30 Ağustos 2010 Pazartesi

Galip Gelmek

Spor Toto Süper Lig'in 3. haftası Galatasaray için daha da önem kazanmıştı, Lviv elenişinin ardından. Fakat şöyle zor bir durum vardı. En son galibiyetini 90'lı yıllarda aldığı, son 4 maçında 3 yenilgi 1 beraberlik çıkarabildiği bir takım karşısına çıkacaktı takım: Eskişehirspor. Birde Avrupa'dan elenişin yankıları oyuncuların üzerinde bıraktığı kara bulutlardan ötürü zorlu bu mücadele daha bir zor olmuştu. Tüm bu görüşlerin ağızlarda dolandığı havada başlayan karşılaşmada iyi oynamamasına karşın 3 puanı hanesine yazdırdı Galatasaray.

Maça klasik oyun şablonunda başladı Galatasaray. Orta üçlüde sakatlıklar nedeni ile bu maçta Elano, Sarp, Ayhan üçlüsünü tercih etmişti Rijkaard, kanatlarda da Arda ve şaşırtıcı bir tercih Barış oynuyordu. Tabi Barış tercihinin nedeni olarak benim öngörüm şöyle oldu. Barış, tam bir kanat oyuncusu değil, top tekniği de fena sayılmaz ancak hızı ile kanattan iş yapabilir fakat asıl amaç orta saha oyuncusu olma özelliği ile güçlü ortasahası olan Eskişehir'e bu alanda karşı koyabilmek. Açıkcası bu tercih elde varolanların arasından fena sayılmayacak derecede sonuçlar doğurdu. Arda ise Karpaty maçından farklı olarak, birazcık daha istekli göründü ilk yarıda. Tabi 23 yaşında, 10 numaralı formaya taktığı pazu bandı ve medyanın onun üzerinde ki müthiş baskısı yıpratıyor onu-aynı yaştayız anlayabiliyorum onu az da olsa-

Galatasaray'ın gerek iki Karpaty maçında, gerekse de Es-Es maçında açıkca görülen orta saha problemi var. Defanstan kurulan oyun sistemi içerisinde, ne Ayhan, ne de Sarp gelip topu alıp, hucüm bölgesine taşıyamıyorlar. Arda defansın önüne kadar geliyor, yada Baros, orta yuvarlak yakınlarında top alıp verme çabasına girişiyor. Tüm bunların sonucu olarak da pozisyon üretemiyor takım. Atılan golde dahi, Neill'in ayağında patlayan top, ileriye şişirildikten sonra Elano ve Baros'un koşuları sonucu kaleci hata yapınca geldi. Fakat ikinci yarı, yorgun Elano, çıkıp yerine Aydın girince biraz daha toparlandı takım, ikinci yarının başlarında Es-Es baskın gibi görünse de önce Arda ve Sarp'ın güzel ikili oyunundan ardından Arda veBaros'un ikili oyunları sonucu Servet'in ayağından 2 farklı üstünlüğü yakaladıktan sonra rölantiye aldılar ve ligin ilk 3 puanını hanelerine yazdılar.

Es-Es cephesinde ise aslında herşey iyi başlamıştı denemese bile oyun anlayışı açısından iyiydi takım. Yenilen hata gol olmasa daha da hızlı başlayabilirlerdi. Fakat olası bir 2. golden sonra işlerin daha zora girecek olması biraz bozdu onları. Hatayla yenilen gole, hata sonu attıkları bir golle karşılık verdiler. Burda da sanırım futbolun adaleti varmış diyebildik. Özellikle orta sahası çok kuvvetli Es-Es'lerin. Sağ bek gibi oynayan Koray müthiş bindirmeler yaptı kendi kanadında,ortada Sezer ve sonradan oyuna giren Adem ileri çıkışlarda başarılıydılar. Savunma yönünde ise zaten orta sahası kısır GS'a karşı- özellikle Ayhan'a karşı- pek zorlandıkları söylenemez. Sezgin'in şutları ise harikaydı. İlk yarıda maçın en güzel anlarından birini yaşattı bize, ceza sahası yakınlarından vurduğu şutu çıkaran Ufuk'la birlikte. İlk yarıda alamadıkları riski ikinci yarının başında almayı denediler ve Koray'ın boşalttığı alanda Sarp-Arda verkacı golü getirdi ve hemen ardından gelen üçüncü golle dirençleri iyice kırıldı.

Maçtan birkaç ekstra anektod aktarmak da gerekiyor sanırım. Örneğin, ikinci yarıda yerini Aydın'a bırakan Elano maçın kalan kısmını kulübede değil, kale arkasında fotoğrafcıların oturduğu kısımda izlemeyi tercih etti. Son dönemlerde adı gidicekler listesinde anılan oyuncunun, neden böyle bir tercihte bulunduğunu ben şahsen anlamadım. Özellikle de takımda bu kadar kalmak isterken. Belki de yönetime bir tepkiydi. Gerçi şu sıralar yönetime gelen tepkilerin ardı arkası yok malesef.

Birde tabi, GS taraftarları için önemli olabilecek Ufuk'un yaptığı hatadan bahsetmek gerekir. Neden Ivesa değil ufuk diye düşünürseniz, Ivesa'nın buna benzer hataları olduğu ve Ufuk'un kaleyi devralabileceği bu dönemde ki bu hatasının daha önemli olduğu yanıtını hemen verebilirim. Aslında bir pozisyon öncesinde harika bir şutu çıkaran Ufuk'un böyle bir hata yapması, onu moralman fazlasıyla etkiler, fakat Rijkaard'ın son iki maçta görevlendirdiği kaleciye sahip çıkmaya devam etmesi gerekir kanımca. Tabi bu geceden sonra yayın yapan programlar, hemen yabancı kaleci transferine odaklandılar bile. Bu kaos ortamında Ufuk'un kendini toparlaması umudu ile..

Hiç yorum yok: