18 Haziran 2010 Cuma

Grup Maçları #6


Yeni tur yeni şans diye bir laf vardır. Genelde kumar tabiri olarak bilinir ancak bu sene Dünya Kupası için bu tarz bir cümle kurabiliriz: "İkinci tur, oh be".

Gruplarda ki ilk maçlarda takımların bir çoğu ilk iki sıra için tedbirli oyun oynamış, buda bizi oldukça sıkmıştı. Ancak ikinci maçlar başladı artık ve bu turda kazanan bir üst tur için büyük şans yakalayacağından herkes tedbirin yanında hücuma yönelik oyun oynadığından seyir zevki bol mücadeleler izlemeye başladık. Ne güzel, ne güzel, çok mutluyum bu durumdan. Fakat ofis için yazdıklarım halen geçerli.. :(

* E yani higuain, sen busun!

Arjantin-G.Kore maçında, ilk oynanan maçlara bakarak Kore'nin sürpriz bir sonuç almasını öngörebilirdik. Ama kağıt üzerinde ki Arjantin üstünlüğü maça da yansıdı. İzleyenlerin bir çoğuna ise nerede o Nijerya maçında ki Kore dedirttiler. Fakat bunda Arjantin'in kusursuza yakın bir top oynaması da rol oynadı. Kusursuz dediysek de kurulan taktik ve yıldız oyuncuların performansıdır kusursuz olan. Gol atamasa da Messi, özellikle ikinci yarı sazı eline aldı diyebiliriz. İlk maçta ve ilk yarıda saç baş dolduran Higuain'de yaptığı hat-trickle kendine geldi. Arjantin'in Dünya kupalarında hat-trick yapan 3. oyuncu oldu bu performansıyla.

Maçın koptuğuna inandığım dakikadan itibaren benim için en büyük eğlence, yedek kulübesine doğru gelen her topa Maradona'nın özellikle koşarak, topu ayağıyla oyunculara vermesi oldu. E zor iş tabi, efsane oyuncu olup da kenardan maçı izlemek. Çok hoştu bence :)

Dikkatimi çeken diğer bir Maradona farkı da maçtan önce koridorun başında bütün oyunculara sarılarak başarılar dilemesiydi. İşte her sektörde doğruluğu kesin olduğuna inandığım çekirdekten yetişme idareci tipi. Forza Maradona...

*Çok farklılar

Yunanistan Nijerya karşısında, ilk maçtan çok daha farklı, daha derli-toplu bir görüntü çizdi. Rehhagel, oyunculara iyi bir fırça çekmiş olmalı ki, herkes görevini elinden geldiğince yapmak için elinden geleni yaptı.

İki takımda gergindi aslında sahanın içinde aynı gruptaki dağılımın verdiği gerilim gibi. Bu gerginliği en aza indiren bu maçtan puan yada puanlar çıkaracaktı, öyle oldu denilebilir aslında. İlk golü bulan Nijerya'lılar gerilimi bir seviye daha artırınca kırmızı kart geldi, goller geldi giden en azından 1 puan oldu. Son maçında Arjantin'e nasıl dayanır Yunanlar bilemiyorum, tahminim odur ki Arjantin onları da geçer. Nijerya'nın ise son maçını averaj olarak avantajlı bir skorla Kore'yi yenerlerse ikincilik şansları var. Öyle bir grup dağılımı oldu B grubunda. Ancak G.kore, Nijeryadan alacağı puan/puanlarla Arjantin'le kol kola üst tura çıkar.

*Henry'e selam olsun...

-Unutamıyorum şunu bir türlü-

Gecenin kapanış maçında birçok kişiye göre sürpriz olan ancak benim çok da şaşırmadığım bir Meksika galibiyeti çıktı. Meksika, geriden ağır kalsa da aslında iyi futbol oynuyor. Gio'nun yarattığı pozisyonlar da onların gol bulabilmelerini sağlıyor. İleride ki becerileri biraz daha iyi olsa ilk maçı da 3 puanla kapayabilirlerdi.

Maç için nasıl yazsam diye düşünüyorken, internet üzerinden yazarımız Pascal'la konuşuyordum. Maçı bir kritik edelim haydi dedim. Karşılıklı bir kaç fikirleşmeden sonra üç aşağı beş yukarı aynı kanaate vardık.

"Kadroda bulunan Fransız oyuncuların bir çoğunun kökeni temelde Fransa'ta dayanmıyor, ki bir çoğunun ataları Fransız sömürge ülkelerinden gelme. Peki böyle adamdan ne kadar Fransız ruhu (Zidane ruhu) bekleyebilirsin ki?

Hadi diyelim ki ruhsuz oynuyor ama yetenekli bir oyuncu. Seni şöyle yada böyle götürür bir yerlere. Peki ya federasyonun yaptığının adını koyabilen var mı? Yahu elle, kolla, bacakla, kafayla, kısaca öyle yada böyle, şu dünyada en sevdiğim ülke takımını saf dışı ediyorsun. Dünya Kupası'na katılıyorsun. Takımın başında Domenech. Sonra yapılan açıklamalara bak, 'DK'nın ardından Domenech gidecek yerine Blanc gelecek.' Yahu yazıktır günahtır. Biz izleyenleri boşver ama fransız halkına da yazık. İnsanların umutları ile oynuyorlar. "

Şimdi beri gelin siz söyleyin sevgili okuyucular. Domenech yok, sömürgecilik çok. Siz Fransa milli takımında olsanız ne kadar ruhunuzu ortaya koyup oynardınız? Tarihi başarılarla dolu olan bir takım anca bu şekilde madara edilir ele güne.

1 yorum:

Pascal dedi ki...

aslında zidane ın da bir cezayirli olduğunu unutmayalım.. ama o farklıydı.. herkesten daha fransız oluyordu bazen.. her neyse zidane tartışılacak bir oyuncu değildi zaten.. ama ben olsam, -örneğin Henry gibi- Antilli olsam, ya da Diaby gibi Senegal asıllı olsam, ( bu adamlar kötü oynuyorlar diye vermiyorum bu örnekleri, lafın gelişi) bir fransız kadar oynarmıydım milli takımda diye düşünüyorum. sanırım oynamazdım, yıllarca atalarımızı, halkımızı sömürmüş bir devlet için ter dökmezdim sanırım.. haa diyeceksniz ki "o zaman tercih etmesin kardeşim fransa milli takımını".. evet haklıdır bunu söyleyenler.. bence de etmesinler.. ama ya tercih etmelerindeki amaçlar farklıysa?? ya ben haklıysam?? ilginç bir görüş, yada bir komplo teorisi benimki ama artık gerçeklik payı da arar oldum, ne diyim...