7 Aralık 2009 Pazartesi

Baros'un Anlam ve Önemi- Galatasaray -İBB maçı


Maçı tribünden izledim. Bir çok taraftar gibi sinirli ve buruk bir şekilde ve o gerginlikten tek parça çıkmayı başararak eve gittim. Hiç yapmam ama biraz Telegol seyrettim. Birkaç forumda maçla ilgili yazılanlara baktım. Sabah ta bloglara ve spor yazarlarına baktım.
Rıdvan Dilmen dahil bir çok kişi oyuncu değişikliklerinin yanlış olduğunu söylüyor. Daha doğrusu takımı defansa çekme hamlesi olarak bahsediyorlar. Ama ben anlayamıyorum. Keita defans oyuncusu mu? Ya Aydın? Elano’nun hücum gücü Ayhan’a oranla daha iyi olabilir ama Ayhan değil mi bu takımda yıllardır orta sahada “bir nevi” oyunkurucu gibi oynayan. Zaten defansif ortasaha dediğin adam topu alıp hücuma yönlendiren adam değil mi? Şimdi bu durumda bu değişikleri geriye yaslanmak olarak algılamak ne kadar doğru bilmiyorum? Aydın ve Keita dripling yapan, deyim yerindeyse topla kanattan akabilen oyuncular. Topu köşe bayrağının oraya götürüp zaman geçirseler hiçbirimiz şaşırmayız herhalde. E tabi bir de son dakikada olacak olası kontraatakları da hesaba katabiliriz, özellikle de Keita sahadayken. Ama gelgelim öyle olmadı. Oyuncular ve hakem arasındaki gerginlik, tribünlerin tepkisi olayın çehresini değiştirdi. Rijkaard’ın söylediği gibi soğukkanlılığını yitirdi takım. O andan sonra zaten sahadaki oyunculardan mantıklı hareket etmesini bekleyemezsiniz. Yani bence o değişiklikler olsa da olmasa da takım geriye yaslanacaktı. Ama değişiklikler olmasa bu defa Rijkaard, yorulan oyuncuları değiştirmedi diye eleştirilecekti.
Gelelim başlıkta bahsettiğimiz olaya. Mehmet Demirkol, GS’nin rakip defansı yoramadığını dolayısıyla 80. dakikada rakip takımın gayet diri bir şekilde hücum yapabildiğinden bahsetmiş. Sanırım bu Baros-Nonda farkı. Baros’un yokluğunu ciddi anlamda hissediyor bu takım. Belki çok gol atmadı bu sezon ama rakibi ne kadar zorladığı, koşularıyla ve fizik gücüyle rakibini yorup, boşalttığı alanlardan diğer oyuncuların gol atabilmesi gibi özellikleriyle önemini göstermiş oldu.
Bursaspor maçında bence yenilginin en önemli nedeni isteksiz ve cansız oyundu. Bursaspor’un ezici bir üstünlüğü yoktu ama arzu ve hırslarıyla kazanmasını bildiler. Dün akşam ise özellikle 2. yarının başlamasıyla canlı, arzulu ve pres yapan bir Galatasaray görmek güzeldi. Bunu daha uzun sürelere yaydıklarında her şey daha güzel olacak. Bir diğer konu da pas trafiği. Cuma günü bununla ilgili yazdım. Bu maçta belli oranda bir pas trafiği oldu ama taraftar sabırsız. 6-7 pastan sonra top hala ortasahadaysa homurdanmalar, ıslıklar başlıyor. Ama biraz sabırlı olsak, rakip bir noktada açık verecek, bir oyuncu bir koşu yapacak. Ama sabırsızlık ve tepkiler futbolcuları olumsuz etkiliyor ve acele ile yapılan hamlelerde pas hataları oluşuyor.
Bakalım gelecek maçlar ne gösterecek.

3 yorum:

stalker dedi ki...

hakemden hiç bahsetmemişsin hacı :P

maçın tamamını izlemek lazım gerginliğin doruğa nasıl ulaştığını görmek için. lakin özetlerden gördüğüm kadarıyla hakemin pek bi tesiri yok. golden önceki faul pozisyonunun yakın çekimi yok, uzaktan faul yokmuş gibi gözüküyor sadece. gsnni kaçırdıklarının, nasıl o hale düştüklerinin hakemden çok konuşulması lazım. bu tip hakem yüklenmelerinin takıma kötü etki yaptığını bjkden biliyoruz. gs yönetimi soğukkanlı olmalı, taraftar tepkisi doğal olandır ama yönetimler o girdaba girmemeli.

Marat dedi ki...

hakemle ilgili söyleyebileceğim tek şey kötü bir maç yönetti. tutarsızdı. gs adına değil genel olarak söylüyorum. ama sonucu hakeme bağlamak gibi bir adedim olmadıhiç bir zaman:)..benim aziz yıldırım'ın açıklamalarından haberim yoktu maçı izlerken. Umarım büyümez. kimseye bir faydası yok.

Pascal dedi ki...

Ben bir şey eklemek istiyorum. Uğur Uçar gerçekten çok güzel orta yapıyor. Bence kondüsyon sorunu yaşamadığı takdirde Galatasarayın sağ beki Uğur olmalı...