7 Aralık 2009 Pazartesi

İzmir den Süper Lige doğru...



İzmir, Aralık ayının 6. gününde, sanki Mayıs sonu, Haziran başıymış gibi bir havayla uyandırdı bizleri sabah. Her ne kadar askere gidecek olan 2 arkadaşım misafirimdi ve gecenin geç saatlerine kadar kurulan rakı sofrasından kalkamadıysak da, sabah tam 9 du saat uyandığımda. Gözümü açıp geceden kapatılması unutulmuş olan televizyona daldım. Yarım saat kadar belgesel izledikten sonra, evdeki 4 kişi de sırayla salona dökülmeye başladı. Herkesin gözü yarım açık ve herkesin yüzünde "akşamdan konuşulan ve söz verilmiş olan maça gitmeyelim" ifadesi var. Evet, amacımız saat 13:30 da başlayacak olan Karşıyaka - Kocaelispor maçına gitmekti. Yanımızdaki tek bayan arkadaşımız henüz hayatında bir maça gitmemişti ve o da çok istekliydi. Evet, akşamdan söz verilmişti bir kere, herkes yavaş yavaş hazırlandı ve zor da olsa dışarıya attık kendimizi.. Ama iyi ki de atmışız. Böyle güzel bir havayla karşılaşacağımızı kimse tahmin bile etmiyordu...

Stadın önüne gelip biletlerimizi aldığımızda, maçın başlamasına 20 dakika kalmıştı ve sıraya geçtik. Tam kapıya geldiğimizde staddan gelen "Gooool" sesiyle irkildik, Karşıyaka henüz maçın 6. dakikasında Okan Öztürk ün golüyle 1-0 öne geçiyordu ve malesef biz bu gol sevincini yaşayamamıştık. İçeri girdiğimizde karşılaştığımız tablo ise her zamanki gibi müthişti. Açık ve kapalı tribün komple kırmızı-yeşile bürünmüş, kimse yerinde oturamıyordu. Biz de hemen kendimizi bu heyecanın içine atıverdik. Bir taraftan atmosfere kapılıyor bir taraftan da ben göz ucuyla maçı izlemeye çalışıyordum. Karşıyaka gerçekten iyi top yapıyor ve çok pozisyona giriyordu. Ancak bir taraftan da Kocaelisporu izlemeye çalıştım, daha önce Marat ın bahsettiği Kocaelispor maddi çöküntüleri halen sahadaydı ve maçın bitmesi için dua eder gibilerdi. Çıplak gözle çok fazla kilo almış olduğu çok daha net anlaşılan Serdar Topraktepe, takımın ileri uçta tek topla buluşanıydı ve sürekli o da top ezerek, tüm atakların başlayamadan sona ermesine sebep oluyordu. Marat, laflarıma kızmasın ama böyle bir Kocaelispor görüyor olmak futbol adına gerçekten çok da üzücü bir durumdu. Ama bir taraftan da üretken görünen Karşıyaka girdiği pozisyonları soğukkanlılıkla harcıyordu. İlk yarının sonuna gelmiştik ve bizim içimizde maçın tek golünü görememiş olmanın verdiği garip burukluk vardı. Devre arasında, hepimiz "Ya başka gol olmazsa, o kadar geldik bari gol görseydik" diye hayıflanmaktaydık.

İkinci devre, ilk devreyle aynı şekilde başladı ve Kocaeli yine 2-3 top yapmadan topu Karşıyakaya veriyor, Karşıyaka ceza alanına kadar iyi geliyor ancak son vuruşları bir türlü istedikleri gibi yapamıyorlardı. Bu arada, maça gelmeye zorlanan bizler, kendimizi kaybetmiş, üzerimizdeki stresin, yorgunluğun tamamını oraya boşaltıyorduk. Dakika 70 olduğunda ise, ceza sahası yay üzerinde Serdar Sinik öyle bir şut çıkardı ki, tüm stadda bir sessizlik oluştu top kaleye gidene dek. ben öyle tahmin ediyorum ki stada gelip maç izleyen taraftarın neredeyse tümü bu golü görmüştü ve herkes "Bu stadı nasıl yıkarız?" sorusuna cevap aramaya başlamıştı bile:) Gerçekten çok güzel bir goldü ve Karşıyaka artık galibiyetini perçinlemişti. Bu Karşıyakanın üst üste aldığı 4, galibiyet oluyor ve Karşıyaka puanını 26 ya çıkarıp, 5. liğe yerleşirken zirve takibini sürdürüyordu. Kocaelispor ise dipten kurtulamıyor ve daha da dibe doğru ilerliyordu.

Atmış olduğumuz stresin ardından,çok yogun ve bitkin bir halde stad çıkışı hep bir ağızdan Karşıyaka nın şu başarılı tezahüratı inletiyordu Alsancak sokaklarını; bilmeyenler için hoş olsa da olmasa da yazmak istiyorum...

"Bir manitam olsa,
Ampulu patlak olsa,
Adı da T....p olsa,
Bir koysam laik olsa..."

Ayrıca şunu da anlıyorum ki, maç izlemek için stada gitmek de ayrı bir kondüsyon istiyormuş :))

Hiç yorum yok: