29 Mayıs 2010 Cumartesi

Darius Vassel



Olmadı mı olmuyor. Kişiler söyleyedursun hala, taraftar baskısının kulübün oyuncu tercihlerinde çok fazla etkili olduğunu. Bazen olmuyor işte...

Yaşlılar evet, belki hayat yorgunular aynı zamanda da. Ama onlar gibi profesyoneller de gelmiyor bu ülkeye bu kadar sık. Her geçen gün bir diğeri kayıp gidiyor.

Darius Vassell'in kendi sitesinden yaptığı açıklama ile Ankaragücü'ne veda ettiği ise hayatın bir gerçeği. Aynı Kewell gibi...

Küçüklükten beri hayran olmasam da çok sevdiğim bir Vassell'de geldi geçti güzel ülkemden..

28 Mayıs 2010 Cuma

Taşlar Oturuyor (Mu?)

Fotoğrafta ki isim Serdar Gökkaya. Geçtiğimiz günlerde haberlerini okuduk basında. Pursaklarspor'da top koşturan oyuncuyla Birmingham City ilgileniyormuş. Menajeri resmi teklifin yakında geleceğini bildirmiş basına. Ne güzel gitsin tabi çocuk daha 20 yaşında, gitsin de oyun zekasını geliştirsin, sistemleri öğrensin, Hollanda'dan gelmiş olsa da burada çürütmesin kendini geliştirsin. Sonra dönerse dönsün ülkesine ama gitsin.

Bu kadar gitsin dememizin nedeni de, ülkemiz futbolunda bir türlü geliştirilemeyen altyapı sorunu. Şu anda Türkiye'nin en iyi oyuncuları arasında gösterilen Arda'da bu konuda konuşmuştu. Bizde futbol hep gazla oynandı. "Hadi koçum, hadi aslanım. Sen en iyisin. Sen kral topçusun." diyerek yetiştirdik biz onları. Standart oyun şablonlarını öğrettik. Standart savunmaları, hücumları.
Bir Everton, Sporting Lizbon yahut Benfica olamadı takımlarımızn bir çoğu. C. Ronaldo'lar, Rooney'ler , Querasma'lar yetiştiremedik. Onlar kadar olmasın bizim oyuncularımız tamam. Ama bilsinler futbolu. Sahada iken, topu ayağına aldığında, oyunu okuyabilsin. Mantelitesini iyi oturtalım gençlerimizin. Zaten gerisi gelir.

Bu hafta Lig Radyo'da ki Total futbol programında FourFourTwo editörü Mustafa Sapmaz'a ilettim bu konuyu. O da sağolsun bahsetti biraz gelişmelerden. İstanbul'da altyapı adına çok ciddi adımlar atılıyormuş. En azından tesisleşme hızla ilerliyormuş. Bu bile birşeydir.

Çok zor değil altyapının sağlam çalışması. Özellikle de büyük kulüplerimiz için. A takımlarının başına nasıl başarılı, işi bilen hoca getiriyorlarsa yurt dışından, altyapıya da gayet getirilebilir. "Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez" misali alttan sürekli gelecek oyuncuları satarak hemde satın alınacak oyuncuların parası cepte kalması ile maddi kazanç artar.

Gelecek her daim gençlerdedir. Gençleri köreltmek ise geleceğini köreltmektir.



27 Mayıs 2010 Perşembe

Bono'dan Dünya Kupası Yorumu


Nike'dan sonra Dünya Kupası için 320 kişilik bir kadro oluşturan ESPN'de, kupanın tanıtımını efsanevi Bono ile yaptı. Nike kadar görsellik olmasa da Bono'nun anlatımı ile futbolun tüm dünya üzerinde ki etkilerini anlatan müthiş bir görsel...

Hiddink in Amerikan rüyası..


Futbolculuk kariyerinde, Avrupa da Hollanda dışında hiçbir ülkede futbol oynamadığı söylenen ve burada da sadece De Grafschap, PSV ve Nijmegen takımlarının formalarını giyen Guus Hiddink, aslında çok da şaşırtıcı bir şekilde o dönemde bile, 1972-77 yılları arasında ABD de top koşturmuş. O zamanlar "soccer" varmıymış yoksa başka bir spor dalıyla mı uğraşmış o aralar onu bilemem :)

Hollanda da 3 takım değiştiren Hiddink, Amerikada kısa sürede iki takım değiştirip tekrar ülkesine dönmüş.. Aradan geçen yıllar boyunca teknik adamlığıyla konuşulmaya başlanan, G.Korelileri, Avustralyalıları, Rusları sevince boğan bir "Milli Takım" teknik direktörü haline gelmiş Hiddink Hoca, ülkemizi de sevince boğmak için uğraşıyor kuşkusuz. Ancak ilk adım olarak yine ABD yi tercih etmesi de enteresan.. Oynadığı hazırlık maçları ve stadları bu yazıya karıştırmanın çok da bir anlamı yok aslında.. Rıdvan Dilmen dün akşam maç sonunda "Gömlek farkı var " dedi, sevgili Ali Ece de şöyle demiş.. Bakalım bu Amerikan rüyası neymiş? Taktiksel izlenim yazacak değilim, sonuçta koskoca Hiddink karşımdaki, Ardayı çok beğendim onu belirteyim.. Ama siyasi anlamda Amerikanın "A" sından korkan bir birey olarak Gandilerden, madencilerle alay edenlerden çekinirken Hiddink de beni endişelendirmiyor diyemem :))

26 Mayıs 2010 Çarşamba

Q7&Şeffaf Yönetim

At yarışına merakı ile bilinen, Beşiktaş Transfer Komitesi Başkanı, Adalı Holding A.Ş. Yönetim Kurulu Başkan Vekili Serdal Adalı, dün tüm taraftarın heyecanla beklediği Q7 transferine ilişkin açıklamalarda bulundu. Lig Radyo üzerinden ilk olarak kral Beşiktaş'lı Ali Ece tarafından bu açıklamalar duyuruldu. Bu habere imza atan haber1903 ekibine de helal olsun.

Satır başlıklarını şöyle bir yazalım ardından yorumlayalım.
*Sabrın sonu selamet.
*Mağazadan eşofman değil, Inter'den yıldız alıyoruz.
*Son beyanatım yanlış anlaşılmış.
*Bize pazarlık şansı bırakmıyorlar.
*Inter'li yöneticiler Madrid'de bizi aradılar.
*Ben bu transfer için fedakarlığa razıyım.

Kısaca Serdal Bey'in konu üzerinde konuştukları konular bunlar. Detayları için buradan.

Yani ben ülkemizde şunu anlayamıyorum. Querasma iyi topçudur, yıldızdır, BJK'a getirisi de yüksek olur. Hem forma satışı, kombine satışı olarak maddiyatta, hem de oynayacağı oyunla futbol adına. Taraftar istiyor böyle bir oyuncuyu kadroda görmeyi. Fakat daha ortada sadece borsaya bildirilmiş görüşmeler varken bu kadar tantananın çıkması doğru muydu? Serdal Bey'de bundan şikayetçi zaten. "Bize pazarlık payı bırakmıyorlar" diyor konuşmasında. Yani baskı altına alınıyoruz ve fiyat düşmese dahi oyuncu alınıyoruz demeye getiriyor lafı. Peki BJK gibi bir kulüp, taraftar baskısı ile 1-2 milyon dolarlık adamı, 7-8 milyon dolara alacak kadar yönetimsiz bir kulüp müdür? Querasma için söylemiyorum ancak bunu geçen yıllarda gördük. Bu zihniyet, kötü oyuncu olmasa da Tabata'ya neler vermedi ki?

Basınımıza da bir paragraf açalım. Yahu Inter, ligde ,kupada, ŞL'n de şampiyon olmuş; sezonu 3 kupa ile tamamlayarak tarihi bir başarıya imza atmış. Bir durunda sevinsin adamlar yahu. Birde teknik direktörleri elden gidiyor. Madrid takmış kancayı, tazminat filan ne varsa verelim gel diyorlar. Bu kadar işin gücün arasında bir de Q7 transferi için zaman ayıramamaları normal değil mi? Serdal Bey'de işte buna değiniyor, "randevu için bizi arayacaklar" diyor. O yüzden azıcık sabredin bakalım. Zaten adam gelirse sütun sütun yapacaksınız haber.

Son bir kaç laf da yönetim için edelim. Tebrikler çıkıp böyle bir açıklama yaptılar. Şeffaf bir yönetim anlayışı gösterdiler. Kamuoyunu bilgilendirdiler. Ancak kamuoyunun merak ettiği diğer konularda da aynı hassasiyeti gösterirler umarım. 11 yabancı varken halen Q7 neden alınıyor. Madem alınıyor, diğerlerine ne oluyor? Bunları da ilk ağızdan duymak bizi onurlandırır. Bu şeffaflığın devamının geleceğine inanarak tebrikler Serdal Adalı...

Mourinho'nun Gözyaşları


NarTube - Watch Video

Bu adam ukalağı ve kibiriyle -ve tabi teknik direktörlük başarısıyla- ön planda olsa da benim düşüncem o ki o ukalalıkları basın gibi aslında kendini herkesten yüksek görenlere yapıyor. Düşünsenize Ahmet Çakar'ı, Hıncal Uluç'u alttan almak zorunda değil ki kimse! Ama öte yandan mütevazi insanlar karşısında da mütevazi. Ve yaptığı işte iyi olduğunu söylemesi de bir o kadar normal. Aksi halde madem daha iyisi mümkün ise neden yapmıyorsun derler adama.

24 Mayıs 2010 Pazartesi

Devir Değişti

Artık devir değişti beyler. Bunu idrak etmek bu kadar da zor olmamalı. Eskiden Türk futbolu dendiğinde insanların aklına gelenler ile, şu an arasında ki uçurum gerek insanımız, gerekse de Dünya tarafından artık farkedilmiş durumda. Bunu ulusal yayında programlar yapıp da, yorumculara prim üstüne prim yaptıran yapımcılar da farketmeli.

Bu kanıya varılması gereken en önemli örneklerden bir kaçını şöyle sıralayabiliriz. Eskiden İngiltereler'den Almanyalar'dan 5, 6 yiyen milli takımımız için sevinirdik. "Oh be bu sefer 8-9 yemedik. Bu da bir başarıdır" dediğimiz günler öyle görülemeyecek kadar tarih sayfalarına karışmış değil. Artık Dünya Kupası 3.sü, oynadığı futbolla göz dolduran ve katılamayan turnuvalarla Dünya'da ses getiren bir milli takımımız var. Başında da Hiddink gibi kaliteli bir teknik direktör.

Çok da uzak değil, kulüpler klasmanında Avrupa'da üst düzey takımlar fırtınalar estirirken Türk takımlarının gruplarda sıfır çekmeleri. Ama artık, gruplarda favori olan takımlarımız var bu arenalarda. Üst düzey liglerin takımlarına karşı favori sıfatıyla çıkıyoruz maçlara. Başarılıda oluyoruz aslında. Öyle ki çeyrek finalde elenen takımlarımıza üzülüyoruz artık. Futbolumuz bu seviyeye geldi.

Dünya'nın herhangi bir ülkesine gidip de Türk'üm dediğinizde, artık Tarkan'dan sonra, "Galatasaray", "Hakan Şükür", "Fenerbahçe" isimlerini de duymak mümkün.
Alınan kupalarla, atılan en çabuk gollerle Dünya insanın aklına kazımışız kendi isimlerimizi.

Artık ligimizde sıradışı bir olay olduğunda, UEFA,FIFA kendi sitesinden bildiriyor bu haberleri. Kendi yorumlarını katarak. 3. Dünya ülkesi imajımızı daha da bir yıktık. İngiltere'de ki, Fransa'da ki insanlar bizi de takip ediyor.

Bu gelişimin en önemli nedenlerinden bir de Türkiye'de hala daha tam oturmasa da "Sistem" anlayışının işleyişe başlayışı. Biz futbolu şimdiki tabirle "gaza gelerek" oynuyorduk. Hala da öyle oynuyor olabiliriz belki ancak bu "gaza" gelişin yanında işin içine bir de sistemler eklenince ister istemez başarılar da peşi sıra geliyor. 2000 yılında alınan UEFA Kupası buna en güzel örnektir. Rijkaardlar'ın, Hiddinkler'in, Del Bosque'lerin, Aragonesler'in gelişi bu sistem anlayışını da artırmaktadır. Bunu görmezden gelemeyiz. Bunu yokmuş sayamayız.

Topal'lar Valencia'ya, Arda'lar Liverpool'a, Nihatlar Villareal'e gidiyor artık. Futbolumuz yavaş yavaş ithalatın yanında ihracatda yapmaya başlıyor. Ülke paramız yurtdışına gidiyorken, artık dövizlerde cebe girmeye başlıyor. Bu gelişimi farketmemek, vatan hainliği ile eşdeğer olmalıdır. 48 yaşında bu ülke takımını çalıştırmaya gelen, geldiği yerde yarattığı sistemlerle halen övülen Rijkaard'ı savunmanın devridir artık. Aragones'leri Bosque'leri gönderen zihniyete karşı. Çünkü futbolumuzun geldiği yer işte karşımızdadır. Geleceği yerlerse gıpta ile baktığımız yerlerdir.

21 Mayıs 2010 Cuma

Güle Güle



Gazetelerde yer alan haberlere göre Haldun Üstünel, Kewell'ın önümüzdeki sene takımda yer almayacağını açıklamış. Şimdi madem almayacaktınız Nonda'yı niye gönderdiniz diyenler olacaktır. Belki de haklı olacaklardır ama ben duygusal davranıyorum Kewell konusunda.

Bazı oyuncuların kredisi vardır. Kewell'da bunu hakediyor benim gözümde. İki senede doyamadık ama üstadlar öyle der. Az ye ki tadı damağında kalsın! Tadın damağımızda kaldı be Daddy Cool! Yolun açık, yüreğin bizle olsun..

Castrol Süper Lig Oyuncusu


Castrol EDGE En İyi Performanslı Oyuncu'dan sonra, lig bitimi ile Turkcell Süper Lig'e de el atmış. Turkcell Süper Lig'de ki oyuncuları tek tek inceleyip, istatistiklerini göz önünde bulundurarak, yılın biyonik oyuncusunu yaratmış. Ligdeki takımlardan toplamda 11 oyuncusunu birleştirerek oluşturuluan oyuncunun değeri yaklaşık 70milyon €.

Oyuncuların performans istatistiklerini göz önünde bulundurarak oluşturulan oyuncu, aynı En İyi Performanslı Oyuncu gibi her uzvunu bir oyuncudan alıyor. Sanırım tüm sitelerde yapılan Ligin Altın 11'i kadrolarına en doğru yaklaşımlardan biri bu oyuncunun esin kaynakları olsa gerek.

Şampiyon olup Barcelona'yı İnönü'ye getirmek


Bursaspor stadı yetişmezse Bursa maçlarını İnönü'de oynamak için başvurcakmış. Tabi Bursa ve Beşiktaş arasındaki husumetin giderilmesi açısından önemli bir adım ama şampiyon oldukları maçın ertesinde heyecandan saçmalıyor olabilirim diyen Sercan şuna benzer şeyler söylemişti;

"Şampiyon olduk, seneye Real Madrid'i Barcelona'yı Bursa getireceğiz.Taraftarımıza onları izleteceğiz."

Ee oldu mu şimdi! Umarım stad yetişir de İstanbul dışındaki güzellikleri de gösterme şansını yakalarız.

Geleceği Sen Yaz

Yahu bu adamlar bu işi iyi yapıyorlar hakikaten..e para da olunca kaliteli şeyler çıkıyor ortaya..

Write The Future from Nalden on Vimeo.

20 Mayıs 2010 Perşembe

Lets Kick Hıncal out of Football #2


10 Kasım 2009 tarihli yazıda yazarımız Marat bu adı yorumcu olarak geçen kişi hakkında ki görüşlerini bildirmişti. Aslında sitemizde adı geçmesi dahi onu yüceltmek olduğunu düşünsem de internette gezen bu video sonrası takribi 3 saatlik bekleyişin ardından duramadım bir iki kelamla videoyu paylaşayım istedim.

Yahu Hıncal, benden yaşça büyüksün. Hatta babam yaşındasın. Evet belki kültürlüsün de, çok kitap okumuşsun, gezmişsin görmüşsün, yaşamışsın. Ama bunlarla yorumcu olunmuyor ki. Üzgünüm ama bunlarla taraftar da olunmuyor.

Sen nasıl bir taraftarsın!! Tuttuğun takım her sene şampiyon mu olmalı da şampiyon olamayınca takımından UTANIYORSUN!!! Bunu bir de gazeteci/yorumcu kimliğin arkasına sığınıp, ulusal kanalda bas bas bağıra bağıra söylüyorsun. Hiç mi İspanya,İtalya gibi üst düzey ligleri izlemiyorsun, takip etmiyorsun Hıncal? Dünyanın en iyi futbolcuları listelerinin hepsinde 2.sırada ki C.Ronaldo çıkıp, Barcelona'nın ŞL'den elenmesini istediklerini söylemesi, Lazio gibi köklü bir kulübün taraftarının Inter'den yenilen golleri alkışlaması, tasvip edilsin yahut edilmesin yaşanmıyor mu bunlar? Galatasaray taraftarı ezeli rakibinin şampiyon olamamasına sevinmesi bunların yanında ne kadar masum kalıyor farkedebilirdin o zaman.

Galatasaray'ın başında ki hoca Rijkaard, hoca değildir evet. O, tam donanımlı bir futbol adamıdır. Müthiş bir sistem adamıdır. Başarılarla dolu kariyeri olan bir teknik adamdır. Ona sadece hoca denecekse, o bir hoca değildir.

Spor, rekabettir tüm unsurların yanında. Ezeli rekabetlerde de bu tür sevinçler normaldir kanımca. Hatta renk katar futbola. Başlıkta ki gibi yapalım artık. Sözüm Hıncal yoluyla tüm Hıncal gibileredir. Buda biline.

17 Mayıs 2010 Pazartesi

Çilekeş Beşiktaş Taraftarı

Gündem her ne kadar Bursaspor'un şampiyonluğu olsa da, dededen Beşiktaş'lı, George Best hayranı ve Total Futbol programının isim babası Ali Ece, haber1903 için yazdığı yazı ile yine müthiş tespitler de bulundu. Önce bir okuyun isterseniz.

Mustafa Denizli'nin başarılı kariyeri arkasına sığınarak, onu bir şal gibi kullanıp, yönetim hatalarını ört pas etmeye çalışan Yıldırım Demirören ve yönetiminin ne kadar büyük yanlışlar yaptığını gözler önüne seriyor bu yazı.

Aslında herşeye baştan bakarsak olayın gerçekliğini daha iyi anlama olasılığımız artıyor. 2009 yılında Ertuğrul Sağlam'ı gönderen yönetim, "hiç bir takımı sezon ortasında almam" diyen Mustafa Denizli'yi takımın başına getirmiş, Denizli'nin kehanetleri doğru çıkmış ve çok da başarılılarmış gibi şampiyonluğu ölesiye kutlamışlardı. Sağlam'ın ikinci devrede aldığı Bursa ise ligi 6.sıra bitirdi. Ardından yönetimin izlediği transfer politikası(klişe ama en doğru örnek Tabata'ya 8milyon€ vermek), 2009-2010 sezonuna GS ve FB'nin galibiyetler serisi ile başlaması karşısında taraftarın güvendiği tek şey, Denizli ve tecrübeleri idi.

Mustafa Denizli'nin teknik direktörlüğünü övecek ya da yerecek değilim. Bu tamami ile saygısızlık olur. Ancak Ertuğrul Hoca'nın oyun zekası gerçekten de müthiş. Ligin ilk yarısında nerdeyse tamamı suyla kaplı sahada oynanan maçta yaptığı hamlelerde maçı Bursa'ya getiren Sağlam, teknik direktör oyuna nasıl müdahale edip de maçı kazanır diye soranlara müthiş bir galibiyetle cevap verdi. Samsunspor'u çalıştırırken gözüne kestirdiği Ivankov'u önce çalıştığı Kayserispor'a ardından da Bursaya getirtip, ligin en iyi kalecilerinden biri haline getirdi. FIFA tarafından kendisine verilen gelecek vaad eden teknik direktör ünvanını sonuna dek hak ediyor.

2004 yılında Teknik direktörlüğe başlayan Ertuğrul Hoca'ya nazaran 1987'de teknik direktörlüğe başlayan Denizli her ne kadar Ertuğrul Hoca zamanında Beşiktaş ile Şampiyonlar liginde Marsilya'yı ve Liverpool'u yense de gönderilmesi altında yatan neden komplo teorisi gibi gelse de genç bir teknik adamın kariyerine nazaran Denizli gibi tecrübeli bir hocanın kariyeri ile yapılan yönetimsel hataları ört pas edebilmek olsa gerek. Giderken de "15 genç oyuncuyu A Takıma kattım" diyerek gitti Sağlam.

Şuan da ise aynı Ali Ece gibi, bir çok Beşiktaş taraftarının bu genç oyunculardan ümidi malesef ki yok. Nedeni ise aslında gözümüzün önünde duruyor : "11 tane sözleşmeli yabancısı bulunan Beşiktaş borsaya Quaresma görüşmelerinin başladığını bildirdi."

Mourinho...

Bursaspor Şampi-yon


Diğer arkadaşlar fikirlerini beyan etti. Benim de iki çift lafım var elbet. Öncelikle duruma bakıldığında son haftaya lider girmesinden ötürü şampiyonluğu Fenerbahçe kaybetti demek çok yanlış olmaz.

Ama sezona bakıldığında arzusu,inancı ve oyunuyla Bursaspor bu başarıyı çok çok haketmiştir.

Türk futbolunun dününe şahit olabildiğim için kendimi şanslı hissediyorum. Tarihe tanıklık etmek.

Şampiyon olma ihtimalini arttırmak için büyük takımlara gidenler artık iki defa düşünecektir. Mustafa Sarp pişman mıdır mesela? ya da Zapo şaşkın?..

Ertuğrul Sağlam'ı geleceğe damga vuracak teknik direktörler arasında gösterenler ile kapının önüne koyanlar neler hissediyorlardır?

Soru çok ama cevap yok..Cevaba pek de gerek yok zaten..Bir süre bu durumun keyfini çıkarmakta fayda var. Bir vakit bulsak da şöyle uzunca bir sezon değerlendirmesi yapsak ne güzel olur. (yazar burada diğer arkadaşlara göz kırpıyor:)

Sondan başlayalım: Alkışın en büyüğü Bursaspor'a...

Drama Dalında Ödül : Fenerbahçe

Fotoğraf, 1970/1971 sezonunun bitiminde Güven Taner imzalı haberin fotoğrafı. O zaman ki olaylar şöyle gelişmiş :

"Sezon 1970/1971. Galatasaray 40, Fenerbahçe 39 puanla son haftaya giriyorlar ve Fenerbahçe'nin şampiyonluğu için önce Beşiktaş'ı yenip, Galatasaray'ın Ankara'da PTT'ye yenilmesi gerekiyor. TRT Radyosunda ki bağlantı sebebi ile, Galatasaray maçı dinlenemediğinden durum tam bir muamma. Mithatpaşa'da oynanan maçta Fenerbahçe, Ogün Altıparmak'ın gölüyle durumu 1-0 yaptığında Galatasaray'ın da PTT karşısında 2-0 mağlup olduğu haberi geliyor. Beşiktaş galibiyeti sonrası kutlamalara başlayan Fenerbahçeli oyuncular ve taraftarlar, TRT Radyosu'nun doğru skoru geçmesiyle tam bir şok yaşıyorlar. Çünkü Galatasaray PTT'yi 7-1 geçmiş ve 42 puanla şampiyon olmuştur."

Bugün ise 2009/2010 yılının şampiyonu Bursaspor'u tebrik ediyoruz. Ve dün gece yaşanan olaylar ile bundan 40 yıl önce yaşananlar birbirine ne kadar da benzer.

Fenerbahçe'nin şampiyonluğu Bursaspor'a daha önce kaptırması gerekiyordu. Ama onlar daha önce Trabzon'a 75/76 yılında yaptığı tarifeyi uyguladı. Drama bunlarla kalmıyor. Denizli'de son maçta şampiyonluğu kaçıran Fenerbahçe bu konuda ilki gerçekleştirmişti. Şampiyonluk yarışlarında lig tarihinde, Anadolu takımları diye tabir edilen takımlara şampiyonluğu yitiren tek takım da yine Fenerbahçe. Taraftarına bu övünç kaynağını sunan Fenerbahçe'ye sonsuz teşekkür.

"Aziz Başkan istifa ediyor" , "Anonscu Aziz Başkan'dan iyi bir dayak yemiş" , "Taraftarlar Saraçoğlu'nu ateşe verdi" , "Güiza çıldırttı" , "Taraftar:Daum'u bize verin" çıkan haber başlıklarından bazıları. Ancak her şey geçmişte kaldı artık. Dün dündür,bugün ise bugün.

Bir Galatasaray taraftarı olarak, Fenerbahçe'nin şampiyon olamaması elbette ben ve tüm Galatasaralıları memnun edecek bir sonuç. Ancak mevzu bundan daha derin. Ligimiz 5. farklı şampiyonuna sahip olurken, Bursaspor ŞL'ne katılan 4. türk takımı olma ünvanınıda kazanmış durumda.Tahmini hesaplanan geliri 22 milyon € olması ise takımı daha yukarılara taşıması için Ertuğrul Sağlam'a verilecek en güzel şey sanırım.

Ertuğrul Sağlam demişken, maç sonunda Fenerbahçe maçının sonucunu öğrendikten sonra yaşadığı sevinci görmek kendi adıma futbola olan tutkumu yaklaşık bir kaç daha artırdı. O haykırış, gülümseme ve çıldırmışcasına koşuşturması, gözlerinden akan yaşla önüne gelene sarılması müthiş görüntülerdi.

Ligler bitti artık. İspanya'da Barcelona, İtalya'da Inter, Almanya'da Bayern, İngiltere'de ise Chelsea şampiyon oldu. Artık tüm gözler o müthiş karnavalda. 11 Haziranı iple çeken yürekler, tüm gücü ile çarpmaya hazır. 2010 South Africa World Cup, hazırız artık seni bekliyoruz...

Bursaspor


Ne yazayım ki?? Her zaman beğendiğim hocadır Ertuğrul Sağlam.. Tebrik ediyorum şampiyonluklarını.. Ne yalan söyleyim, bu akşam maçları izleme şansım olmadı, kim yendi, kim çarpıştı, kim sattı ya da kim direndi bilemiyorum ama söyleyebileceğim tek şey "Bursasporu tebrik ediyorum"...

15 Mayıs 2010 Cumartesi

GS nin Baykal'ı



CHP için Deniz Baykal neyse Gs için Fatih Terim odur. Kalitesi değil önemli olan. Önemli olan içine girilen kısır döngü. Adnan Polat defalarca Rijkaard ile devam edeceğini açıklamasına rağmen dün ve bugün medyada Fatih Terim geri dönüyor yollu haberler yapıldı. Klasik "balon haber"den ötürü gitmez umarım. Geri gelirse sevgimi değil ama taraftarlığımı gözden geçiririm. O kadar net.

14 Mayıs 2010 Cuma

Hiddink'in İlk Kadrosu

Milli takımımız DK 2010'da olmadığı için, madem bu yaz milli takımlarla geçecek bizde bir atraksiyon yapalım, hem bir de dünyaca ünlü hoca getirdik, sansasyonumuz düşmesin mantığı güdülerek hazırlandığına inandığım 19-31 Mayıs'ta ABD kampı için Hiddink(kanımca bir çoğu Oğuz Çetin tarafından) kadroyu açıklamış. Kadroda şu güzellik var. Hep derler ya, vefasızlık yapılıyor diye. İşte bunu önlemek amacı ile Okan ile Emre'ye jübile fırsatı verilmiş. Gönül isterdi ki, DK'da yapsalardı keşke jübilelerini ama, o zamanda bazı eyyamcılar tarafından banko kupanın favorisi olup da kupayı bu iki isim tarafından alınamadığımız düşünceleri kol gezerdi. Böylesi daha iyi olmuş düşününce.

"Terim Kadrosu" denilen kadrodan farklılıklar var kadroda. Recep Onur Kıvrak gibi, Sezer Öztürk gibi isimler var kadroda. Ancak tabiki, temel kadro yerinde duruyor. Hani deniliyor ya "çekirdek kadro" diye.

Fakat şu konuya da değinmeden geçemeyeceğim. Bu Altıntop kardeşlerden ben hiç bir zaman haz alamadım. Hadi Hamit bir nebze. Ama Halil'in milli takıma çağrılmasına hep karşıydım, hala da karşıyım. Keza Hamit'de öyle ama bu kadroya alınmasına şaşırmazdım. Çünkü Bayern'le şampiyon oldu ligde ve ŞL'de de final oynayacak. Oyunu da önceleri izlediğim Hamit'den iyiydi. Louis baba ona da bir şeyler katmış belli ki.

Bir parantez de Sinan Bolat'a açalım. Maç sonu kafa golüyle tanıttı kendini tüm dünyaya. Rüştü paradoksunu kıran Volkan'dı, Volkan paradoksunu da kıran Sinan olabilir. Kötü bir sezonda geçirmedi. 21 yaşında ve kanımca gelecek vaad ediyor.

Çok ufak bir kaç cümle de ligin yeni takımı Bucaspor'un en çok gol atan oyuncusu Mehmet Batdal için. 24 yaşında ki genç yıldız, kadroya çağırılması muhtemel isimlerdendi. Ancak teknik ekip bunu olumlu değerlendirmedi sanırım. Neyse yaşı genç ve Sinan gibi geleceği parlak bir oyuncu. Elbet girecektir birgün.

Bu kadar konuştuk kadroyu yazmamışım.Buyrun buradan bakın.

Hiddink, büyük hocadır. Eyyamcılar ise ülkemizde popülerdir. Rijkaard hoca değildir onlar için, Del Bosque mi? O adam değil bırak hocalığı. Hiddink?? Ona daha kulp takan olmadı ama olur, olacaktır. Bu bir çark. Araya sopayı sokamadık. Gözümü kapatıyorum hepsine, kulağımıda. Ancak ağzım sonuna dek açık...

Evde Kalanlar

Dün yazdığım DK Kadroları FIFA Resmi Belge yazısında artık kadroların resmileştiğinden bahsetmiştik. Kadroya çağırılan çağırılmayan bir çok isim tartışılıyor. Bizde Pascal'la bu çağırılmayanlardan bir ilk 11 oluşturalım dedik. Resimde gördüğünüz kadroda işte bu kadro. Atladığımız oyuncu elbet vardır ama var mı atlanılan major bir oyuncu sizce?


13 Mayıs 2010 Perşembe

DK Kadroları Fifa Resmi Belge

Bir çok spor sitesinde, forumlarında, 2010 DK kadroları ile ilgili haberler var. Fifa'ya ulaştırılan listeler doğrultusunda Fifa'nın yayınladığı resmi kadrolar sanırım bu konu için en doğru kaynak. Buradan okuyabilirsiniz.

12 Mayıs 2010 Çarşamba

Bizimkiler

Dünya Kupası heyecanı iyiden iyiye sardı artık bizi. Bu hafta sonu da geçtikten sonra artık şampiyonlar belli olacak ve tüm gözler Güney Afrika'ya dönmüş olacak. Kadrolarda açıklandı. Malum milli takımımız Dünya Kupası'n da boy gösteremiyor 2010 yılında. Umutlarımız 2012'lere kalmışken, Dünya Kupası'nda bizden birileri var. Gurbetçi ve Süper Lig oyuncularından derlediğim DK 2010 Bizimkiler listesi :

Meksika
*Giovanni Dos Santos - Galatasaray

Almanya
*Serdar Taşçı - Stuttgart
*Mesut Özil - Werder Bremen

İspanya
*Dani Guiza - Fenerbahçe

Uruguay
*Diego Lugano - Fenerbahçe

Avustralya
*Lucas Neill - Galatasaray
*Mile Jedinak - Antalyaspor
*Harry Kewell - Galatasaray

Fil Dişi Sahilleri
*Abdelkader Keita - Galatasaray

İsviçre
*Gökhan İnler - Udinese
*Eren Derdiyok - Bayer Leverkusen
*Hakan Yakın - FC Luzern

Brezilya
*Elano - Galatasaray

Şili
*Rogrigo Tello - Beşiktaş

Slovakya
*Filip Holosko - Beşiktaş
*Robert Vittek - Ankaragücü
*Marek Sapara - Ankaragücü

Kamerun
*Geremi Nijtap - Ankaragücü
*Rigobert Song - Trabzonspor
*Hamidou Souleymanou - Kayserispor

11 Mayıs 2010 Salı

Yarı Açık Kapı...

Son 4 takım için resim çok manidar. Onlara Süper Lig'in kapıları yarı aralanmış durumda. Son bir nefes, son mücadeleler, son arzularla akıtılan terler ve son kazanma hırsı fazla olan takım kapıyı sonuna dek aralayacak.

Karabükspor ve Bucaspor'a merhaba dedi bile açılan kapılar. Aldı onları içeriye tıpkı, Diyarbakır, Denizli, Ankaraspor'u çıkardığı gibi. Son bir bilet diye bağırıyor dışarıda bekleyenlere içeriden bir ses. 4 can atıyor dışarıda. 4'ünün de yüreği çarpıyor bilet için. Ama içerde ki ses, "bu bileti almak kolay değil. Siz bu son bilet için seçilmiş 4 cansınız, ama bu bilet için önce yarışmalısınız" diyor ve kimin kimlerle yarışacağı, ne zaman yarışacağı açıklanıyor:

17 Mayıs Pazartesi Saat: 20:00

Karşıyaka - Altay (Olimpiyat Stadı)
Adanaspor - Konyaspor (Ali Sami Yen Stadı)

20 Mayıs Perşembe Saat: 20:00

Karşıyaka - Konyaspor (Ali Sami Yen Stadı)
Altay - Adanaspor (Olimpiyat Stadı)

23 Mayıs pazar Saat: 20:00

Karşıyaka - Adanaspor(Ali Sami Yen Stadı)
Konyaspor - Altay(Olimpiyat Stadı)

Artık bu 4 can için, biletin sahibi olmak, canına can katmak demek. Yorgunlar. Bitap düşmüşler belki ama savaşmaya hazırlanıyorlar. 4 canın 2'si de bizden olunca bize de bunu anlatmak düşüyor.

Tarih tekerrür eder mi??


2006-2007 sezonu... Beşiktaş ile Fenerbahçe kıyasıya bir yarışa tutuşmuşlar, ligin bitimine 4 hafta kala İnönü Stadında karşılaşıyorlar. Bence Tuncay Şanlının şu an hala İngilterede olmasının en büyük etkenlerinden olan akıl dolu aşırtma pasıyla Kezman topla buluşup golü yapıyor ve maçı da Fener 1-0 kazanıyor. Maçtan sonra Tümer in sevinç gösterileri kazınıyor Beşiktaşlıların aklına sadece... Maçtan önce Beşiktaş 57, Fenerbahçe 60 puanda.. Böylelikle puan farkı da 6 oluyor. Ancak Fenerbahçenin önünde önce Trabzonspor, ardından Galatasaray maçları var.. Puan kaybı çok normal gözüküyor Fenerbahçe için, son 3 haftaya girerken.. Ancak böyle olmuyordu.

Bir sonraki hafta, Beşiktaş Bursa deplasmanında, Fenerbahçe de Trabzonsporla şu an hatırlayamadığım bir sebepten İzmirde karşılaşıyorlar.. Tıpkı bu sezonun son haftası olacağı gibi.. Trabzonspor önde götürüyordu maçı ancak Beşiktaş bir hafta öncesinde İnönüde öylesine bırakmış ki ruhunu, bırak top oynamayı, izin verseler Fenere bi tebrik kartı yollayıp, evlerine gidip yatacaklar.. Sonuçta Bursaspor, "tekbir" getiren taraftarıyla Beşiktaşı 3-0 yeniyor, Deivid de şampiyonluğu getiren golü atıyor, Fenerbahçe ile de Trabzonspor 2-2 berabere kalıyordu.. Şimdi köprünün altından tabi ki çok sular aktı....

Şampiyonluğa koşan takımlardan birisi yine Fenerbahçe, ancak diğeri bu kez Bursaspor.. Ligin son haftası, Bursa Beşiktaşı ağırlayacakken, Fenerbahçe de Trabzonu ağırlayacak tıpkı 2007 de 31. haftada olduğu gibi.. Eğer yine skorlar 3 sene önceki gibi olursa bu kez Bursaspor şampiyon olacak.. Fenerbahçe kazandığı takdirde zaten şampiyon.. Trabzon kazanır, Beşiktaş da 3.lük aşkıyla Fenerbahçeyi yine şampiyon yapabilir.. Ama işte eğer bu son senaryo gerçekleşirse üç yıl önce Tekbir! getirenler, kurbanlarını bu kez kesmeye çabalayabilirler.. Göreceğiz...

10 Mayıs 2010 Pazartesi

Arjantin'in Hagi'si

9 Mayıs 2010 Pazar

Biz İzmirliyiz...

Fotoğrafa bakıp da aldanmayın. Öyle siyasi içerikli bir yazı yazma derdinde değilim. Ama biz İzmirliyiz. Biz "gavur"uz. Biz medeniyiz. Biz yeri geldiğinde tepkimizi koymayı biliriz. Biz konuşmuyorsak, bir şeyleri bilmediğimizden değil, efendiliğimizi koruduğumuzdandır. Biz İzmirliyiz. Biz kordonda kızlı erkekli oturup gece yarılarına kadar içki içerek, muhabbet edecek ve kolay kolay kavga çıkarmayacak kadar fark yaratmış bir şehiriz. Ki açık alanda, çimlere oturarak, polis korteji eşliğinde içki içilebilecek ülkemizde ki tek kamuya açık alanda yine meşhur Kordon'umuzdur. Bugün bizim için önemli bir gün, bu gün bizim için özel bir gün.

7 yıl oldu. Tam 7 yıldır, Türkiye'nin en büyük 3. ili olan İzmir'in bir tane bile takımı bulunmuyordu Süper lig'de. İşte bugün bu zinciri kırdık. İyisi ile kötüsü ile bunu başaran Bucaspor'a yürekten bir teşekkür.

Turkcell Süper Lig tarihinde mücadele edecek 6. İzmir takımı Bucaspor (Altay,Göztepe,Karşıyaka,Altınordu, İzmirspor). Bir sezon evvel TFF 2.lig'den Bank Asya'ya, Bank Asya'dan da Süper Lig'e, fire vermeksizin çıkan 4. takım(Erciyes, Kasımpaşa, Gençlerbirliği OFTAŞ).

2010-2011 sezonunda Bucaspor'a Turkcell Süper Lig'de başarılar diliyor ve bu başarının daim olmasını temenni ediyorum...

Birazcık da özeleştiri yapmak gerek.

İzmir takımlarından Altay ve Karşıyaka'da play-off lara kaldı ve süper lig mücadelesine devam ediyorlar. Gönlümüzden geçen buradan da bir süper lig takımı çıkarıp, 2 takımla bu mücadele içinde varolabilmek tabiki de. Ama bunu kaldırabilecek altyapı malesef ki şehrimizde mevcut değil!. Atatürk stadı, o eski görüntüsünden fazlaca uzakta. Bırakın futbol oynamayı, uzaktan baktığınızda binanın yorgunluğu açıkça belli oluyor. Alsancak stadı ise Atatürk'e nazaran daha iyi belki ama kapasitesi Bank Asya'ya bile az geliyordu. Bu nedenle Süper lige asla yetmez. Geriye kalan Buca Stadı ve Cemil Şeboy Tesisleri. Buca Stadı zaten kullanmaz durumda ki kullanılmıyor da zaten. Bu dörtlü arasında bir tek 1998 yılında yapılan Cemil Şeboy tesisleri en iyi durumda. Fakat onunda Süper lig'e yetmeyeceği aşikar. Peki bu stadlarla süper lig de nasıl İzmir'e yaraşır kaliteyi göstereceğiz?

Gazete de bir kaç hafta evvel, Buca'nın süper lige çıkması durumunda, mini bir Şükrü Saraçoğlu yapacağı haberlerini okumuştum. Süper Lig geldiğine göre, stadda gelir umarım. Yoksa durum pek de iç açıcı görünmüyor.

Birde Pascal'la kombine bilet planımız vardı. Her ne kadar gönlümüzden geçen takım Karşıyaka olsada, Karşıyaka play-off larda çıkamazsa Bucaspor kombineleri bizi bekliyor olacak. Kendi şehrimizde Süper Lig heyecanını tatmak ayrı bir lezzet. Yazın Dünya Kupası, yaz sonrası ise Süper Lig. Güzel bir 2010 sonu ve 2011 başlangıcı böyle olsa gerek.

7 Mayıs 2010 Cuma

Yorumsuzzz....


Milliyet teki habere göre bu görüntü sonrası, Barcalı taraftarların Facebook ta "Zlatan ve Pique nin fotoğraflarını gördükten sonra yıkılanlar" diye bir grup kurduğu da söyleniyor.

Castrol EDGE Oyuncusu

Dünyaca ünlü Castrol firması, futbol üzerine araştırmalarına ve geliştirmelerine devam ediyor. Tüm dünyada ki futbolcuların istatistiklerini titizlikler inceleyerek oluşturulan en iyi futbolcu sıralamasından sonra, şimdide en başarılı 10 futbolcunun en iyi özelliklerini bir araya getirerek balmumu ve karbon fiberden yapılan heykel basına Sven Goran Eriksson tarafından tanıtıldı.

2.01 metre boyunda ki oyuncu, boyunu Peter Crouch'dan(geçen sezon 241 kafa topu mücadelesini kazanan) almış örneğin. Son iki sezonda sol ayağı ile 28 gol atan Messi, şahin gözlü olarak tanımlanan ve son iki sezonda 209 gol fırsatı yaratan Xavi ve en iyi futbolcu sıralamasında Messi'nin ardından ikinci sırada gösterilen Cristiano Ronaldo, oyuncunun esin kaynaklarından birkaçı.

6 aydan fazla bir zamanda tamamlanan heykel, gerçek hayatta eşi benzeri bulunmaz bir oyuncu profilinde. Bu kadar özellikli bir oyuncu görebilecek miyiz acaba ömrü hayatımızda?

6 Mayıs 2010 Perşembe

Fazlası Da Var...


Malum efendim, dün oynanan Ziraat Türkiye Kupası finalinde 3-1 galip gelen ve 27 yıllık hasreti 28 yıl yapan Trabzonspor kazandı. Fenerbahçe'nin bu kronik kupa hasreti yine kendi gösterdi ve 29. yıla ümitler taşındı. Finalden sonra aklıma acaba, gıpta ile baktığımız liglerin, kupa mücadelelerinde de takımların, bu tür kupa hasretliği çektiği dönemler var mı diye merak ettim. 4 major ligde ki, 5 major(kendimce) takımın (bu sene final oynayan yada oynayacakların) kupa tarihlerine baktım ortaya şöyle bir tablo çıktı.

1-Fa Cup:
Arsenal - 14 yıl (1979-1993)
Chelsea - 27 yıl (1970-1997)
Liverpool - 12 yıl (1974-1986)
Man Utd. - 35 yıl (1948-1983)
Portsmouth - 71 (1939-2010)(tarihinde 2. kez kupa finali oynayacak.)

2-Coppa Italia:
Fiorentina - 26 yıl (1975-2001)
Roma - 11 yıl (1969-1980)
Inter - 27 yıl (1978-2005)
Milan - 26 yıl (1977-2003)
Lazio - 40 yıl (1958-1998)

3-Copa del Rey:
Real Madrid - 18 yıl (1993-2011)
Athletico Bilboa - 26 yıl (1984-2010)
Valencia - 19 yıl (1967-1979)
Sevilla - 59 yıl (1948-2007)
Barcelona - 7 yıl (1990-1997)

4-DFB-Pokal:
Bayern Münih - 12 yıl (1986-1998)
Schalke 04 - 29 yıl (1972-2001)
Werder Bremen - 30 yıl (1961-1991)
Bayer Leverkusen - 17 yıl (1993-2010)(tarihlerinde 1 defa kupaya uzanabilmişler)
Dortmund - 21 yıl (1989-2010)

Tabiki şunu göz önünden ayırmamak lazım. Listede ki bir çok takım uzun süre alamamalarından sonra kupaya uzanabilmişler. Yahut uzanacaklardır. Aynen Fenerbahçe'nin de uzanacağı gibi. Kim bilir belki benim çocuğumda buna benzer bir yazıyı yıllar sonra Galatasaray yahut Beşiktaş'dan esinlenip yazabilir.

Not:Takım seçimleri tamamen kişiseldir. Kupa mücadelelerinde 2. liglerden de mutlu sona ulaşan bir çok takım olduğunu göz önünde bulundurulmalıdır.

5 Mayıs 2010 Çarşamba

Kaç yıl geçti aradan ayrı ayrı??

ve kupa Trabzonsporun...

İlk Siyasi Futbol Takımı...

MHP'nin gençleri sokak kavgaları , her türlü kötülük ve müsibetten(!) uzak tutmak adına kurduğu spor kulübü. Detaylı bilgi.

Kaynak:Milliyet.

4 Mayıs 2010 Salı

Ziraat happens...




Neredeyse 30 yıl olacak Fenerbahçe Türkiye Kupasını alamayalı... Trabzonspor 2003-2004 sezonunda almıştı kupayı en son... Aslında yine aradan geçen 5 sezon var Trabzon cephesinde de.. Ve ilginçtir ki, bu geçen 5 sezon içinde Trabzonsporun oynadığı final dahi yok.. Oysa ki Fenerbahçe, bu sezonlarda 3 kez final oynamış, ancak kaybetmişti.. 2001 sezonununda da oynadığı finalde Gençlerbirliğine kaptırmıştı kupayı.. Peki nedir bu işin altındaki sebepler? Neden böyle bir başarıyı bir türlü gösteremedi Fenerbahçe? Kötü hazırlık mı, isteksizlik mi? Bunu bilemiyorum ancak, şu bir gerçek ki, final niteliğindeki maçları ruhen oynayamıyor Fenerbahçe.. Ya da şansına, rakipleri başarıya daha aç olarak denk geliyorlar karşılarına.. Öte yandan Trabzon şehri de bu kupayı bekliyor. Ligde aradığını bir türlü bulamadılar ve Şenol Güneş de dahil, herkes yarınki finale kenetlendi.. Yani her şeyini yarınki finale göre endeksledi belki de hem yönetim, hem kadro hem de Trabzonlular.. Sonuç olarak, bu kupaya tüm yüreğini koyabilecek, başarıya daha aç görünen bir takım var yine Fenerbahçenin karşısında.. Evet, Fenerbahçe de istiyor kupayı ve artık istemeliler de ancak akıllarından hafta sonu oynayacakları Ankaragücü maçını nasıl atabilecekler? Ya da yarın yenecekleri ve kupayı elinden alacakları bir Trabzon, son hafta Fenerbahçenin elinden de çok fazla şey alabilir ve bunu bir diğer Anadolu kulübüne verebilir.. Maçın gündüz oynanacak olması da sonucu çok fazla etkileyecektir. Ve tabi Urfa sıcağında.. Son 10 yılda 4 er kez finalle en çok final oynayan iki takım Gençlerbirliği ve Fenerbahçe. Gençlerbirliği bunların birinde kazanabilmiş, o da enteresandır ki, Fenerbahçeyi geçmişler.. Bakalım yarın kim kimi geçecek?

Trabzonspor için sezon kapanışı ya da son bir maç daha intikam amacıyla; Fenerbahçe içinse bunlardan çok daha fazlası.. Aslında genel anlamda bu böyle.. Hayatımız boyunca o kadar çok şey için savaşıyoruz, gecikiyoruz, erteliyoruz ya da tam kararımızı verdik derken, bir de bakıyoruz final maçı gelmiş çatmış.. Demek istediğim bir çok şey aslında planlı, programlı yapılamıyor.. Çünkü hep bir yerlerde gözden kaçanlar oluyor ömrümüzde.. İşte bu yüzden de, çıkıp en azından bu final maçını onurumuzla oynamalıyız diyorum ve kendi zihinsel yansımalarımı daha da uzatmayıp, Fenerbahçe ve Trabzonspor a başarılar diliyorum..

P.S. Kendime başarı dilemiyorum çünkü "everything is something happened.. F.Terim"

3 Mayıs 2010 Pazartesi

Son Nefesler...

Yaz geliyor artık iyiden iyiye. İzmir'de şort giymeye başladık bile. Diğer illere duyurulur. Vitrinleri yavaş yavaş süsleyen Dünya Kupası eşyaları ile liglerin bitişlerini hatırlatan çekişmelere bir göz atalım dedim. 5 major ligi ele almak istedim. Süper ligimiz, la liga, bundesliga, premier lig ve serie A.

1.Turkcell Süper Lig:

Ligde son haftalar yaklaştıkça düşme hattı kesinleşti artık. Bitime 2 hafta kala oynanan maçlardan sonra Denizli'den sonra Diyarbakır'da düşmeyi garantiledi. Zirvede ise süren kapışma da, şampiyonluğa en yakın 2 takımdan Fenerbahçe 70, Bursaspor ise 69 puanda ve ligde ki 5.farklı şampiyon olabilmek adına Fenerbahçe'nin ensesinde. Ancak son 6 maçında 18 puan toplamış Fenerbahçe'yi aldıkları 11 puanla yakalamaları daha da zorlaşmış duruyor.

2.La Liga:

La liga'da bitime 3 hafta kala ezeli rakipler yine zirve yarışında nefes kesmeye devam ediyor. 90 puanla zirvede yer alan Barcelona son 6 haftada 16 puan kazanarak zirveyi elden bırakmıyor. 89 puanla Barca'yı takibi sürdüren Madrid cephesi ise 6 haftada 15 puan toplayarak, ensesine ensesine doğru üflüyor Barca'nın. Zirveyi bu sene çok daha fazla istiyorlar. Düşme hattında ise puanlar birbirine çok yakın açıkcası. 15.sırada ki Zaragoza'nın 37, 16. sırada ki Santander'in 36, 17. Malaga ve 18. Tenerife ise 35 puandalar. Ancak bu yarışta 18. Tenerife son 6 haftada aldığı 10 puanla düşmemek adına son nefesini iyi kullanan tek takım görüntüsü çiziyor. Zaragoza 8, Santander 5, Malaga ise 4 puan toplayarak tehlike çanlarını 1 seviye daha üste taşımış durumdalar.

3.Premier Lig:

Premier Lig'de ise Man Utd, Liverpool'un "En fazla şampiyon olan" rekorunu kırmak adına verdiği mücadele de 9 hafta kala 82 puanla 2.sırada. Birinci Chelsea 83 puanda ve ensesinde Man Utd'in nefesini hissetmesine rağmen son 6 maçta 15 puan toplayarak şampiyonluğa giden yolda emin adımlarla yürüyor.(Her ne kadar Liverpool galibiyeti için, liverpool ünvan kaybına tahammül etmemek adına yenildi şaibeleri çıksada) Man Utd ise son 6 maçta 13 puan toplayarak zirveden oldu. Bakalım tekrar elde edebilecekler mi kısıtlı zamanda? Düşme hattında zaten garantilemiş Portsmouth'dan sonra Burnley ve Hull City'de düşmeyi garantileyen takımlar. 4. Tottenham(67) ile 5. Man City(66) arasında ki ŞL katılma savaşında City son 6 haftada topladığı 13 puanla ŞL'ni iyice zorluyor ve Tottenham'ın hata yapmasını bekliyor. Bir yandan da 6.Aston Villa(64)'ya elinde ki AL'ni kaptırmamaya çalışıyor. Villa'nın 6 haftada aldığı 11 puan, avrupa arenasında olmak için malesef ki yeterli gözükmüyor.

4.Bundes Liga:

Bundesliga'da ise ŞL finalisti, arap atı Bayern 3 kulvarda da başarıya doğru ilerliyor.(Kupa,ligi, ŞL) Bu hafta sonu son maçını oynayacak olan, 67 puanda ki lideri, 64 puanla izleyen Schalke 04'ün, liderlik adına son 6 haftada 11 puan almış Bayern'i aldığı 9 puanla yakalaması zor görünüyor. Düşme potasında ki takımlarda Freiburg 6 haftada aldığı 9 puanla şuanda 17. sırada ve düşme hattının içinde olan Bochum'la puan farkını 4'e yükselterek daha rahat durumda. Ancak Nürnberg adına işler iyi gitmiyor. Bochum'la aynı puanda olmaları sıkıntılı görünüyor onlar için. Hannover 96 ise 6 haftada 7 puan alıp 2 puan fark açtı. Görünen o ki Nürnberg-Bochum ikilisinden biri Hertha'ya eşlik edecek. Bundesliga'da ŞL savaşı Leverkusen(58) ile Bremen(60) arasında. Ancak hızlı giden atın diye başlayan söze uygun bulgumuz Leverkusen 6 haftada aldığı 5 puanla, 15 puan almış Bremen'den bu fırsatı alması zor. 54 puan 6. sırada bulunan Schalke 6 haftada 16 puan alarak, 5.sırada 57 puanda ki Dortmund'dan AL'ni kapmak için elinden geleni yapıyor.

5.Serie A:

Seria A'da Kupa'da 5 Mayıs'da karşılaşacak Inter-Roma sadece kupa için değil, lig şampiyonluğu içinde savaşıyorlar. Bitime 2 hafta kala, 76 puanda ki Inter'i, son 6 haftada 15 puan alarak 74 puana ulaşan Roma yakından takipde. AL hakkı olan Palermo(61), 63 puanda ki Sampdoria ile ŞL için mücadelede olmasına karşın 6 haftada 15 puan toplayan rakiplerine aldıkları 13 puanla kalan maçlarda nasıl kafa tutacaklarını göreceğiz. Ligde 27 kez mutlu sona ulaşan en başarılı takımlardan sayılan Juve ise şikeden beri toparlanabilmiş değil. 55 puandalar ve 56 puanda ki Napoli'nin elinden AL vizesini almak istiyorlar. Düşme hattında Atlanta, Siena ve Livorno düştü.

5 major ligde son durum böyle. Çekişmeler, mücadeleler hat safhada ve hepsi de Dünya Kupası'na şampiyon ünvanı ile gitmek istiyorlar. Lig bitimi neler der bilinmez. Ama son bir nefes kalan herşey. Sonra büyük bir festival: Dünya Kupası....
P.S. ŞL=Şampiyonlar Ligi , AL= UEFA Avrupa Ligi


2 Mayıs 2010 Pazar

Bank Asyaya, Bank Asyaya, Yeşil Siyah


ve Akhisar Bank Asya 1. Ligde...

1 Mayıs 2010 Cumartesi

Zıpla Zıpla Zıplamayan Faşisttir





Karabüksporlu futbolcuları göremedim ama Çarşı beklendiği gibi 1 Mayıs'a renk kattı.

Şampiyon Küme Düşüyor...

Futbolun içinde yerli yersiz sertlikler var. Malesef küfürde var. Haksızlıklar da var, centilmenlikler de var. Ligimizde bu hafta maçlarını saymazsak 2 hafta sonra şampiyon belli olacak. Evet şampiyonluk kızışmanın da ötesinde belki. Herkes kendi çıkarları adına basına demeçlerde veriyor. Kendi içlerinde de bazı planlar yapıyor da olabilirler. Ama sadece kalan 2 haftacık!...

Şampiyon olan takım uzun bir maratonun sonunda mutlu sona ulaşacak. Malum bu sezonda Diyarbakır'a başta olmak üzere centilmenlik dışı olaylar yaşandı. Sahalar kapatıldı,seyircisiz oynama cezaları aldı ekiplerimiz. Tabi tüm bunlarında hesabının yapılıp en centilmenin yada diğer bir değişle en centilmen olmayanın hesabı 26 Ocak 2009'da tanıtılan Turkcell Fair-Play Ligi'nde tutulan istatistikler sonucu oluşuyor.

Bu hafta hala oynanmakta olduğu için 31. hafta sonuçları ise şu şekilde:


1-Gençlerbirliği(57)
2-Bursaspor(67)
3-Gaziantepspor(71)
4-Kasımpaşa (88)
5-Galatasaray (89)
6-Antalyaspor (91)
7-Denizlispor (91)
8-Trabzonspor (95)
9-Manisaspor (97)
10-Sivasspor (121)
11-İ.B.B (125)
12-Kayserispor (130)
13-Beşiktaş (132)
14-Eskişehirspor (151)
15-Fenerbahçe (175)
16-Ankaragücü (339)
17-Diyarbakırspor (580)

Ligde sıralama her sarı karta 1, her kırmızıya 3 ve saha kapatma,seyircisiz oynama, hak mahrumiyetlerine de 5'er puan verilerek oluşturuluyor. Lig bitiminde ise toplam 1 milyon dolarlık ödül, birinciye 500bin, ikinciye 300bin, üçüncüye ise 200bin şeklinde paylaştırılıyor. 2008-2009 sezonunda bu ödülleri, ligde birinci olan Gaziantepspor, ikinci Trabzonspor ve üçüncü Denizlispor paylaşan takımlar oldular.

31. hafta itibari ile ligimizin lideri Fenerbahçe'nin 175 puanla ligden düşme potasında oluşu da pek hoş bir durum değil açıkcası. Acaba bu şekilde gelecek şampiyonluk ne kadar iç sindirici olacak? Diğer bir deyiş ise, Bursa bu yüzden mi gönüllerin şampiyonu acaba?

Not: Ligden düşürülen Ankaraspor fair-play ligine dahil edilmemiştir.