22 Eylül 2011 Perşembe

Karabükspor:1-1:Galatasaray | Geçmişi Anımsa


"Olympiakos'u içerde, Benfica'yı dışarda, Hertha'yı dışarda..." 2008-2009 sezonu Avrupa'da fırtına estiren o takım, Skibbe'nin eserleri... Bıraktığı mirasla Bordeaux'yu Bülent Kaptan komutasında geçişimize kadar ki döneme kadar oynadığımız oyun...

Bugün maçı izledikten sonra zihinlerde efsaneden nameler "How i wish, how i wish you were here" minvalinde tıngırdatırken sazını, vardığımız kanaat dönüp dolaşıp aynı yere dönüp geliyordu, tilki misali. Şimdi birde Hamburg meselesi geldi aklıma. Of! Bugün yeneydik iyiydi...

Beklenen 4-4-2 dizilişiyle başladığımız maçın hemen başında Muslera'nın atılmasıyla tabir-i caizse Karadeniz'de gemilerimiz battı. Hazırlık maçları dahil bir çok maçta Fatih Terim'in maç içerisinde yaptığı taktiksel değişikliklerin çoğu beklenen olumlu katkıyı yapamadığı gibi, aksi geri tepmeler fazlasıyla olmuştu. Bunun en bariz örneği ise sezonun açılış maçında Sabri'nin kanattan, içe konsantre olamayışı ile soldan yediğimiz hücumlardı ki Sabri özelinde felaket bir sezon başlangıcı yaptığını da söylemeden edemem. Birde takımın birinci kaptanının bu halde oluşu, "Arda, bu yaşta kaptanlığı kaldıramadı" diyenlere neler hissettiriyor merak içindeyim. Ama onlar hala "Sarbi" geyikleri etrafında dönedursunlar.

Turkish Barca yazısında takımın en umut verici varyasyonları 3. bölgede Baros-Melo ikilisinin önderliğinde yapılan verkaçlarla, kolay adam eksiltip, kısa yoldan ceza sahasında kendimizi bulmamızdı. Geliştirilmesi gereken kısmın bu verkaçlar sonrası golü getirecek öldürücü darbeyi vurmayı öğrenebilmek iken, aradan bir hafta geçtikten sonra geliştirilecek bölüm bir yana, becerebildiklerimizi bile sahaya yansıtamamak daha  acı verici olabilirdi.

Tabi birde 75 dakika 10 kişi oynayıp, 1-0'dan beraberliği yakalayabilen bir takım görüntüsü verebilmiş olmak da önemli, ancak bu optimist düşünce pek de takımı ileriye taşıyabilecek nitelikte görünmüyor. Yarınların Avrupai takımını yaratmak amacı ve olgusu söz konusuyken ligde ki bu tip puan kayıpları, titreyen dizleri ayağa kaldırmada fazlaca yararlı olmadığı kanısındayım.

Taktiksel anlamda hem İ.B.B maçında Webo, bu maçta da Shelton'un tek başına savunmayı bu denli yıpratmış olması tehlike çanlarını şimdilik inceden titretiyor ama sanırım en önemli nokta maç sonrası Fatih Terim'in basın toplantısında söyledikleriydi. Rijkaard ve özellikle Hagi'den sonra bu denli kendini bilen açıklamalar yapılıyor olması, gelecek için mutluluk verici.

Hiç yorum yok: