liginde beklenenden uzak bir performans sergileyen Santos olduğunu söylese dahi çıkan haberlere göre, Manchester City'den Elano ve Jo'yu alan Galatasaray'a Haldun Üstünel aracılığı ile Robinho'nun önerildiği, bunun yanında Portekiz kulübü Benfica'nında Robinho transferini bitirmek için devrede olduğu da söyleniyor.

Robinho'nun Manchester City'dden ayrılmasının bir iki gün içinde belli olacağı belirtilirken, bu ayrılığın %90 gerçekleşmesi bekleniyor. Santos'un bir yıllığına kiralamak istediği ancak Manchester City kulübünün 6 aylık kiralama da ısrar ettiği ise bu transferi şu an belirsiz kılan bir diğer neden olarak gösteriliyor. 2008'den bu yana Manchester City forması ile 43 maçta 24 gol kaydeden Robinho, kalan futbol yaşantısına Türkiye'de mi, Portekiz'de mi yoksa ülkesi Brezilya'da mı devam edecek bir iki gün içinde göreceğiz?



Akhisarspor Yükselme Grubuna da hızlı başladı...









TFF 2. Lig 2. Grup ta tek mağlubiyet alıp grubunu lider tamamlayan Akhisar Belediyespor, geçtiğimiz hafta sonu başlayan Yükselme Grubu maçlarında evinde Türk Telekom u ağırladı. Maç ortada geçerken, son dakikada bulduğu penaltıyı Azmi Polat gole çevirirken, Akhisarspora da Yükselme Gruplarındaki ilk galibiyetini ve 3 puanını kazandırmış oldu. Göztepenin bay geçtiği haftada, diğer 3 karşılaşma da berabere bitince, Akhisarspor Yükselme Grubunda liderliğe oturdu. Umuyorum ki bu koltuktan kalktığında adını Bank Asya 1. Lig e yazdırmış olacaktır.




3. Cezayir













K. Afrika da Afrikanın ikinci büyük ülkesi olan Cezayir, 2 milyon kilometrekarenin üzerindeki yüzölçümüyle, aynı zamanda Akdeniz in de en büyük ülkesidir. Ekonomik anlamda da Afrikanın güçlü ülkelerindendir. Kültürel anlamda da Fransanın etkisinde kalmış Müslüman ülke, 2005 yılında Fransayı soykırımla suçlamış ancak bir sonuca varamamıştır.

Futbolda, uluslararası alanda ilk maçını Tunus ile oynayan Cezayir, tarihindeki en farklı galibiyeti G.Yemen e karşı 15-1 ile, en farklı mağlubiyetini ise D.Almanaya karşı 5-0 ile almıştır. Cezayir tarihinde ilk olarak 1966 yılında Dünya Kupasına katılmayı hak etmiş, ancak bu turnuvadan çekilmiştir. Daha sonrasında ilk kez katıldıkları Dünya Kupası 1982 İspanyadır. Bu turnuvada, F.Almanya, Şili ve Avusturya ile aynı grupta yer alırken, kazandığı iki maçla bir anda tüm gözleri üzerine çekti. Federal Almanyayı ilk maçta 2-1 ile geçen Cezayir, Şiliyi de 3-2 yenerken, Avusturyaya 2-0 mağlup olmuştur. 2 puanlık sistemde Avusturya, F.Almanya ve Cezayir 4 er puan almışlar ancak averajla Cezayir bu iki ülkenin altında kalarak, 3. olup elenmiştir. Ardından, Meksika 89 Dünya Kupasına da katıla Cezayir, Brezilya ve İspanya gibi iki dev ile K.İrlanda ile aynı gruba düşüp, bir beraberlik alarak elenmiştir.









Cezayir, tarihindeki en büyük başarısını 1990 Afrika Uluslar Kupasında, finalde karşılaştığı Nijeryayı 1-0 ile geçerek, şampiyon olarak aldı. Şu sıralar Angolada oynanmakta olan, Afrika Uluslar Kupası 2010 da dün gece çeyrek finalde turnuvanın ağır toplarından Fildişi Sahili ile karşılaşan Cezayir, normal süresi 2-2 biten maçın uzatmalarında bulduğu golle 3-2 kazanarak, yarı finalde Mısır-Kamerun galibi ile oynayacak. Son dönemlerine göre biraz daha toparlanmış görünen Cezayir, bakalım 90 lardaki performansına dönebilecek mi..
















2010 Dünya Kupası elemelerinde, son maçta Mısır a 2-0 yenilen Cezayir, Mısır ile aynı puan ve averajda kalıp, ekstradan Mısır ile bir playoff maçı daha oynadı. Bu kez Mısır ı 1-0 ile geçen Cezayir, G. Afrika ya gitmeyi başarmış oldu.















Takımın başında yine Cezayirli Rabah Saadane var. Ülkeyi 1986 Dünya Kupasına götürmeyi de başarmıştı. Milli takımda Avrupada forma giyen de bir çok futbolcu var. Bunların sanırım en önemlisi, Marsilyada Eric Geretsin gözdesi olan ve Gerets in ayrılmasıyla Wolfsburg a transfer olan Karim Ziani. Glasgow Rangers da oynayan defans oyuncusu Bougherra, Seria A da Siena forması giyen Ghezzal ve Lazio da top koşturan Meghni bu oyuncuların başında gelmektedir.















Aslında öyle bir Cezayirli var ki, futbol tarihinin unutulmazları arasında yerini almış hatta bizlerin dönemine göre, net izleyebildiğimiz, belki de dünyanın en iyi futbolcusuydu. Ki, FIFA tarafından da 3 kez yılın futbolcusu seçilmişti. Ancak O, 15 yaş altı ile başlamak üzere, 15 yaşından beri Fransa milli takım formasını tercih etmiş ve bir çok da başarı elde etmiştir. Evet, eğer bir Cezayirli olsaydım, Zidane gibi bir adamı sevmeyebilirdim bu tercihinden dolayı. Ama bir taraftan da tek başına Zizu mu başarı kazandıracaktı Cezayire diye sormaktan da alıkoyamıyorum kendimi. Belki Cezayiri tercih etmiş olsaydı, ben O na dünyanın en iyi futbolcusu diyemeyebilirdim de..
















2010 Dünya Kupasında C Grubunda İngiltere, ABD ve Slovenya ile aynı grupta yer alacak olan Cezayir, Afrika Uluslar Kupasında sergilediği (özellikle Fildişi maçında) hücuma dayalı sistem ile, savunmada topa önde basıp, defansın gerisine de kanat oyuncularını göndermeleri; hücumda ise bir anda çoğalıp kalabalık şekilde rakip yarı alana yayılmaları belki de iki Avrupa ülkesinin klasik sistemlerine biraz ters gelebilir. ABD ile yapacakları maç da çok ilginç skorlara sahne olabilir. Benim daha önce de yazdığım gibi sürpriz puanlar alabilecek takımlar arasında gördüğüm Cezayir, en azından rahat gol bularak zevkli maçlar izlettirecektir bizlere...

Bizim de dayımız var...














Yazarlarımızdan ve blogumuzun kurucusu ve isim babası Marat ın ikinci yeğeni dünyaya gözlerini açtı. Kendisini buradan tebrik ediyorum. Erin bebeğe de sağlıklı, huzurlu ve mutlu bir yaşam diliyorum. Fotoğrafa gelince, Tuncel Kurtiz bana göre, gerçekten çok büyük bir insan. Eh, bana göre Marat da öyle.. Bir de ortak noktaları var, ikisi de dayı :)

24 Ocak 2010 Pazar

John Arne Riise



Dün oynanan maçta bir penaltı yaptırıp, Buffon'un kırmızı kart görmesine yol açan koşusu ve uzatma dakikalarındaki golüyle adeta Roma'ya can verdi ve Juventus Teknik Direktörü Ferrara'yı ipe gönderdi.

John Arne Riise muhtemelen herkesin tanıdığı bir isim. Kariyerine bakıldığında Monaco, Liverpool ve Roma takımlarında forma giydiğini görüyoruz. Üç büyük ligde,önemli takımlarda yer almasına rağmen hiçbir zaman popüler futbolculardan olmaması ilginç. En önemli trasferini Monaco'dan Liverpool'a £4m ya yapmış. Daha sonra Fabio Aurelio'nun alınmasıyla yedeğe düşmüş ve £1.5m pounda Roma'ya gitmiş. Yine CM'den bilebileceğimiz üzere oynadığı maç sayısına göre £3m pounda kadar çıkabilecekmiş.

17 yaşında ülkesinde yetiştiği takım olan Aalesund'da profosyonel olan Riise, 18 yaşında Fransa'ya gitmiş ve Monaco'da 3 sezon oynamış. Daha sonra Liverpool'da 7 sene ve Roma'da şu ana kadar 2 sezon. Sorun çıkarmayan, uzun vadeli düşünen ve görev verildiğinde yerine getirmeye çalışan bir oyuncu portresi. Tatmin olmadığında ise sessiz sedasız bavulunu alıp giden bir adam.Tam bir takım oyuncusu bence.Kendi çıkarlarıyla takım çıkarlarını dengeli bir şekilde değerlendiren bir futbolcu.Hatırladığım tek skandalı ise Bellamy ile girmiş olduğu bir tartışmada bacaklarına yediği golf sopası olayı idi. Bunun haricinde skandal ve sansasyonlardan uzak bir profesyonel.Dün de kariyerinin önemli maçlarından birini çıkardı. Bakalım kariyeri nasıl devam edecek.

Uğurlar Olsun


Fazla söze grek yok.17 yıl önce bugün henüz de çok aklımız ermezken katlettiler seni. Kirli ilişkilerini açığa çıkardığın adamlar. Uğurlar olsun, hüzünlü bulutlat yoldaşın olsun.

"dağ gibi, kara yağız birer delikanlıydık. babamız, sırtında yük taşıyarak getirirdi aşımızı, ekmeğimizi. arabalar şırıl şırıl ışıklarıyla caddelerden geçerken bizler bir mum ışığında bitirdik kitaplarımızı. kendimiz gibi yaşayan binlerce yoksulun yüreğini yüreğimizde yaşayarak katıldık o büyük kavgaya. ecelsiz öldürüldük. dövüldük, vurulduk, asıldık,

vurulduk ey halkım, unutma bizi!

yoksulluğun bükemediği bileklerimize çelik kelepçeler takıldı. işkence hücrelerinde sabahladık kaç kez. isteseydik, diplomalarımızı, mor binlikler getiren senetler gibi kullanırdık. mimardık, mühendistik, doktorduk, avukattık. yazlık kışlık katlarımız, arabalarımız olurdu. yüreğimiz, işçiyle birlikte attı. yaşamımızın en güzel yıllarını, birer taze çiçek gibi verdik topluma. bizleri yok etmek istediler hep.

öldürüldük ey halkım, unutma bizi!

fidan gibi genç kızlardık. hayat, şakırdayan bir şelale gibi akardı göz bebeklerimizden. yirmi yaşında, yirmi bir yaşında, yirmi iki yaşında, işkencecilerin acımasız ellerine terk edildik. direndik küçücük yüreğimizle, direndik genç kızlık gururumuzla. tükürülesi suratlarına karşı bahar çiçekleri gibi. utanmadılar insanlıklarından, utanmadılar erkekliklerinden.

hücrelere atıldık ey halkım, unutma bizi!

ölümcül hastaydık. bağırsaklarımıza düğümlenmişti. hipokrat yemini etmiş doktor kimlikli işkencecilerin elinde öldürüldük acınmaksızın. gelinliklerimizin ütüsü bozulmamıştı daha. cezaevlerine kilitlenmiş kocalarımızın taptaze duyularına, birer mezar taşı gibi savrulduk. vicdan sustu. hukuk sustu. insanlık sustu.

göz göre göre öldürüldük ey halkım, unutma bizi!

kanserdik. ölüm, her gün bir sinsi yılan gibi dolaşıyordu derilerimizde. uydurma davalarla kapattılar hücrelere. hastaydık. yurt dışına gitseydik kurtulurduk belki. bir buçuk yaşındaki kızlarımızı öksüz bırakmazdık. önce kolumuzu, omuz başından keserek yurtseverlik borcumuzun diyeti olarak fırlattık attık önlerine. sonra da otuz iki yaşında bırakıp gittik bu dünyayı, ecelsiz.

öldürüldük ey halkım, unutma bizi!

giresun'daki yoksul köylüler, sizin için öldük. ege'deki tütün işçileri, sizin için öldük. doğu'daki topraksız köylüler, sizin için öldük. istanbul'daki, ankara'daki işçiler, sizin için öldük. adana'da paramparça elleriyle, ak pamuk toplayan işçiler, sizin için öldük.

vurulduk, asıldık, öldürüldük ey halkım, unutma bizi!

bağımsızlık, mustafa kemal'den armağandı bize. emperyalizmin ahtapot kollarına teslim edilen ülkemizin bağımsızlığı için kan döktük sokaklara. mezar taşlarımıza basa basa, devleti yönetenler, gizli emirlerle başlarımızı ezmek, kanlarımızı emmek istediler. amerikan üsleri kaldırılsın dedik, sokak ortasında sorgusuz sualsiz vurdular.

yirmi iki yaşlarındaydık öldürüldüğümüzde ey halkım, unutma bizi!

yabancı petrol şirketlerine karşı devletimizi savunduk, komünist dediler. ülkemiz bağımsız değil dedik, kelepçeyle geldiler üstümüze. kurtuluş savaşı'nda emperyalizme karşı dalgalandırdığımız bayrağımızı daha da dik tutabilmekti bütün çabamız. bir kez dinlemediler bizi. bir kez anlamak istemediler.

vurulduk ey halkım, unutma bizi!

henüz çocukluğumuzu bile yasamamıştık. bir kadın eline değmemişti ellerimiz. bir sevgiliden mektup bile alamamıştık daha. bir gece sabaha karşı, pranga vurulmuş ellerimiz ve ayaklarımızla çıkarıldık idam sehpalarına. herkes tanıktır ki korkmadık. içimiz titremedi hiç. mezar toprağı gibi taptaze, mezar taşı gibi dimdik boynumuzu uzattık yağlı kementlere...

asıldık ey halkım, unutma bizi!

bizi öldürenler, bizi asanlar, bizi sokak ortasında vuranlar, ağabeyimiz, babamız yaşlarındaydılar. ya bu düzenin kirli çarklarına ortak olmuşlardı, ya da susmuşlardı bütün olup bitenlere. öfkelerini bir gün bile karşısındakilere bağırmamış insanların gözleri önünde öldürüldük. hukuk adına, özgürlük adına, demokrasi adına. batı uygarlığı adına, bizleri bir şafak vakti ipe çektiler.

korkmadan öldük ey halkım, unutma bizi!

bir gün mezarlarımızda güller açacak ey halkım, unutma bizi!
bir gün sesimiz, hepinizin kulaklarında yankılanacak ey halkım, unutma bizi!
özgürlüğe adanmış bir top çiçek gibiyiz şimdi, hep birlikteyiz, ey halkım, unutma bizi, unutma bizi, unutma bizi, unutma bizi..."

Nistelrooy Bundesliga'da...

Galatasaray'ın da peşinden koştuğu 33 yaşında ki süper yıldız Ruud Van Nistelrooy, kendisini 1,5 yıllığına Bundesliga ekiplerinden Hamburger SV'ye bağlayan imzayı attı.

Real Madrid kulübünün bu seneki flaş transferlerinden sonra forma şansı bulamayan gölcü futbolcu bir çok kulüple adı anıldıktan sonra Hamburg'a transfer oldu.

Yıldız gölcü transferinden sonra verdiği demeçte Hamburg'un hedefleri büyük bir takım olduğunu ve yeni takım arkadaşları ile tanışmayı dört beklediğini, Nistelrooy'un yeni hocası Bruna Labbadia ise transfer için "Artık gollerini takımımız adına kaydedecek. Müthiş bir gölcüyü takımımıza kattık" şekline açıklama yaptı.

Kariyerine 1993 yılınca Hollanda ekiplerinden FC Den Bosch takımında başlıyan Nistelrooy'un yıldızı PSV Eindhoven'da parlayınca sir Alex Ferguson'un dikkatini çekmiş ve kariyerinin en parlak 5 yılını Manchester United'da yaşamıştır. Ardından 3 senelik İspanya macerasını Real formasıyla 68 maçta 46 gole imza atarak noktalamıştır.

22 Ocak 2010 Cuma

Söz Savunmada...


2013-2014 sezonuna kadar Turkcell Süper Lig canlı yayın hakları ihalesini 321 milyon yani bilinen adı ile Digitürk, maçların canlı yayınından sonra yayınlanan ve büyük ilgi gören Maraton programının yorumcusu Erman Toroğlu'nu Lig TV bünyesinden çıkarma kararı almıştı. Buna gerekçe olarak her ne kadar Lig TV'nin yüzünü değiştirme kararı aldıklarını ve bu yüze Erman Toroğlu'nun uymayışı açıklamaları yapılsa da, söylentiler biraz daha farklı. Külüpler Birliği'nin Erman Toroğlu'nun sivri dilli yorumlarına karşı tepkisi, abonelerin Erman Toroğlu'nun yorumlarında kullandığı benzetmeleri argo tabirlerle süslemesinden rahatsız olarak abonelik iptali istemeleri bu söylentilerden birkaçı.

Peki tüm bu olanlar karşısında Erman Hoca'nın tepkisi ne oldu? Şimdiye kadar sessizliğini koruyan Erman Hoca, dün gece bir canlı yayına telefon ile bağlanarak bazı açıklamalar yaptı. Tüm bu yaşananların bir Türkiye gerçeği olduğunu vurgulayan Erman Hoca, olayı tüm ayrıntıları ile çarşamba günkü köşe yazısında açıklayacağını belirtti. Şansal Büyüka ile ilgili ise "Bizim Şansal ile dostluğumuz yıllara dayanan derin bir dostluktur." şeklinde konuşarak Şansal Büyüka'nın Lig TV'den istifa edip etmemesi ile dostluklarını incitmeyeceğini belirtti. Bakalım çarşamba günü Erman Hoca konu ile ilgili nasıl bir yazı yazıcak?

NBA All Stars 2010






Merakla beklenen ve 14 Şubat 2009 Pazar Teksas ta yapılacak olan 2010 All Star karşılaşması için, oylama sona erdi ve ilk beşler belli oldu. Hidayet Türkoğlu, 213.369 oy almış olmasına rağmen, Doğu Karmasının ilk beşinde yer alamadı, Mehmet Okur ise Batı da ilk 10 a bile giremedi.

İşte, All Star 2010 Doğu ve Batı ilk 5 leri;


















Ayrıca, Lebron James almış olduğu 2.549.000 oyla, All Star tarihinin 2,5 milyon oyu geçen ilk basketbolcusu olduğu da kaydedildi. İkinci sırada ise 2.456.224 oyla Kobe Bryant seçildi.

Doğu: Lebron James, Kevin Garnett, Dwayne Wade, Allen Iverson, Dwight Howard
Batı : Kobe Braynt, Carmelo Anthony, Tim Duncan, Steve Nash, Amar'e Stoudemire

Turkcell Süper Lig













20 Aralık 2008 den bu yana, 5 haftalık bir boşluk vardı hayatımızda. Süper Lig e verilen ara nihayet bugün saat 20.00 de Fenerbahçe - Denizlispor maçıyla sona eriyor. Ayrıca bu maç lider Fenerbahçe için uzun bir aradan sonra ilk kez seyircisinin de önüne çıkacağı ilk lig maçı olacak.

Avrupa yı da etkisi altına alan soğuk hava geçtiğimiz şu süre içerisinde bir çok maçın oynanmasını da engellemiş ve bizleri seyirden mahrum bırakmıştı. Neyseki geçtiğimiz 1-2 haftada oynanmayan maçlar da hafta içine yansıdı da, biz de biraz da olsa ısınmaya başladık. İşte tam ısındık derken, kendi ligimiz de nihayet başlıyor.

Devre arasında yapılan transferlere bakacak olursak;
Puan sırasına göre,

Fenerbahçe, Trabzonspordan Gökhan Ünal ı aldı ve Guizanın sakatlığına böyle bir çözüm üretmeye çalıştılar.

Galatasaray, devre arasını da transferde en hareketli ve en göz önünde geçiren takım oldu. Man City den Jo ve Everton dan Lucas Neill i alarak, kadrosuna daha da güç kattı.

Bursaspor, Ankaragücünden Iglesias ı renklerine katarken, oynamış olduğu kupa maçlarında ne kadar olumlu bir transfer yaptığını da gösterdi.

Kayserispor, Hertha Berlinden defans Volkan Dikmeni, Middlesbrough dan Mısırlı orta saha oyuncusu Mohamed Shawky i, Mainz 05 den yine bir gurbetçi defans oyuncusu olan Hasan Ali Kaldırım ı ve Manisaspordan kaleci Orkunu transfer edip zirve için yoluna devam edebileceğinin de sinyallerini verdi.

Beşiktaş, Hoffenheim ın yedek kalecisi Ramazan Özcan ile yetinirken; Trabzonspor, Ankaraspordan Murat Tosun u, Svasspordan Sezer Badur u ve Kolombiyanın Junior takımından Teofilo Gutierrez i transfer ederek Gökhan Ünalın yerini fazlasıyla doldurmuş oldu.

Gençlerbirliği, kadrosunu Galatasaraydan aldığı Serkan Çalık ve Alparslan Erdem ile güçlendirirken, Volendamdan da defans oyuncusu Abdülhamit Yıldız ı transfer eti. İ.B.Belediyespor, Leverkusenden forvet oyuncusu Tevfik Köse ve Fenerbahçeden Abdülkadir Kayalıyı renklerine bağladı. Devre arasının en hareketli takımlarından olan Eskişehirspor, Denizliden Fahri Tatan ve Caner Celep i, Beşiktaştan Erkan Zengini, Belçikanın Mouscron takımından 46 maçta 12 gol atan Bahreyn asıllı Okwunwanne yi ve Manisanın yıldızı Sezer Öztürk ü kadrosuna katıp, çok canlar yakabileceklerini göstermiş oldular.

Antalyaspor, Beşiktaştan Erhan Güven i, Manisaspor, Sivasspordan Ersen Martin i, Trabzonspordan Tjikuzu yu, Ankaragüzü yine bir bombayla Newcastle dan Geremi yi transfer ederken, şu sıralar da Rothen ile görüştükleri söylenmekte.. Sivasspor, Al Arabi takımından Malili orta saha Keita yı, Xanthi den Tunuslu orta saha Taider i, Blackburn Roverstan G.Afrikalı orta saha van Heerden i ve Rennes takımından Kongolu defans Aubey i transfer ederek zayıf görüntüdeki orta sahasını güçlendirmeye çalıştı. Denizlispor, Ankaragücünden Mustafa Er, Gebzespordan Mustafa Öztürk, Kasımpaşadan Alparslan ve Eskişehirspordan Youla yı transfer ederek ligde kalabilme adına son girişimlerini de yapmış oldu.

Genel bakışla ara transfer dönemini sessiz geçiren iki kulüp Kasımpaşa ve G.Antepspor oldu. Bakalım bu değişiklikler Süper Lige nasıl yansıyacak.. Bunu önümüzdeki günlerde hep birlikte göreceğiz ve son olarak da hasretimizin sona ermesiyle Turkcell Süper Lig maratonunun sonunu sabırsızlıkla bekleyeceğiz. Bakalım bu kez Anadolu takımları bu yarışta daha da etkili olabilecekler mi?

Man Utd’ın yeni sponsoru THY mi?


BBC’nin haberine göre THY, Barcelona’dan sonra Man U’ya da sponsor olarak büyük bir işe imza atmış.THY’nin ve Man U’nun sitelerinde bir haber göremediysem de BBC, haberin klüp tarafından doğrulandığını söylemiş. Amnchester United’ın £ 716m borcu nedeniyle finansal anlamda zor günler geçirdiğini biliyoruz. Bu nedenle herhangi bir sponsorluk teklifini reddeceğini düşünmüyorum. Ama asıl önemli olan taraftarın bu borca başkaldırısı. Bir çoklarınız biliyordur FC United’ın hikayesini. Şimdi o zamandan bunu görüp, bu takımı kuran ve destekleyenlerle, şimdi şimdi Glazer’a başkaldıranlar bir olur mu? Bence olmamalı.

Stockport County’nin yükseliş dönemini yazmıştık. Fırsat bulduğumda düşüşünü de yazıcam. Kısaca bahsetmek gerekirse Takımı satın alan kişi Çin’deki yatırımdan ve getiriden o kadar memnun kalmış ki, takımı bir kenara atıp Çin pazarındaki futbol faaliyetlerine yönelmiş. Hala da devam ediyor ve oldukça başarılı. Tabi bu duruma isyan eden taraftar Supporters Trust(Taraftar Derneği) adında bir oluşuma giderek takımı satın almış ve takımın hisseleri dernek üyeleri katkıları oranında paylaştırmış. İster misiniz futbolun Global markası Manchester United da taraftarların eline düşsün. Neden olmasın?

Bu arada hep aklımda, Endüstriyel Futbolu kötülüyoruz çoğu zaman. Ama Hoffenheim gibi örnek de mevcut hepinizin bildiği gibi. Yani aslında mevzu sadece para da değil biraz da kişilerde. Ki bence bu herkes için geçerli bir durum bu. Kimisi gücünü ülkede iktidarı devirmek için kullanır, kimisi gider ada satın alır bir başına kendi toprağında kendi düzenini kurar. Tercih meselesi...

2. Yeni Zelanda


Daha çok Çanakkale Savaşı, Haka Dansı ve Rugby ile tanıdığımız Yeni Zelanda’da 2010 Güney Afrika Dünya Kupası’na katılacak takımlardan birisi. Pasifik Okyanusu’nda Avustralya’nın ya nı başında bulunan Yeni Zelanda’nın nüfusu 4,027,947 kişi imiş(2006). Hadi biz geçen senelerin hatırına 4,5 diyelim. 4,5 milyonluk ülkenin takımı Dünya Kupasına giderken bizim gidemememiz üzücü tabi. Avrupa Elemeleri ile Okyanusya Grubu bir değil elbette ama grupta kazanan takımın Asya Grubundan bir takımla Play-off oynadığını düşünürsek işleri o kadar da kolay değil. Her neyse gelelim Yeni Zelanda’nın Dünya Kupası tarihine. Formalarından dolayı futbol camiasında All Whites (Beyazlar)olarak nam salmışlar. Çok uzun bir geçmişleri yok aslında.Yeni Zelanda daha önce sadece 1982 İspanya Dünya Kupasına katılmış, elemeler sırasında Fiji’yi 13-0 yenerek tarihindeki en farklı galibiyeti almış, ve Brezilya,Sovyetler Birliği ve İskoçya’nın yer aldığı grupta hiç maç kazanamamışlar. Fifa turnuvalarındaki maçlarını aşağıdaki tablodan görebilirsiniz.

28 yıl sonra ise Güney Afrika’ya giden yolda Fiji,New Calodenia ve Vanuatu’yu geçmişler.Finallerde; son şampiyon İtalya,Slovakya ve Paraguay ile aynı gruptalar.


1982’nin kadrosunda futbolcu olarak bulunan ve İngiltere’nin Wolverhampton takımında oynamış, ülkenin en kariyerli oyuncularından birisi Riki Herbert takımın başında. Uruguaylı Raul Blanco ise Teknik Danışman olarak idari kadroda.Finallere gelene kadar 14 gol atmışlar ve en golcü oyuncuları 8 gol ile ülkesinin Gold Coast United takımında oynayan Shane Smeltz olmuş.

Takımın kadrosunda yer alan önemli oyuncuları şöyle sıralayabiliriz:

Ryan Nelsen,32 yaşında,takımın kaptanı, Defans oyuncusu ve Blackburn Rovers’ta oynuyor.
Simon Elliot,35 yaşında,Ortasaha, San Jose Earthquake’te oynuyor.
Chris Killen,28 yaşında,Forvet,Middlesborough’da oynuyor.
Chris Wood,18 yaşında,Forvet, West Bromwich Albion’da oynuyor.

Özellikle Ryan Nelsen, Fifa’nın da ismini izlenmesi gereken futbolcular arasında saydığı bir isim. Blackburn’un kadrosunda yer alması dahi merakımızı arttırıyor.Bu sezon 19 maçta forma giymiş ve 3 gol atmış.



Açıkçası takımı hiç izlemedim. Ama maç sonuçlarına ve yorumlara baktığımda defansif ve disiplinli bir takım olduğu gibi bir izlenim edindim.Tecrübe ve kalite anlamında bakıldığında ise gruptan çıkmaları bir mucize gibi geliyor.Ama Dünya Kupası’na renk katacakları kesin. Kimbilir belki defansif özellikleriyle nam salmış son şampiyon İtalya’ya direnip puan bile alabilirler.