1 Ekim 2010 Cuma

%100 Değişim

Şu düşünce çoğu kimsenin aklında, çoğu zaman belirir:"Yeni hoca geldi takımın başına, ne olacağı belli olmaz!". Günümüz endüstriyel futbolunda, antrenörün sahadaki oyuna katkısının %'lerle ifadesinde, oyuncuların katkısından daha az olduğu gerçeği kabul edilmişken, nasıl oluyor da hocanın yenilenmesi(!) ile takımın kimyasının değişebileceği ve ne yapacağı belli olmaz hale geleceği fikrine kapılıyoruz?

Tabi dün gecenin de etkisiyle olaya Beşiktaş cephesinden başlamak hem en iyi örneklerden biri olacak, hemde anlatacaklarımı örnekleyen en doğru takımlardan biri olacak.

Beşiktaş'ın Schuster gelmeden önce, M.Denizli ile yürüdüğü kadro: Rüştü, Hakan Arıkan, İsmail Köybaşı, Sivok, Fink, Nihat, Nobre, Bobo, Tabata, Ekrem Dağ, Erhan Güven, Necip, İbrahimx2, Holosko, Ferrari, Ernst, Yusuf, Rıdvan.

Schuster geldikten sonra eklenen oyuncular: Quaresma, Guti, Cenk, Aurelio, Zapo(kiradan döndü), Fatih Tekke, Ersan Gülüm, Hilbert.

Gelen isimler büyük isimler tabikide fakat aslına baktığımız zaman, takımın kemik yapısının sabit kaldığını görüyoruz ki sezon başlarında birçok yorumcu ve yazar şu yorumları yapmış,yazmışlardı: "Aslında sahadaki kadro 2-3 oyuncu farkla M.Denizli onbirinden farksızdı". Ama oynanan oyuna değinileceği zaman görüntü, birbirinden kaliteli oyuncular topluluğunun yarattığı görsel şovla, gözleri mest eden 11 kişiyi gösteriyor(du). Yani değişimin temeli aslında (gelen oyuncularında katkılarının görmezden gelmeyerek) Schuster'de yatıyordu.

Kişiye dayalı örnek vermek gerekirse, yandaki beyefendi aslında güzel bir örnek. Beşiktaş'a geldiğinden beri Alex'ini arayan yorumları sonrası gelen Quaresma ile performansının arttığı düşünüle dursun, Schuster'in Nobre'nin sahadaki duruşu, koşuşunu bile değiştirdiği apaçık ortada. Nobre cephesinde, evet Quaresma ile oynamak onu değiştirmiştir elbet, fakat Schuster'le çalışmak büyük bir nimet. Oda bunun bilincinde her zamankinden daha çok uğraşıyor. O meşhur rotasyonla forma şansı buluncada iyi değerlendiriyor . Nobre'den BJK'ye geldiği günden beri beklenen performansı anca 2010'lu yıllarda verdiği nasıl bir gerçekse, Nobre'nin, Şam'ın kaysısı olsada Beşiktaş'ın ileri oyuncusu asla olamayacağı (unutulmayan) öyle bir gerçek.

Benzer bir değişimi, yukarıdaki beyefendiler içinde söyleyebiliriz. Geldiği günden itibaren bekleneni veremeyen, ancak vermesi gerekenlerin bir o kadar çok olduğu takımda adeta yeni transfer gibi güneş açtırdı Teofilo. Halen inişli&çıkışlı bir grafiği olsa da onda ki Şenol elini de görmek açık ve ortada.

Şenol Hoca'dan bahsetmek için, yazıda planladığım birkaç paragraftan fazlasını yazmak gerekir aslında. Ülkemizde ki, 2. fetret dönemleri başarısız geçen teknik adamlara inat, TS ile bildiği yoldan şaşmamacasına devam ediyor. Uzak Doğu&Yakın Doğu, Kuzey&Batı ne olursa olsun, Dünya 3.lüğüne laf edenleri çatlatırcasına, şans diyenlerin bir daha şans kelimesini kullanamayacağı şekilde onları rezil ederek devam ediyor hemde. Ona özel bir yazıda, metihlerimize geri döneceğiz.

Dünya'dan örneklere baktığımız zamansa son dönemin en önemli ismi Jose Mourinho çıkıyor karşımıza. 2 sene çalıştırdığı takımı ile, 2. sezonunun sonunda duble yapan teknik adamla beraber, takımının aslında tamamını yükselen değerler olarak gösterebiliriz. Yani Schuster&Nobre, Şenol&Teofilo tarzı bir örnek vermek belki biraz yanlış olacak Jose için. Ama bu düzende gittik ve bir isim vermemiz gerekiyor ise de bu isim muhtemelen Milito olur.

2006-2007 La Liga gol kralı olduktan sonra, geri döndüğü Genoa'daki başarılı performansı sonucu, Jose'nin planını yaptığı 2009-2010 sezonunu Inter'de geçirme fırsatı bulmuş ve hiç şüphesiz ki kariyerinin hem en başarılı sezonunu geçirmiş, hemde kişisel performansı açısından verimliliğini artırmıştır.

Schuster&Beşiktaş, Şenol Güneş&Trabzonspor, Jose&Inter örnekleri ne kadar olumlu ise Benitez&Inter örneği de bir o kadar olumsuz hava yaratan antrenör etkisi olmuştur. Benitez takımı devraldığından beri, mutlu olmadıklarını dile getiren Inter taraftarları, takımın geleceğinden şüphe etmekte haklı olup olmadıklarını göreceğiz.

Roy Hodgson&Malmö, Ertuğrul Sağlam&Bursaspor, Brian Clough&Nottingham Forest ve daha niceleri, gösterdikleri üstün antrenörlük başarıları ve muazzam futbol bilgileri ile gönül feth eden örneklerdir. Hala tatmin edici gelemediklerim varsa, hepsine Cantona'dan gelsin...

Hiç yorum yok: