trabzonspor etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
trabzonspor etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Mayıs 2011 Pazartesi

Şampiyonluk Yorumu

Ligin 33. haftası geride kalmış, Fenerbahçe ile Trabzonspor şampiyonluğu son haftaya bırakmışken, olayların dışında bırakılmış bir Galatasaraylı'nın gözünden dillendirelim yaşananları.

Hangisi daha çok yaralar beni karar veremedim. Ezeli rakibin bağıra bağıra, 6 gollü galibiyetlerle şampiyonluğa gitmesi mi, yoksa lig tarihi boyunca sürekli kıyas edilen 4 takım içinden en geride kalanın renklerine vurulduğun takım olması mı? Serde yenilginin kabullenemeyişi var ya bir kere kabullenmek zor oluyor, aynı bu çıkmazda karar verebilmek gibi!

Casillas, hafta arası Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu için verdiği demeçte, Real Madrid'in olmadığı bir finalde tuttuğu bir takım olmayacağını, hak edenin kupaya uzanmasını dilediğini söyledi. Dilim varmıyor söylemeye, Galatasaray'ın olmadığı bir şampiyonluk yarışında, adaylar için yorum yapmaya gitmiyor kelimeler. Onlar bile küskün, bir araya gelip de kuramıyorlar anlamlı bir cümle. O denli yaralı gönül, o denli kırgın, kızgın ve üzgün.

Velhasıl, tarafsızca izlemedeyiz şampiyonluğu. Yüreğimizin tam ortasında, dinmek bilmeyen kanamasıyla acı veren yaramızla, vefasız yaşların ansızın akma korkusuyla göz ucuyla da olsa izlemedeyiz. Dil varmıyor söylemeye, eller gitmiyor klavyede tuşlara ama "Hak eden kazansın".

2 Ekim 2010 Cumartesi

Who Is The Weakest Ring?

Tarih: 03.10.2010
Saat:19:00
Stad: Trabzonspor Avni Aker Stadı

%100 Değişim yazısında verdiğim Türkiye'den örneklerde Trabzonspor ve Beşiktaş'ı kullanmıştım. Çünkü iki takımada gelenler, özellikle de teknik adamlar, takım kimyasını değiştirmiş -geçen sezon sonu TS'de bu değişimi daha iyi görmüştük- ve hem göze hoş gelen bir oyun sergilemeye hemde başarılı sonuçlar almayı sağlamıştı. Şimdi ligin 7. haftasında bu ikili sahaya çıkıyor. Maç hakkında siz değerli okurlarımızın görüşleri için bir anket oluşturduk. Birde bu yazıyı yazıyorum, şıklarla işim olmaz bana kelimeler lazım diyenler için. İngiliz formatlı bir yarışmanın ismi ile soralım: "Who is the weakest ring?"

11 Mayıs 2010 Salı

Tarih tekerrür eder mi??


2006-2007 sezonu... Beşiktaş ile Fenerbahçe kıyasıya bir yarışa tutuşmuşlar, ligin bitimine 4 hafta kala İnönü Stadında karşılaşıyorlar. Bence Tuncay Şanlının şu an hala İngilterede olmasının en büyük etkenlerinden olan akıl dolu aşırtma pasıyla Kezman topla buluşup golü yapıyor ve maçı da Fener 1-0 kazanıyor. Maçtan sonra Tümer in sevinç gösterileri kazınıyor Beşiktaşlıların aklına sadece... Maçtan önce Beşiktaş 57, Fenerbahçe 60 puanda.. Böylelikle puan farkı da 6 oluyor. Ancak Fenerbahçenin önünde önce Trabzonspor, ardından Galatasaray maçları var.. Puan kaybı çok normal gözüküyor Fenerbahçe için, son 3 haftaya girerken.. Ancak böyle olmuyordu.

Bir sonraki hafta, Beşiktaş Bursa deplasmanında, Fenerbahçe de Trabzonsporla şu an hatırlayamadığım bir sebepten İzmirde karşılaşıyorlar.. Tıpkı bu sezonun son haftası olacağı gibi.. Trabzonspor önde götürüyordu maçı ancak Beşiktaş bir hafta öncesinde İnönüde öylesine bırakmış ki ruhunu, bırak top oynamayı, izin verseler Fenere bi tebrik kartı yollayıp, evlerine gidip yatacaklar.. Sonuçta Bursaspor, "tekbir" getiren taraftarıyla Beşiktaşı 3-0 yeniyor, Deivid de şampiyonluğu getiren golü atıyor, Fenerbahçe ile de Trabzonspor 2-2 berabere kalıyordu.. Şimdi köprünün altından tabi ki çok sular aktı....

Şampiyonluğa koşan takımlardan birisi yine Fenerbahçe, ancak diğeri bu kez Bursaspor.. Ligin son haftası, Bursa Beşiktaşı ağırlayacakken, Fenerbahçe de Trabzonu ağırlayacak tıpkı 2007 de 31. haftada olduğu gibi.. Eğer yine skorlar 3 sene önceki gibi olursa bu kez Bursaspor şampiyon olacak.. Fenerbahçe kazandığı takdirde zaten şampiyon.. Trabzon kazanır, Beşiktaş da 3.lük aşkıyla Fenerbahçeyi yine şampiyon yapabilir.. Ama işte eğer bu son senaryo gerçekleşirse üç yıl önce Tekbir! getirenler, kurbanlarını bu kez kesmeye çabalayabilirler.. Göreceğiz...

5 Mayıs 2010 Çarşamba

Kaç yıl geçti aradan ayrı ayrı??

ve kupa Trabzonsporun...

4 Mayıs 2010 Salı

Ziraat happens...




Neredeyse 30 yıl olacak Fenerbahçe Türkiye Kupasını alamayalı... Trabzonspor 2003-2004 sezonunda almıştı kupayı en son... Aslında yine aradan geçen 5 sezon var Trabzon cephesinde de.. Ve ilginçtir ki, bu geçen 5 sezon içinde Trabzonsporun oynadığı final dahi yok.. Oysa ki Fenerbahçe, bu sezonlarda 3 kez final oynamış, ancak kaybetmişti.. 2001 sezonununda da oynadığı finalde Gençlerbirliğine kaptırmıştı kupayı.. Peki nedir bu işin altındaki sebepler? Neden böyle bir başarıyı bir türlü gösteremedi Fenerbahçe? Kötü hazırlık mı, isteksizlik mi? Bunu bilemiyorum ancak, şu bir gerçek ki, final niteliğindeki maçları ruhen oynayamıyor Fenerbahçe.. Ya da şansına, rakipleri başarıya daha aç olarak denk geliyorlar karşılarına.. Öte yandan Trabzon şehri de bu kupayı bekliyor. Ligde aradığını bir türlü bulamadılar ve Şenol Güneş de dahil, herkes yarınki finale kenetlendi.. Yani her şeyini yarınki finale göre endeksledi belki de hem yönetim, hem kadro hem de Trabzonlular.. Sonuç olarak, bu kupaya tüm yüreğini koyabilecek, başarıya daha aç görünen bir takım var yine Fenerbahçenin karşısında.. Evet, Fenerbahçe de istiyor kupayı ve artık istemeliler de ancak akıllarından hafta sonu oynayacakları Ankaragücü maçını nasıl atabilecekler? Ya da yarın yenecekleri ve kupayı elinden alacakları bir Trabzon, son hafta Fenerbahçenin elinden de çok fazla şey alabilir ve bunu bir diğer Anadolu kulübüne verebilir.. Maçın gündüz oynanacak olması da sonucu çok fazla etkileyecektir. Ve tabi Urfa sıcağında.. Son 10 yılda 4 er kez finalle en çok final oynayan iki takım Gençlerbirliği ve Fenerbahçe. Gençlerbirliği bunların birinde kazanabilmiş, o da enteresandır ki, Fenerbahçeyi geçmişler.. Bakalım yarın kim kimi geçecek?

Trabzonspor için sezon kapanışı ya da son bir maç daha intikam amacıyla; Fenerbahçe içinse bunlardan çok daha fazlası.. Aslında genel anlamda bu böyle.. Hayatımız boyunca o kadar çok şey için savaşıyoruz, gecikiyoruz, erteliyoruz ya da tam kararımızı verdik derken, bir de bakıyoruz final maçı gelmiş çatmış.. Demek istediğim bir çok şey aslında planlı, programlı yapılamıyor.. Çünkü hep bir yerlerde gözden kaçanlar oluyor ömrümüzde.. İşte bu yüzden de, çıkıp en azından bu final maçını onurumuzla oynamalıyız diyorum ve kendi zihinsel yansımalarımı daha da uzatmayıp, Fenerbahçe ve Trabzonspor a başarılar diliyorum..

P.S. Kendime başarı dilemiyorum çünkü "everything is something happened.. F.Terim"

14 Nisan 2010 Çarşamba

Var Mısın Kupasına?

Dün akşam ki maçtan sonra finale yükselen Fenerbahçe, gözlerini bugün Antalya'ya dikmiş, rakibinin kim olacağını bekliyordu. Saat 20:00'de başlayan Antalyaspor-Trabzonspor Ziraat Türkiye Kupası yarı finali, gerçektende üst düzeyde mücadele gücü dolu bir karşılaşma oldu. 1-0 Antalyaspor kazanmasına karşın ilk maçın avantajı ile Trabzonspor finale yükseldi.

Bir kere tüm yorumlarımdan önce şunu belirtmeliyim ki, her iki tarafın oyuncularını yürekten tebrik ediyorum. Hava koşulları, saha koşulları futbol oynamaya gerçekten de çok elverişliydi. Bununda karşılığını yüksek tempolu, mücadeleci bir futbol izleterek verdiler seyircilere.

Trabzonspor, ilk maçın skor avantajı ile maça çıktı. Antalyaspor ise saldırgan ve isteyen taraftı tüm bölümlerde. Taktik anlayış açısından Trabzonspor skoru koruma, bir gol atarsamda daha da rahatlarım mantığını güderken, Antalyaspor'un ise sadece final parolası ile çıktığı apaçık belliydi.
Trabzon adına, Giray ve Egemen'in gerideki üstünlüğü ve uyumu gerçekten de müthişti. Colman'ın ise ön libero gibi tüm topları keşisi isabetli pasları yanısıra, ikinci yarıda ki takımı hucüma kaldırma görevini maçın ölü adamı Alanzinho'dan alışı benim adıma onu maçın adamı yaptı. Antalyaspor cephesinde ise, Galatasaray'dan tanıdığımız isimler Yalçın ve Necati hırslı futbolları ile göz doldurdu. Jedinak farklı bir görev üstlenmesine rağmen, bu görevinde altından rahatlıkla kalktı. Özellikle de Antalyaspor'un kaptığı toplarda yaptığı kısa ve hızlı paslaşmalar sonrası öldürücü pas ile hucümda çoğalması, benden Şifo'ya bir tebrik daha yollamama neden oluyor. Helal olsun Mehmet Özdilek.

5 Mayıs 2010... Bir taraf adına 27 yıllık özlemin son bulabileceği , diğer taraf içinse Mayıs 1996'da kaptırılan lig şampiyonluğunun öcünü alma şansı yakalanılmış bir maç.

ps. Bir paragraf da maçın hakemi Yunus Yıldırım'a. Geçtiğimiz günlerde, Oğuz Sarvan, Türkiye'de ki hakem eğitimlerinin Avrupa'da ki ile aynı olduğunu belirten bir açıklama yapmıştı. Ya Yunus Hoca'nın bu eğitimlerde devamsızlığı baya bir çok, ya Oğuz Sarvan Yunus Hoca'dan habersiz, ya Avrupa kendini bozdu!, ya da, ya dası çok da açık değil mi zaten...

21 Mart 2010 Pazar

Yeteneksizsiniz


Bu maçtan sonra böyle bir başlık atmak biraz acımasızca belki. Bilmiyorum.Aslında keyifli bir maçtı. 80 li dakikalarda 15'e 12 idi şut sayıları.Son rakamı bilmiyorum ama benim için ön plana çıkan nokta, 30 dan fazla şut olmasına rağmen maçın 1-0 bitmesi. O yüzden bir yetenek problemi olduğunu düşündüm. Bu maçlık bir şeydi sanırım. Yenilen golde Emre Güngör, Colman'ı geçeceğini düşündü de kaptırmasaydı arkadan gelen Burak Yılmaz için ne yapacaktı merak ediyorum. Ama maç içinde çok kritik müdahaleler yaptığını da söylemek lazım.
Üzücü olan Galatasaray'ın ruhsuz oynaması oldu. Dos Santos umut verici, Keita kayıptı.Galatasaray'ın hücum presi yapmaması ve pres yediğinde 'saçmalaması' en büyük zaafı sanırım. Oysa ilk 20 dakika çok iyi gidiyordu ancak bundan sonra Trabzospor top hakimiyetini ve oyunun kontrolünü ele aldı. Galatasaray ın dizilişi de nasılsa artık orta saha hep boştı.Bir de ben varım. İzlediğim maçları kazandığımızı hatırlamıyorum.Haftaya Fenerbahçe maçı var. Sanırım sezon sonuna kadar maç izlemeyeceğim.

15 Ocak 2010 Cuma

Gökhan Ünaldan veda...















Bu arada, yeni transfer Gutierrez den bahsederken, Fenerbahçeye gideceği yolundaki dedikodularla ortalık çalkalanırken, Gökhan Ünalın takım arkadaşlarıyla vedalaşıp Fenerbahçe ile anlaştığını söylediği iddia edildi. Resmi açıklama içinse başkan Şenerin yurda dönmesini beklediği kaydedilmiş...