10 Kasım 2009 Salı

Kahvede maç izlemek başkadır!

Herkes hemfikirdir sanırım; güzel bir taktik bir analiz yapmak için maçı stadda izlemek gerekir. Ancak futbolun diğer bir yanı, aynı zamanda sosyal bir aktivite oluşu, futbol üzerinden sosyal bir analiz yapabilmeye de imkan veriyor. Stadda da yapılabilecek bu gözlem için ülkemizde kahvehaneler biçilmiş bir kaftan. Stadda maç izlerken, kaçırdığım bir pozisyonun tekrarını izleyemeyeceğimi bildiğimden maça odaklanıyorum. Kahvede ise ister istemez muhabbetlere kulak misafiri oluyor hatta davet ediliyorsunuz.
Diyarbakır-Galatasaray maçını bu şekilde izledim. Genelin aksine çok kalabalık değildi. Galatasaray’ın ilk yarıdaki oyunu çok tatmin edici değildi. Özellikle Ayhan kahve ahalisinden epey bir fırça yedi. Leo Franco’da bugüne kadar hiçbir kurtarış yapmamakla suçlandı. Barış’ın ceza sahasında Şener ile yaşadığı pozisyonun penaltı olduğu konusunda hemfikirdik. Şener in her faulünden sonra topa vurdum işareti yapması ise Şener’in top anlayışını merak etmemize neden oldu. Geçen haftaki açıklamaların ardından bizce hakem baskı altındaydı.Homurtular eşliğinde ilk yarının sonuna yaklaşırken Sabri kendisinden beklenmedik şekilde topu tribünler yerine kaleye yolladı ve skoru eşitedi. Bu güzel gol ‘Sabri olmuş’ yorumlarına neden oldu.
İkinci yarıya biraz daha umutlu başladık. Ama öncelikle kapalı yerde sigara içme yasağına uymak adına kapı önünde kendimizi zehirliyorduk. Bazı abiler Ankaraspor’un durumuyla ilgili yorumlar yapıyordu. Güzel sorular sordular aslında. Mesela cezalı oyuncular için bu maç sayılıyor muydu? Herkese 3-0 galip yazılıyordu ama Galatasaray 2-1 yenmişti. Öncelikle ikili averaj nedeniyle o kadar da önemli değil diye düşündük sonra eğer ikili averajlar eşit olursa genel averaja bakılacaktı. Tam bu esnada abi bana dönüp “sen de kulak misafiri oluyorsun var mı bir bilgin?” dedi. Bende yahu o kadar blog falan yazıyoruz ama bak kuralları bilmiyoruz diye utandım. Sonra da usulsüzlüğün 6.haftada olduğunu dolayısıyla kuralın geriye doğru işletilemeyeceğini iddia ettim.Ancak sonra puan tablosunu kontrol ettiğimde Ankaraspor’un 0 puanı vardı. Üstelik 12 maçta 36 gol yemişti. Yani kural geriye doğru işletilmişti!
İkinci yarıya bu sorularla başladık. Daha sonra başka bir soruda kalecinin topu ceza sahası dışarısında elle tutmasıyla oluştu. Bu sefer biliyordum. Bariz gol şansı yoksa sarı kart verilmeliydi. Bunu dile getirdim. Lakin salon futbolu milli takımında oynadığını söyleyen bir kişi “öyle bir şey yok. Ben bu işin içindeyim” diyerek kesip attı. Daha sonra eve gelip oyun kuralları kitapçığını kontrol ettim. Ceza sahası dışında kaleci de diğer oyuncularla aynıydı. Yani bariz gol şansı var ise kırmızı yoksa kendine avantaj sağladığı için sarı kart görmesi normaldi. Profesyonelce bu işi yaptığını iddia edenlerin bile kuralları bilmemesi düşündürücü. Golle ayağa kalktık. O an Ankaraspor’a takmış abi Barış’ın oyundan alınmasını istedi. Sesi yetmemiş olacak Rijkaard bu uyarıyı duymadı, Barış atıldı, Rijkaard kallavi bir küfür yedi. Diyarbakırlı futbolcu yarım metreden golü atamadığında rahatlamıştık. Ve bir maç günü de böyle geçti.

Hiç yorum yok: